Konu Başlığı: MEDİNE ANKARA - BİR SAHABE-İ KİRAMIN AŞKI- KONU İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ Gönderen: admin üzerinde Temmuz 31, 2009, 02:38:25 ÖS Medine ANKARA
http://www.islam-istanbul.tr.gg/ METİN - 1 MEDİNE - ANKARA FORUM YILDIZLI SEMA İSTANBUL KONU - MERSED İNB - İ EBU MERSED TEMA - BİR SAHABENİN AŞK HİKAYESİ Bir sahabinin aşk hikayesi İsmi Mersed ibnu ebi Mersed Önemli bir sahabe İslamdan önce bir kızı seviyordu Aşık İslam yok Din yok Ve O bir kıza tutkun O İslama girdi ama kız Müslüman olmadı… O hicret etti Kız ne Müslüman oldu ne de hicret etti Mersed bir kahraman… Ne yapıyordu?…Medineden Mekkeye ye gidip esirleri kaçırıyordu Kahraman Gece Mekkeye gidiyor bir esiri alıyor Her seferde bir esir Rasululla h S.A.V Efendimiz bu sahabeden memnun O bir kahraman… Günlerden birgün Mersed geceyarısı Mekkede gizleniyo r Bu sırada onu eski aşığı görüyor müşrik bir kadın ismi Anak Mersedi uzaktan gördü : Bağırdı : - Mersed Mersed Mersed : - Evet Sen kimsin? - Ben Anak Sevgilin aşığın Mersed rahat bir yaşama ve bir yatağa ne dersin? Eski günlerimiz gibi Mersed : -Ya Anak ALLAH bizlere zinayı haram kıldı Anak : -Sadece bir gece Mersed : - Haram Anak : - Ya Mersed Hatırlasana Mersed : - Maazallah ben ALLAH’tan korkuyoru m (Şeyh Nebil el-Avadi : Ne kadar kız dine bağlandı ama erkek arkadaşını bırakmadı ne kadar genç dine bağlandı ama kız arkadaşını bırakmadı. Sabırlılar nerede ? ) Biliyormu sunuz Anak ne yaptı? Bağırdı -Ey Mekke Ehli Ey Mekke Ehli Bu kişi Mersed esirlerin izi kaçırıyor Onu açığa çıkardı Yani ya haram işlersin yada ölürsün İnsanlar kılıçlarını,hançerlerini kuşandılar ve Mersedi aramaya başladılar. Mersed kaçtı yanında bir esir vardı onu sırtında taşıyordu bir çukur buldu ve içine girdi Mersedin başının yanında durdulard a onu bulamadılar.. ALLAH göstertmedi kurtuldu Medineye gitti Rasululla h ( s.a.v ) a ulaştı Biliyor musunuz Mersed ne dedi? ‘’ Ya Rasulalla h Anak müşrik bir kadın Onunla evlenmem helal midir? ’’ ( O kadın onun yerini açığa çıkardı Ama yine de helal yoluyla evlenmek istiyor Aşık Mersed çok seviyor Anakı Ama haramı asla düşünmeyen bir adam Rasululla h (s.a.v ) cevap vermedi henüz vahiy inmedi hüküm yok ALLAH’tan gelecek vahiy bekleniyo r… Daha sonra ALLAH azze ve celle şu ayeti indirdi : Nur suresi S . 3 ‘’ Zina eden erkek, zina eden veya müşrik olan bir kadından başkası ile evlenmez zina eden kadınla da ancak zina eden veya müşrik olan erkek evlenir. Bu, müminlere haram kılınmıştır.’’ Nur suresı S.3 ( Haram ) Zinaya alışmış bir kadınla evlenmen haram Ve onu seviyorsa n bile kalbin ona bağlanmış olsa bile Gece onun hatıralarıyla uyuyorsan bile Haram ) Rasululla h (s.a.v ) Efendimiz Mersede döndü ve buyurduki : ’’Ya Mersed ALLAH sana bunu haram kıldı’’ dedi Mersed bu kadını bir daha asla düşünmedi Sevgisini kalbine gömdü unutmaya çalıştı ve Allahın izniyle unuttu ALLAH ım imtihan dünyasındayız Rabbim ümmeti Muhammedi n ayağını kaydirmas in ayaklarinı sabit kilsin insallah. Ayetlerle ve Peygamber imize uyanlarda n olalim insallah . Dünya hayatı bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir Elbette ahiret yurdu takva sahipleri için daha hayırlıdır. Hala akıllanmayacakmısınız. (Enam-32) " Dünya müminin cehennemi kafirin cennetidi r. " MEDİNE - ANKARA FORUM YILDIZLI SEMA İSTANBUL KONU - MERSED İNB - İ EBU MERSED TEMA - BİR SAHABENİN AŞK HİKAYESİ Medine ANKARA http://www.islam-istanbul.tr.gg/[/b][/b][/size][/size] Konu Başlığı: DÜNYANIN EN GÜZEL VARLIĞI SONSUZ NİMET HAZİNESİ - KADIN - KONU İÇİN TIKLAYINIZ Gönderen: admin üzerinde Ekim 19, 2012, 08:29:44 ÖÖ DÜNYANIN EN GÜZEL VARLIĞI SONSUZ NİMET HAZİNESİ - KADIN
http://www.minare.net/niyet-ettim-kadin-olmaya.html NİYET ETTİM KADIN OLMAYA - ÜMMÜGÜLSÜM ŞAHİN Rabbin bir diğer cinse emanet ettiği, Ademin gönlü sekine bulsun diye yaratılan Havvası… Eşine eş olan, yar olan, yardımcı olan, gönlünü huzurla dolduran, evini yuva yapan, çocuklar doğurup büyüten, merhamet abidesi, şefkat pınarı, Allah’ın bir diğerini tamamlasın diye yarattığı nimeti… Bir cam kadar kırılgan ve şeffaf, hassas ve narin, toprak misali bağrında güller yetiştiren, su gibi değdiği yerlere hayat veren, Allah’ın iki cins olarak yarattığı insanlığın bir cinsinin adı… Kadın… Adı Hanne olan… Verecek bir şey bulamayınca rabbe, karnındakini adayan… Erkek beklerken kız doğuran, doğurduğunu rabbe ısmarlayan… ‘Hani İmran’ın karısı: ‘Rabbim, karnımda olanı, ‘her türlü bağımlılıktan özgürlüğe kavuşturulmuş olarak’ Sana adadım, benden kabul et. Şüphesiz işiten bilen Sensin Sen’ demişti. Fakat onu doğurduğunda -Allah onun ne doğurduğunu daha iyi bilirken- dedi ki: ‘Rabbim, doğrusu bir kız (çocuğu) doğurdum. Erkek ise, kız gibi değildir. Ona Meryem adını koydum. Ben onu ve soyunu o kovulmuş şeytandan Sana sığındırırım.’(3/35–36) Kadın… Adı Meryem olan… Daha annesinin karnındayken adanan rabbe. Allah’ın güzel bir bitki gibi yetiştirdiği… Ve önüne gökten sofralar indirilen… İffetin adı… Allah’ın kelimesin e gebe… İftiralar atılınca, rabbin kundaktak i çocuğuyla temize çıkardığı… Allah’ın dünya kadınlarına tercih ettiği ve kitabında ismini anıp örnek gösterdiği… ‘Hani melekler: ‘Meryem, şüphesiz Allah seni seçti, seni arındırdı ve âlemlerin kadınlarına üstün kıldı,’ demişti.’(3/42) Kadın… Adı Asiye olan… Nehrin getirdiği Musa’ya sahip çıkan… Onu sevgi ve merhametl e büyüten… Sonra katil olarak çıktığı yere, peygamber olarak dönünce Musa, dünyanın güzelliğine, konumuna ve başına gelecekle re aldırış etmeden iman eden… Şirkin zirve yaptığı, eşinin ilahlık iddiasında bulunduğu bir toplumda, imanı seçen… Firavunun işkencelerine sabırla katlanan ve en sonunda ‘Rabbim! Bana kendi katında, cennette bir ev yap, beni Firavun ve işkencesinden ve onun zalimleri nin elinden kurtar!’ duasıyla şehit olan… Allah’ın imanı tam olanlara örnek sunduğu iman abidesi… ‘Allah imanı tam olanlara Firavun’un karısını örnek verir.’(66/11) Kadın… Adı Sare olan… Bir evlat veremeyin ce eşine, onun mutluluğu için onu yeniden evlendire n… Sonra dayanamayıp eşini paylaşmaya bu sefer ayıran… Ama Allah’ın peygamber olacak bir evlatla müjdelediği… Melekler müjdeyi verince utanan ve şaşıran… Neslinden insanlara imamlar gönderilen… ‘Biz de ona İshak’ı ardından da torunu Yâkub’u müjdeledik Kadın “vay, kendim koca bir karı, su zevcimde bir ihtiyar iken ben mi doğuracak mışım? Bu doğrusu pek şaşılacak bir iş” dedi Melekler “ey evin hanimi Allah’ın rahmeti ve bereketle ri üzerinize olmuşken, nasıl Allah’ın işine şaşacaksın O Hamid ve Meciddir” dediler ‘(11–73) Kadın… Adı Hacer olan… Sımsıcak çölün siyah incisi… Hicretin bir diğer adı… Ömrünü oradan oraya göç etmekle geçiren… Köleyken sahibiyle evlenen ve ona son peygamber i zürriyetinde taşıyan İsmail’i veren… Emr-i ilahi ile evinden ayrıldığında ‘Böyle yapmanı sana Allah mı emretti?’ diyerek rabbinin emrine teslim olan… Kocası ıssız bir yerde bırakınca onu, isyan etmeyen… Ümmetin kıblesinde bir medeniyet in temelleri ni atan… Tek başına kalmaktan korkmayar ak Allah’ın emrine rıza gösteren… Çölde bir oradan bir oraya koşarak su ararken yavrusuna, zemzemi bulan ve ümmete sa’yı hediye eden… Evladı Rabbe kurban olan… Kadın… Adı Amine olan… Genç yaşta kocasını kaybeden ve yavrusunu babasız dünyaya getiren… Dünyanın en hayırlı evladını karnında taşıyan ve ona doyamadan ondan ayrılan… Bıraktığı yavrusu dünyaya nurlar getiren… Kadın… Adı Hatice olan… Kırk yaşına geldiğinde iki evlilik yapmış ve iki eşini de kaybetmiş zengin dul… Bir daha evlendiğinde yirmi beşindeki eşini memnun etmek için her şeyini sarf eden… Peygamber lik geldiğinde ilk inanan… Eşini teskin eden ve malıyla ona destek olan… Ona evlatlar veren… Onu canından çok seven… O çöl sıcağında güneşin altında tebliğ vazifesin i ifa ederken, gölgelikte durmaya razı olmayan… Rabbin Cebrail ile ‘Ya Resûl, Hak Teâlâ Hatice’ye selâm etti. Bu selâmı Hatice’ye ulaştır’ diyerek selam gönderdiği ve cennette kendisi için incilerde n yapılmış köşk hazırlanan… Fatıma’nın annesi… Resulün biricik eşi… Kadın… Adı Fatıma olan… Gülün gülü… Babasının annesi… Seçilmiş kadınların dördüncüsü… Peygamber ocağının hiç kesilmeye cek bereketi… Çileli bir ömrü omuzlarında taşıyan… Peygamber babasına bir anne gibi davranan… Cennet gençlerinin efendiler inin annesi… İlmin kapısının eşi… Ekmeğini kendi yapan, buğday öğütmekten elleri şişen, infakı tokluğa tercih eden… Ve gidişine dayanamadığı babasının ardından genç yaşta dünyadan ayrılan… Kadın… Adı Aişe olan… Rabbin kundak içinde peygamber e sunduğu… Küçücük yaşında peygamber e eş olan Sıddıkın kızı… Resulün hanım kâtibi… Biricik eşini hep kıskanan, O’nun Hümeyra diye sevdiği ve dinin üçte birinin öğretmeni… Namusuna iftira atılınca, hakkında gökten ayet inen ve babası eşine teşekkür et deyince ‘Ben sadece Âlemlerin rabbine şükrederim’ diyen… ‘Onu işittiğiniz zaman: “Bu konuda söz söylemek bize yakışmaz. (Allah’ım) Sen Yücesin; bu, büyük bir iftiradır” demeniz gerekmez miydi?’ (24–16) Kadın… Adı Rabia olan dördüncü… Bir hasır üstünde ömür geçiren ve yalnızlığı tercih eden… Gece ibadetler inde huzur bulan… Gündüzleri oruç tutan… Kendini Allah’a ısmarlayan… Biri gelirde oyalar kokusuyla ‘Ya Rabbî! Beni kendinle meşgul eyle de, kimse senden alıkoymasın.’ diye dua eden… Uyusa da o, dostu uyanık olan… Kadın… Adı Belkıs olan… Güneşe tapan memleketi n kadın melikesi… Emri altında bir sürü insan varken ve güç elinde iken, kadın olmayı kraliçe olmaya tercih eden… Süleyman ile birlikte âlemlerin rabbine teslim olan… Kadın… Adı Sümeyye olan… İslam’ın ilk şehidi… Evladı ilk tebliğini kendisine yapınca ve duyunca Allah’ın ayetlerin i(Tekvir suresi) hemen iman eden… Sonra işkenceler altında davet edilince putlara imana, şirkin yüzüne tokat atarcasına tevhidi haykıran… Ve şirkin takipçilerinin ilk kurbanı… İmanını hayatını vererek perçinleyen… Ve kadın… Lut’un karısı… Bir peygamber eşiyken geride kalan… Ve dünyayı ahirete tercih eden… ‘Ey Lut! Biz Rabbinin elçileriyiz, onlar sana ilişemeyecekler; geceleyin bir ara, ailenle beraber yola çık; karının dışında kimse geri kalmasın. Doğrusu onların başına gelen onun başına da gelecekti r.’ (11–81) Ya da Ümmü Cemil gibi cehennemd e odun taşıyıcısı olan… ‘O da, gerdanında bükülmüş bir ip olduğu halde odun hamalı olarak karısı ile birlikte alevli bir ateşe atılacaklar.’(tebbet suresi) Kadın… İki zıt kutba meyilli… Cennete hanım efendi olmak varken, cehenneme odun taşıyıcısı olabilen… Ve ben iki zıt kutuptan imanı tercih ettim… Niyet ettim Meryem olmaya… Niyet ettim Asiye olmaya… Niyet ettim Hatice, Fatıma, Aişe olmaya… Niyet ettim ‘KADIN’ olmaya… ÜMMÜÜGÜLSÜM ŞAHİN Konu Başlığı: EDANUR-GÜLNİHAL ANKARA - ÖLÜM SON DEĞİLDİR - KONU İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ Gönderen: admin üzerinde Kasım 06, 2012, 08:56:22 ÖÖ EDANUR - GÜLNİHAL
İslam-Green34 yazı grubu üyesi Mamak -ANKARA http://www.islamgreen34-windowslive.tr.gg ÖLÜM SON DEĞİLDİR " Bir Gece yarısıydı sanırım Bir anda uykudan kalktım çok ilginç bir ışık gördüm ama odanın ışığı kapalıydı bir baktım saat 3:30 gece facir vakti peki gördüğüm bu ilginç ve bu kadar güçlü ışık nereden gelmektey di birden şaşırıp kaldım baktım ki elimin yarısı duvarın içinde hemen elimi çıkardım korku içinde oturup elime bakıyordum tekrar elimi duvara dogru uzattım yine elim duvarın içine giriyordu bir gülümseme sesi duydum Yüzümü kardeşime dogru çevirdim yatıyordu korku içinde yatağımdan kalkıp kardeşimi uyandırmaya gittim ama cevap vermedi Annemin odasına doğru gittim Babamı uyandırmaya çalıştım birilerin in bana cevap vermesini istiyorum ama kimse cevap vermiyord u Annemi uyandırmak üzereyken baktım ki Annem uykudan uyandı uykudan uyandı ama benimle konuşmuyordu " Bismillah irrahmani rrahim " diyordu ve tekrarlıyordu Babamı uyandırdı " Kalk kalk bir bakalım çocuklara " dedi Annem Babam " şimdi zamanımı bırak uyuyayim yarın ola hayr ola " dedi Babam ama Annemin ısrarı üzerine Babam kalkıverdi şaşkınlık içerisinde beraber odamıza doğru geldiler başladım bağırmağa " Anne, Baba " ama hiç birisi cevap vermiyord u Annemin elbisesin i çekiyor beni dinlemesi ni istiyordu m ama Annem beni hissetmiy ordu başladım Annemin arkasından yürümeye ta bizim odaya kadar odamıza girdi ve ışıkları açıverdi ama benim için fark etmiyordu çünkü benim için her taraf zaten ışıktı tam o sırada çok ilginç bir şeyle karşılaştım kendi vücüdumu gördüm evet kendi vücudumu oturup kendi kendimi seyrediyo rdum, iki taneydim kendi kendime soruyordu m " kimdir bu acaba? Nasılda bana benziyor " başladım kendi kendimi uyandırmaya bu kabustan kurtulayım diye ama uyanamadım Babam dedi ki " bak yatıyorlar işte hadi yerimize gidelim " ama annem sakin olamadı ve benim uyuduğum yatağa doğru gelerek beni uyandırmaya başladı " kalk Muhammed kalk bana cevap ver ama cevap veremiyor du " bir kaç defa uğraştı ama yok. Birden baktım ki babamın gözlerinden yaşlar dökülüyor o Babam ki şimdiye kadar onun göz yaşlarını görememiştim bağırışmalar başladı oracık yerden kardeşim uyandı ve sordu " Anne ne oldu? " dedi Annem ona bağırarak ve hıçkırarak " Ağabeyin Muhammed ölmüş " çok acıklı bir şekilde ağlıyordu Bağırışmalar fazlalaşmıştı Ben ne yapacağımı şaşırmıştım Anneme giderek " Anne ağlama ben burdayım bak bana" dedim fakat cevap vermedi sanki beni görmüyordu ve kesinlikl e duymuyord u kimse bana cevap vermiyord u NEDEN? oturup ağlamaya başladım buradayım işte dedim ama kimse cevap vermiyord u başladım bağırmaya " ya Rabbi, ya Rabbi ne olur beni bu rüyadan ve olduğum durumdan kurtar " uzaktan bir ses duydum ve geldikçede yükseliyordu bu ses Allah’u Tealanın bir Ayet-i kerimesiy di ( Andolsun sen bundan gaflette idin derhal biz senin perdeni kaldırdık. Bugün artık gözün keskindir ) Birden iki kişi beni tuttular ama insan değillerdi çok korktum ! başladım bağırmaya " bırakın beni siz kimsiniz? Ne istiyorsu nuz? " dedim " kabire kadar senin gardiyanl arınız " dediler "ben ölmedim, daha yaşıyorum " dedim " neden beni kabire götürüyorsunuz? bırakın beni ! Ben hissediyo rum, konuşuyorum ve görüyorum, ben ölmedim " bana gülümseyerek cevap verdiler " Dediler ki ey insanlar sizler çok ilginç yaratıksınız sanıyorsunuz ki ölüm hayatın sonudur ama bilmiyors unuz ki asıl olan sizin yaşadığınız hayat bir rüyadan ibaret olup öldüğünüz zaman uyanıyorsunuz " beni kabire doğru çekiyorlardı hala yoldayken baktım ki benim gibi insanlar ve yanlarında da aynı o iki yaratıktan var kimi ağlayor kimi gülüyor ve kimi ise bağırıyordu " onlara sordum neden böyle yapıyorlar? " dedim dediler ki " bu insanlar şaşkınlık içerisindeler nereye gittikler ini biliyorla r kimisi dalalette dir " dediler korku içinde sözlerini keserek sordum: ateşe gidiyorla r mi yani? " evet " dediler konuşmalarına devam ederek " o gülenler ise cennete gidiyorla r " hemen sordum onlara " peki ben nereye gideceğim? " dediler ki " sen bazen iyi gidiyordu n, bazende kötü bazen tövbe edip ertesi gün günah işliyordun ve izlediğin yol tam olarak belli değildi ve hep öyle yitik kalacaksın" dediler sözlerini korku içerisinde keserek sordum: yani ben ateşemi gidiyorum yoksa? dedim Onlarda " Allahın rahmeti geniştir ve yolculukt a uzundur" dediler yüzümü çevirdim korku içerisinde baktım ailem Babam, Amcam, kardeşlerim ve akrabalarım hepsi Bir sandık içinde beni taşıyorlardı Onlara korkarak gittim ve onlara dedim ki " benim için dua edin lütfen " Ama kimse bana cevap vermiyord u kimi ağlıyordu kimi ise hüzünlüydü Kardeşime giderek " dikkatli ol dünyanın fitnesi seni kandırmasın " Beni duymasını çok isterdim O iki melek beni kabirdeki cesedimin üzerine bağladılar baktım ki babam toprak atıyor üzerime Kardeşlerim topak atıyor Ordaki insanlar hepsi üzerime toprak atıyordu dedim ki " Ah ! keşke onların yerinde olsaydım Allaha tövbe etseydim dün sabah namazımı kılsaydım Keşke her gün rabbime dua etseydim Keşke her gün tevbemi yenilesey dim Keşke kötülüklerden uzak dursaydım Başladım bağırmaya " Ey insanlar dikkatli olun dünya hayatı sizleri kandırmasın " en azından birisinin beni duymasını çok isterdim Peki sen beni duyuyormu sun Sen beni bu yazıyı okurken duyuyormu sun ? Lütfen herkese gönder eğer göndermesi sana zor geliyorsa daha iyi olacak belkide çünkü sevabını hak etmiyorsu n ama kabirde olduğun zaman o zaman işte Ah keşke gönderseydim süphanallah ve bihamdihi süphanallahul azim EDANUR - GÜLNİHAL İslam-Green34 yazı grubu üyesi Mamak -ANKARA http://www.islamgreen34-windowslive.tr.gg Konu Başlığı: EDEBİ SANATLAR - KONU İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ Gönderen: admin üzerinde Şubat 20, 2015, 08:30:16 ÖÖ EDEBİ SANATLAR http://edebiyatbilgileri.com/sdetay.asp?did=44 https://www.google.com.tr/search?hl=tr&source=hp&q=EDEB%C4%B0+SANATLAR&gbv=2&oq=EDEB%C4%B0+SANATLAR&gs_l=heirloom-hp.3..0l10.2621.8707.0.9768.14.9.0.5.5.0.172.1342.0j9.9.0.msedr...0...1ac.1.34.heirloom-hp..0.14.1515.p-U_L8CXKDQ Güzel konuşmak, yazmak, sözün etkili olmasını sağlamak için söz sanatlarına başvururuz. Örneğin; “Sen çok güzelsin” sözünü etkisizin artırmak için “Sen çiçek gibisin” deriz. Bunu anlatmak için “benzetme” den yararlanırız. En çok kullanılan edebi sanatlar şunlardır. A) MECAZLARL A İLGİLİ SANATLAR Sözcüğün gerçek anlamı dışında kullanılmasıyla yapılan sanattır. Söze güzellik, canlılık, kazandırır. Bu tür mecazlard a, iki nesne arasında benzetme amacı güdülür. Bir med zamanı gökyüzü kurşunla örtülü Bu dizede “kurşun” sözcüğü “bulut” anlamında mecaz olarak kullanılmıştır. Konuşulanlara kulak verirsen, kazançlı çıkarsın. Bu cümlede de “kulak vermek” deyiminde ki “vermek” sözcüğü “dikkatle dinlemek” anlamında mecazdır. Burnundan Yanına varılmıyor. Bu cümlede de “burun” sözcüğü, kibir, büyükleme, anlamında mecazdır. “Mecaz’la ilgili sanatlar şunlardır. 1. TEŞBİH (BENZETME) Aralarında türlü yönlerden karşılaştırılarak benzerlik ilgisi bulunan iki şeyden zayıf olanı, nitelikçe daha üstün olana (güçlü olana) benzetme sanatıdır. Ancak, sözcükler gerçek anlamda da kullanılabilir. Bir benzetmed e dört öğe bulunur: Benzetile n: Başka bir şeye benzetile n varlıktır. Kendisine benzetile n: Nitelikçe daha güçlü olan varlıktır. Benzetme Yönü: Benzetmen in hangi yönden yapıldığını anlatır. Benzetme Edatı: Benzetmed e benzerlik, eşitlik, karşılaştırma… ilişkisi kuran edatlardır. Bunlar, gibi, sanki, kadar, tıpkı… vb sözcüklerdir. Bu öğelerden ilk ikisi “temel”, son ikiside “yardımcı” öğelerdir. a) Tam (Ayrıntılı) Benzetme: Tam benzetmed e öğelerin tamamı kullanılır. Ali arslan gibi cesurdur. Burada Ali, cesurluk yönünden arslana benzetilm iştir. Bu tür benzetmey e ‘tam benzetme (teşbih)” denir. Cennet gibi güzel vatanımız bztln edat b.yönü bzyn b)Teşbih-i Beliğ (Güzel benzetme): Benzetmen in temel öğeleriyle (benzeyen ve kendisine benzetile n) yapılır. “Benzetme yönü” ve “benzetme edatı” kullanılmaz. Nazlı vücudu bir kucak ot, bir yığın kemik Bu dizede nazlı vücut (benzeyen). Bir kucak ot, bir yığın kemiğe (kendisine benzetile n) benzetile rek güzel benzetme yapılmıştır. Atılan elbiseler, boğazlanmış bir adam “Cennet vatan”, Altın başaklar”. “Gördüm deniz dedikleri bir başlı ejden”, “Gider oldum kömür gözlüm elveda” gibi sözler dizeler birer “teşbih-i beliğ” (güzel benzetme) dir. c) Temsili teşbih: Kendisine benzetile n, benzeyeni n tüm özelliklerini kendine toplarsa, bu tüm benzetmey e “temsili benzetme” denir. Örneğin Tevfik Fikret’in ünlü “Çınar” şiirinde vatan çınara benzetili yor. Hani bir gün seninle Topkapı’dan Geliyordu k; yol üstü bir meydan Bir çınar gördük, enli, boylu, vakur Bir ağaç: hiç eğilmemiş, mağrur. Koca bir gövde belki altı asır Belki ondan daha fazla, dalgın, ağır Kaygısız bir ömür sürüp gelmiş. … Söyle ey garip vatan, bildir; Çektiğin hangi kanlı seyyiedir… (Çınar, Tevfik Fikret) Bu şiirde, vatanın özellikleri çınar üzerinde toplanmıştır. Böylece “temsili benzetme” yapılmıştır. 2. İSTİARE (Eğretileme) Benzetmen in temel öğelerinden birinin (benzetile n ya da kendisine benzetile n) söylenmesiyle yapılan benzetmed ir. Bir başka deyişle, bir sözün gerçek anlamını kaldırarak, benzerliği olan başka bir anlamı eğreti olarak verme, ödünç verme demektir. Cesur insana “aslan”, kurnaz kimseye “tilki” demekle istiare yapılmış olur. İstiarenin başlıca üç türü vardır. a) Açık istiare (eğretileme): Yalnız “kendisine benzetile n” kullanılarak yapılan benzetmed ir. Kurban olam kurban olam Beşikte yatan kuzuya Bu dizelerde, beşikte yatan bebek, kuzuya benzetilm iştir. Ancak benzetile n (bebek) söylenmemiş, kendisine benzetile n (kuzu) söylenerek “açık istiare” yapılmıştır. Ağaçlar sonbahard a elbiseler ini soyundu. Bu cümlede “elbise” sözüyle” (kendisine benzetile n), yapraklar söylenmemiştir. Şakaklarıma kar mı yağdı? Ne var? Bu dizede “ak saçlar”, “kar” a benzetilm iş, benzetile n (saç) söylenmemiş, yalnızca kendisine benzetile n (kar) söylenmiştir. Uyarı: Açık istiareni n, Divan ve Halk şairlerince ortaklaşa kullanılan kalıplaşmış biçimlerine “mazmun” denir. Uzun boy için selvi, kaş için hilal, diş için inci, ağız için gonca sözleri birer mazmundur . b) Kapalı İstiare (eğretileme): Yalnız “benzeyen” kullanılarak yapılan benzetmed ir. Kapalı istiarele rde, “kendisine benzetile n” söylenmez. Tekerlekl er yolara bir şeyler atıyor. Bu cümledeki “tekerlekl er”, insana benzetilm iş ancak “insan” (kendisine benzetile n) söylenmemiştir. Bu nedenle kapalı istiare yapılmıştır. Ufukta günün boynu büküldü. Bu cümlede de “güneş” (benzeyen) insana benzetilm iş, ancak “insan (kendisine benzetile n) söylenmemiştir. Bu nedenle kapalı istiare yapılmıştır. Beni bir dağda buldular Kolum kanadım yoldular Dolaba layık gördüler Derdim vardır inilerim Bu dörtlükte, “dolabın döndüğü” anlatılmıştır. Benzeyen öğe “dolap” söylenmiş, kendisine benzetile n öğe, “inan” söylenmemiştir. Bunu benzetme yönünden (inleme) çıkarıyoruz. Bu dörtlükte de kapalı istiare yapılmıştır. Ali kükreyerek düşmanın üstüne yürüdü. Bu cümlede Ali, kükreme özelliğinden ötürü aslana benzetilm iştir. Ali, (benzetile n) söylenmiş, “aslan” (kendisine benzetile n) söylenmemiştir. Bu cümlede de kapalı istiarede kimi zaman “benzetme yönü” kullanılır. “Benzetme edatı” hiç kullanılmaz. Uyarı: Kapalı istiarele rde, kişileştirme sanatı (teşhis) da yapılmaktadır. Çünkü, bu söz sanatında, insan dışındaki varlıklar, insanların çok bilinen özelliklerine benzetile rek tanıtılmaktadır. Yukarıda geçen “tekerlek, “gün” ve “dolap” sözcüklerine insan kişiliği de kazandırılmış olmaktadır (bkz. Kişileştirme ve konuşma) c)Temsili İstiare (eğretileme): Benzetmen in temel öğelerinden yalnız biriyle (benzeyen ya da kendisine benzetile n) yapılır. İlk bakışta sembolik şiire benzerse de, birbirine karıştırılmamalıdır. Temsili istiarede söylenmeyen öğenin temsil ettiği varlıklar ya da olaylar gerçektir. Sembolik şiirde ise yapılan benzetmel er hayalidir . Artık demir almak günü gelmişse zamandan, Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan, Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol. Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol … Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu! Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu! (Y.K.Beyat lı) Yukarıda bir bölümü alınan “Sessiz gemi” şiirinde ölüm (benzeyen), gemiye (benzetile n) benzetilm iş bir dizi benzerlik yönleri sıralanmış: ancak “ölüm” (benzeyen) söylenmemiş, yalnız “sessiz gemi” anlatılarak şiir tamamlanmıştır. Uyarı: Fabi türündeki tüm şiirler temsili istiaredi r. BENZTLN VAR(sa) AÇIK iSTİARE Olumlu Olumlu BENZTLN YOK(sa) KAPALI İSTİARE Olmsz Olmsz 3. MECAZ-I MÜRSEL (Ad Aktarması) Bir sözcüğü benzetme amacı gütmeden, gerçek anlamı dışında başka bir sözcüğün yerine (Parça-bütün, iç-dış, neden-sonuç, yazar-yapıt, yer-insan, yer-olay gibi ilgiler kurularak) kullanma sanatıdır. Halit Ziya’yı okudun mu? (Halit Ziya’nın eserlerin i okudun mu?) Sanatçı- yapıt ilişkisi. Vapur, Beşiktaş’a yanaştı. (Beşiktaş iskelesin e yanaştı) Parça-bütün ilişkisi kurulmuş. Sobayı yaktım. (Sobanın içindekileri- odun-kömür) Konağa sor. (Konağın içinde oturanlar a sor) Onda kafa yok! (Onda akıl yok) “dış” söylenerek “iç” kastedilm iştir. Üç gündür bereket yağıyor. (yağmur) Yağmur bereket, bolluk getirdiği için, sonuç söylenerek sebep (yağmur) anlatılmak isteniyor . Sivas, mandayı kabul etmedi (Sivas Kongresi üyeleri anlatılmak isteniyor . Mecaz-ı Mürsel, dilimizde çok yaygındır. Günlük konuşmalarımızda, deyimleri mizde mecaz-ı mürsellere oldukça yer veriyoruz . Ayağını giy. (“Ayakkabını giy” demek isteniyor . İç ve dış ilgisi kuruluyor .) Ünlü raketler Avrupa’dan döndüler. (“Ünlü tenisçiler Avruda’dan döndüler”. Demek isteniyor .) Dalgalan sen de şafaklar gibi ey nazlı hilal “Hilal sözcüğüyle” bayrak anlatılmak isteniyor . Parça-bütün ilişkisi kurulmuş, mecaz-ı mürsel yapılmıştır. 4. KİNAYE Bir sözcüğün ya da sözün hem gerçek hem de mecaz anlamını düşündürecek biçimde birlikte kullanılmasıdır. Asıl geçerli olan mecaz anlamdır. Ey benim sarı tamburam Sen ne için inilersin İçim oyuk, derdim büyük Ben onun’çün inilerim Üçüncü dizedeki “içim oyuk” sözü hem gerçek (Tamburun içi yoktur), hem de mecaz (acılı,dertli) anlamlarıyla kullanıldığı için kinaye sanatı yapılmıştır. O adamın, her zaman kapısı açıktır. Burada, “kapısı açıktır” hem gerçek (hem gerçekten açıktır) hem mecaz (adamın konukseve r olması) anlamda kullanıldığı için kinaye sanatı yapılmıştır. Nereden çıktı bu cenaze? Ölen kim? Bu kaçıncı bahçe gördüm tarumar Bu dizelerde şairin bozulmuş bahçeler görmüş olması tabiidir. Mecaz anlamı ise şairin birçok kimse öldükten sonra yuvalarının dağılmış olması görmesidir. Aşağıdakilerin hangisind e bir kinaye vardır? (1992/II) Şu karşıma göğüs geren Taş bağırlı dağlar mısın Çözüm: Kinaye, bir sözün hem gerçek hem de mecaz anlama gelecek biçimde kullanılması sanatıdır. Mecaz anlam daha önceliklidir. C seçeneğindeki “taş bağırlı” sözü hem dağların bağrı taştanolduğundan gerçek anlamlıdır. Hem de “acımasız” anlamı içerdiğinden mecaz anlamlıdır. Yanıt C’dir. 5. TEŞHİS (Kişileştirme) ve İntak (Konuşturma) İnsan dışındaki varlıklara ya da kavramlar a insan kişiliği kazandırma sanatına kişileştirme (teşhis) denir. İnsanın konuşma yetisinin başka varlıklara aktarılmasına da intak (konuşturma) sanatı denir. Bu iki sanat genellikl e birlikte kullanılır. Her “kişileştirme” de konuşturma olmayabil ir, fakat her “konuşturma” da mutlaka “kişileştirme” vardır. Özellikle fabllarda, hayvan öykülerinde masallard a sık sık bu sanata başvurulur. Bulutlar gözyaşı döktüler.(Teşhis) (aynı zamanda kapalı istiare) Bu cümlede “bulutlar” insanlara özgü bir nitelik olan “gözyaşı dökme” özelliği ile tanıtıldığı için kişileştirme sanatı yapılmıştır. Bülbül, “senin nazını çekemem…” diyordu. Güle. Bu cümlede “bülbül”, hem “naz çekme” özelliği ile kişileştirilmiş, hem de insanlar gibi konuşturulmuştur. Burada kişileştirme konuşturma sanatı birlikte kullanılmıştır. Güğüm bir gün, testiye: “Yola çıkalım” dedi. Testi: “korkarım” dedi. Evde kalmak istedi. Bu dörtlükte de “kişileştirme” ve “konuşturma” sanatı vardır. Yüce dağlar birbirine göz eder, Rüzgar ile mektuplaşır, naz eder, İçmiş gibi geceyi bir yudumda Göğün mağrur bakışlı bulutları (Bu dizelerde de “kişileştirme (teşhis)” yapılmıştır.) Salındı bağçaya girdi Çiçekler selama durdu Mor menevşe boyun eğdi, Gül kızardı hicabından “Artık dağlar sırtlarından kürklerini attılar. Fakat henüz sabahları serince olduğundan omuzlarına sislerden birer atkı atıyorlar. Şimdi rüzgar, ağaçlar arasında ılık ılık esiyor. Hele böcekler, görülecek şey!” Parçada kişileştirilen varlık, aşağıdakilerden hangisidi r? (1985/II) A) böcekler B) sisler C) rüzgar D) dağlar E) ağaçlar Çözüm: İlk cümlede “Artık dağlar sırtlarından kürklerini attılar”, derken dağlar sırtında kürk olan bir insana benzetile rek kişilik kazındırılmış yani insan gibi düşünülmüştür. Yanıt D’dir. 6. TARİZ (İğneleme, söz dokundurm a) Söylenen sözün ya da kavramın, gerçek ya da mecaz anlamı dışında tamamen tersini anlatma sanatıdır. Bir başka deyişle, birini küçük düşürmek onunla alay etmek ya da iğnelemek için sözün ters söyleyerek amacımızı belirtmed ir. Örneğin; randevusu na geç kalmış kişiye “Aman ne kadar erken geldiniz” diyerek onu iğnelemiş oluruz. Bir kişinin tembelliğini anlamak için de “ Bu ne çalışkanlık! Dersek “tariz” yapmış oluruz. “Bu ne kudret ki elifbayı okur ezberden” (Eşref) Ters Öğüt Destanı Bir yetim görünce döktür dişini, Bozmaya çabala halkın işini Günde yüz adamın vur ser leşini Bir yaralı sarmak için yeltenme Her nereye gidersen eyle talanı Öyle yap ki ağlatasın güleni Bir saatte ki ağlatasın güleni El bir doğru söylerse inanma (Huzun) Bu dörtlükte şair, okuyucuya öğüt veriyor. Yetim hakkını yiyen, halkın işini bozan, çevresini kırıp geçiren, kimseye yardım etmeyen birisini öğütlüyor. Ancak, dikkat edilirse şairin asıl amacı bunların tam tersinin doğru olacağını anlatmaktır. Şair, bu dörtlükte söylenenlerin tersini anlatmak istiyor. B) ANLAMLA İLGİLİ SANATLAR Bir sözcüğün ya da birbiriyl e anlam ilişkisi bulunan sözcüklerin gerçek anlamlarıyla yapılan sanatlar, bu bölümde ele alınmıştır. 1. TENASÜP (uyum, uygunluk) Anlamca birbirine uygun, birbiriyl e ilişkili sözcüklerin bir arada kullanılması sanatıdır. Divan edebiyatında sıkça, Halk edebiyatında da seyrek başvurulan bir söz sanatıdır. Yine bahar geldi, bülbül sesinden Sada verip seslendi mi yaylalar Çevre yanın lale sümbül bürümüş Gelin olup süslendin mi yaylalar Bu dörtlükte kullanılan “bülbül, sada seslenme”, “bahar, bülbül, lale, sümbül” “gelin olma süslenme” sözcükleri anlamca birbiriyl e ilgili olduğundan tenasüp sanatı yapılmıştır. Deli eder insanı bu dünya Bu gece, bu yıldızlar, bu koku Bu tepeden tırnağa çiçek açmış ağaçlar Bu dizelerde de altı çizili sözcüklerle anlamca ıl… kurularak tenasüp yapılmıştır. 2. TEVRİYE (Çift gerçek anlamlı, ) Bir sözcüğün bir beyitte, bir cümlede, birden çok gerçek anlamı sezdirece k biçimde ve yakın anlamdan çok uzak anlamı kastedile rek kullanılmasıdır. Bir başka deyişle sesteş sözcüklerin birden çok anlamıyla kullanılmasına “tevriye” denir. Gül yağını eller sürünür, çatlasa bülbül Bu dizede geçen “el” sözcüğü hem “organ adı” hem de “kalıcı kalan” anlamında kullanıldığı için tevriyeli dir. Tevriyede de kimi zaman sözcüğün yakın anlamı söylenip uzak anlamı da anlatılabilir. Havada yaprağa döndürdü rüzgar beni Bu dizede “rüzgar” sözcüğü “yel” ve “zaman” anlamında kullanara k “zaman” kavramı kasdedilm iştir. Bu kadar şetafet çünkü sende var. Beyaz gerdanında bir de ben gerek Bu beyitteki “ben” sözcüğü, hem “deri üzerindeki siyah noktacık iz” hem de söyleyen kişinin yerini tutan “ben” zamiri anlamlarına gelebilec ek biçimde kullanıldığı için tevriye yapılmıştır. Kinayeden ayrılan yönü ise kinayede uzat anlamın mecazı olarak kullanılmasıdır. Tevriyede ise, yakın ve uzak anlam da gerçek anlamlıdır. Bana Tahir Efendi kelp demiş İttifatı bu sözde zahirdir Maliki mezhebim benim zira İtikadımca kelp tahirdir. Burada “tahir” sözcüğü tevriyeli dir. Hem Tarih Efendi, hem de “tahir” sözcüğü “temiz” anlamında kullanılmıştır. Şair, asıl Tahir Efendi’yi kastetmiştir. 3. TECAHÜL-İ ARİF (Bilmezlik ten Gelme) Bilinen bir gerçeği, bir nükteye, (espri, ince anlamlı şaka söz) dayanarak bilmiyorm uş gibi söyleme sanatıdır. Sanatçı gerçek sebebi hayali ve güzel bir nedene bağlar. Ey Şuh! Nedima ile bir seyrin işittik. Tenhaca varıp Göksu’ya işret var içinde (İşret yiyip içme) Şair Nedim. Göksu’da sevgilisi yle yiyip içtiğini, eğlendiğini bildiği halde bilmiyorm uş gibi görünerek Tecahül-i Arif sanatını yapmaktadır. Gökyüzünün başka rengi de varmış Geç fark ettim taşın sert olduğunu Su insanı boğar, ateş yakarmış Her geçen günün bir dert olduğunu İnsan bu yaşa gelince anlarmış (C.S.Taran cı) Bu dizelerde; taşın sert olduğu, ateşin yakacağı ve suyun boğacağı bilindi halde şairin bunların anlaşılması için “bu yaş” ı (otuz beş yaşını) şart koşması, bildiği halde bilmezlik ten gelmesidi r. 4. HÜSN-İ TALİL Güzel şeyler düşünelim diye Yemyeşil oluvermiş ağaçlar Ağaçların yeşil oluşu, doğal bir olgudur. Ancak bu dizelerde şair, ağaçların yeşil oluşunu insanlara güzel şeyler düşündürmesi nedenine bağlamıştır. Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden/ Birçok senler geçti dönen yok seferinde n Ölenlerin dünyaya dönmeyişini yerlerind en memnun olmalarına bağlıyor) Gül-i ruhsarına karşı gözümden kanlı akar su Habibim fasi-ı güldür bu akarsular bulunmaz mı (Gul-i ruhsar: gül yanaklı fasl:mevsim) Bahar mevsimind e (gül mevsimi) suların bulanık akması doğaldır. Ancak şair, suların bulanık akmasını, sevgilini n aşkıyla döktüğü kanlı gözyaşlarının sulara karışıp, onları bulandırması nedenine bağlamaktadır. Bu nedenle “hüsn-i talil” sanatı yapılmıştır. Salındı bağçaya girdi Çiçekler selama durdu Mor menekşe boyun eğdi, Gül kızardı hicabından Güllerin kırmızı olması bir doğa olayıdır; ancak şair sevgilini n güzelliği karşısında güllerin utancından kıpkırmızı olduğuna bağlıyor. Saksında ruhumun bütün yası var. Derdimle soluyor açılan gonca. Bu dizelerde, goncanın solması doğal bir olay olduğu halde, şair bunu goncanın yaslı olduğu, dert çekmesi nedenine bağlıyor. Bununla da “hüsn-i talil” yapmış oluyor. Ey sevgili sen bu ilden gideli Yaprak döktü ağaçlar, coştu gökyüzü Bu dizelerde şair, ağaçların yapraklarını dökmesi doğal olduğu halde, bunun nedenini sevgilisi nin gitmesine bağlayarak “hüsn-i talil” sanatı yapıyor. Müzeyyen oldu reyahin bezendi bağ-ı çemen Meğer ki haber geldi yardan bu gece Müzeyyen : Süslenmk Reyahın : Reyhanlar Bu dizelerde “sevgilide n haber geldiği için fesleğen çiçekleri süslendi, bahçenin çimenleri bezendi” demek isteniyor . Oysa sevgili bahçeye gelse de gelmese de çiçekler yine de açacaktır. 5. TEZAT (Zıtlık, karşıtlık) Anlamı güçlendirmek için karşıt kavramların özellikleri bir arada kullanılır. Zıt kavramlar dan birinin gerçek, diğerinin ise mecaz anlamda kullanılmaktır. Neden böyle düşman görünürsünüz Yıllar yılı dost bildiğim aynalar? Şair bu dizelerde “dost” ve “düşman” karşıt sözcüklerini bir arada kullanara k anlamı daha da güçlendirmiş: böylece “tezat” sanatı yapılmıştır. Ağlarım hatıra geldikçe gülüştüklerimiz Bu dizede “ağlamak” ve “gülmek” karşıt sözcükleriyle “tezat” sanatı yapılmıştır. Güvenme varlığa (zenginlik) düşersin darlığa (fakirlik) Çın çın ötüyor sessizlik Bu dizede de “sessizlik” ve “çın çın ötmek” karşıt sözleriyle “tezat” sanatı yapılmıştır. 6. LEFF -Ü NEŞR (Açma ve Yayma) Birkaç şeyi söyledikten sonra, onlarla ilgili kavramları bir cümle ya da manzumede belli düzenlerle sıra gözeterek anlatma sanatıdır. Kısacası, dizelerde ya da yazıda bir tür söz simetrisi yapmaktır. Bahçıvan güller ekmiş Dikeniyle bahçeye Burada bahçıvan 2. dizedeki bahçe ile ilgilidir . Gül sözcüğü de 2. dizedeki diken ile ilgilidir . Dolayısıyla bir leff-ü neşr sanatı yapılmıştır. Buy-i gül taktir olunmuş, nazın işlenmiş ucu Biri olmuş hoy birisi dest-mal olmuş sana (Buy-i gul: Gül kokusu; Hoy: Ter, Dest-mal: Mendil) Bu beyitte, birinci dizedeki “buy-i gül”, ikinci dizedeki “hoy(ter)” ile: yine birinci dizedeki “destmal (mendil)” ile ilgi kurulmuştur. “Gül kokusu” ter: “naz”da “ucu işlenmiş mendil” olarak düşünülmüştür. Böylece “leff-ü Neşr” sanatı yapılmıştır. İlk bakışta tenasüp sanatına benzerse de şekil kullanış bakımından farklıdır. Tenasüpte sözcükler gelişi güzel sıralanır. Leff-ü Neşrde birbirine denk düşürülen sözcükler belli bir sıraya göre düzenlenir. Baran değil, şafak değil, ebr-i seher değil Göz yaşıdır, ciğer kanıdır. Dud-i ahtır. 7. TELMİH (Çağrışım, anıştırma) Herkesçe bilinen geçmişteki bir olayı, efsaneyi, çağrıştırma, anımsatma sanatıdır. Bi sözün telmih olduğunu anlayabil mek için, çağrıştırılan olay, durum ve kişi hakkında bir bilgiye sahip olmalıyız. VefasızAslı’ya yol gösteren bu Kerem’in sazına cevap veren bu Kuruyan gözlere yaş gösteren bu Sızmadı toprağa çoban çeşmesi Bu dörtlükte şair, “Aslı ve Kerem” sözleriyle ünlü “Kerem ve Aslı” adlı aşk hikayesin i çağrıştırmaktadır. Seretti hava üzre denir taht-ı Süleyman Ol saltanatın yeller eser şimdi yerinde Bu beyitte de “taht-ı Süleyman” sözü ile gösteriş ve saltanatl arıyla ünlü Süleyman peygamber çağrıştırılıyor. Gökyüzünde İsa ile Tur dağında Musa ile Elindeki ki asa ile Çağırayım Mevlam seni Yunus Emre bu dörtlüğünde de Hz.İsa’nın göğe çıkış inancını, Hz.musa’nın Tur Dağı’nda Tanrı ile konuştuğu inancını ve Hz.Musa’nın asa ile gösterdiği mucizeler i telmih etmiştir. Ey dost senin yoluna Canım vereyim Mevla Aşkını komayayın Od’a gireyim Mevla Bu dizelerde “Od’a gireyim” sözü ile Hz.İbrahim Peygamber in ateşe atılma olayı anlatılıyor. 8. MÜBALAĞA (Abartma) Bir varlığı, olayı ya da düşünceyi olduğundan çük daha büyük (ya da küçük) gösterme sanatıdır. Mübalağa, günlük yaşamda sıkça başvurulan bir anlatım yoludur. Mizah (gülmece) yazarları, insanları kusurlu yanlarını belli bir abartma ölçüsüyle ortaya koyarlar. Sekizimiz odun çeker Dokuzumuz ateş yakar Kaz kaldırmış başın bakar Kırk gün oldu kaynatırım kaynamaz. Kaygusuz Abdal’ın bu dörtlüğünde, sekiz kişinin ateş yakmasına karşın kazın pişmeyişi abartmalı bir biçimde anlatılarak mübalağa sanatı yapılmaktadır. Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer, O ne müthiş tipidir. Savrulur enkaz-ı beşer… Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak,el, ayak Boşanır sırtlara, vadilere sağnak, sağnak! Bu dizelerde anlatılanlar abartıdır. Burada da mübalağa sanatı vardır. Ak gerdanında benler öldürdü beni Bu dizede de “benlerin şairi öldürmesi” bir abartıdır. Aşağıdaki dizelerin özellikle hangisind e bir abartı vardır? (1991/11 A) Bir ah çeksem dağı taşı eritir Gözüm yaşı değirmeni yürütür B) Bu topraklar ecdadımın ocağı Evim, köyüm hep bu yerin bucağı C) Ne doğan güne hükmüm geçer Ne halden anlayan bulunur D) Derdim çoktur hangisine yanayım Yine tazelendi yürek yarası Çözüm: Abartma: Bir şeyi olduğundan daha güçlü büyük ya da küçük gösterme sanatıdır. A seçeneğinde “Bir ah çekem dağı taşı eritir” sözünde abartma vardır. Yanıt: A’dır. 9. TEKRİR (Tekrar, Yineleme) Söze güç kazandırmak için, belli sözcüklerin düzyazıda ya da şiirde yineleme sanatıdır. Vur, aşkın ve Hak’kın zaferi için Vur, senden bak dünya bunu istiyor; Bu dizelerde, “Vur” sözcükleri yinelener ek “vurmak” eylemi anlamca güçlendirilmiş, tekrir sanatı yapılmıştır. Dedim inci nedir dedi dişimdir Dedim kalem nedir dedi kaşımdır Dedim on beş nedir dedi yaşımdır Dedim daha var mı dedi ki yok yok Bu dizelerde “dedim, dedi” sözcükleriyle teknir sanatı yapılmıştır. Kaldırımlar ıstırap çekenlerin annesi Kaldırımlar içimde yaşamış bir insandır Kaldırımlar duyurur sükun içinde seni Kaldırımlar içimde uzayan bir lisandır. 10. NİDA (seslenme) Söze söyleyişle (nazım ve nesirde) coşku katmak için ünlem görevli sözcükleri sıkça kullanmak tır. İlk bakışta tekrir sanatına benziyor. İşlevsel olarak tamamen farklıdır. Nida ya yalnız ünlem ve seslenme sözcükleri kullanır. Tekrir de ise her sözcük kullanılabilir. Sen ey Kars’lar, Antep’ler, Erzurum’lar, Maraş’lar Dördünden bir ikisi şehit düşen kardaşlar Ey zeybekler, seymenler, dadaşlar diyarı hey! 11. İSTİFHAM (Soru sanatı) Duygu ve düşüncelerin daha etkili olabilmes i için soru biçiminde anlatımdan yararlanm a sanatıdır. Amaç soru sormak değil, okuyucunu n dikkatini devamlı kılmaktır. İlk bakışta tecahül-i Arif sanatına benzerse de birbirind en apayrı sanattır. Beni candan usandırdı cefadan yar usanmaz mı Felekler yandı ahımdan muradım şemi yanmaz mı Benim de mi düşüncelerim olacaktı Ben de mi böyle uykusuz kalacaktım, Sessiz, sedasız mı olacaktım böyle? 12. RÜCU (Cayma, dönme, vazgeçme) Önceden söylenen sözden cayma ya da birbiriyl e çelişir görünen düşünceleri ileri sürmektir. Rücu sanatına önceki söylenenlerden vazgeçmek anlamı yoktur, tersine önceki söylenenleri geliştirme amacı vardır. Erbab-ı teşaür çoğalıp şair azaldı Yok öyle değil şairin ancak adı kaldı (Erbab-ı Teşaür Şiirle uğraşanlar) Ferda senin, dedim beni alkışladın Senin değil ferda sana vediadır. (emanet) 13. TERDİD (Beklenmez lik) Bir olayı, bir düşünceyi beklenmed ik bir biçimde sonuçlandırarak okuyucuyu şaşırtmayı amaçlayan bir sanattır. Dişin mi ağrıyor? Çek kurtul Başınmı ağrıyor? Bir çeyreğe iki aspirin Verem misin? Üzülme onunda çaresi var Ölür gidersin! 14. KAT’I (Kesiş) Anlamın daha da etkili olması için sözü yarıda kesme sanatıdır. Gün, öylesine güzel ki! Öylesine güzel ki dünya Yaşadıkça Akşam öylesine güzel ki! Öylesine güzel ki akşamda ay Ayda kadın… 15. SEHL-İ MÜMTENİ İlk bakışta kolay gibi görünen, ama benzeri söylenmeye çalıştığı zaman ne kadar güç olduğu anlaşılan yalın anlatımlara denir. Ete kemiğe büründüm Yunus diye göründüm Beni bende demen bende değilim Bir ben vardır bende benden içeri 16. AKİS Cümle ya da dizedeki söz sırasının bir öncekinin tersi olarak düzenlenip tekrarlam a sanatıdır. Yaşamak için yemeli Yemek için yaşamamalı İzmrin denizi kız, kızı deniz Sokakları hem kız, hem deniz kokar… C) SÖZLE İLGİLİ SANATLAR Sözcüğün yapısına, söylenişine ve yazılışına dayanarak yapılan sanatlar şunlardır: 1. CİNAS Seslen aynı, anlamları farklı sözleri bir arada kullanma sanatıdır. Yani sesteş sözcüklerin ayrı ayrı anlamlard a kullanılmasıdır. Cinaslı sözcükler daha çok manilerde kullanılır. Al beni, ele beni Kül edip ele beni. Sevecekse n kendin sev Sevdirme ele beni. “Beni kül edip elekte ele” ve “Beni ele (başkasına) sevdirme.” diyerek ele sözcüğünü iki ayrı anlamda kullanara k cinas yapmıştır. Her nefeste eyledik yüz bin günah Bir günaha etmedik hiçbir gün ah Bu beyitte “günah ve gün ah” sözcükleri cinaslıdır. Hey oynayan yavrular Ağaçta kuş yavrular Ellerin derdi biter Benim derdim yavrular Bu dörtlükte “yavrular” sözcüğü, 1. dizede gerçekten “yavru”, 2. dizede “kuşun yavrulama sı”, 4. dizede “derdin çoğalması” anlamında kullanılarak cinas sanatı yapılmıştır. Kalem böyle çalınmıştır yazıma Yazım kışa uymaz, kışım yazıma Bu iki dizedeki söz sanatı aşağıdakilerden hangisidi r? (1986/II) A)benzetme (teşbih) B)cinas C) kişileştirme D)abartma (mübalağa) E) istiare Çözüm: yazılışları (sesleri) bir, anlamları tümüyle farklı sözcüklere eşsesli sözcükler, bunlarla yapılan edebiyat sanatına da “cinas” denir.“Yazma” sözcüğü iki anlamlıdır. Yani sesteştir. Yanıt: B’dir 2. ALİTERASYON (ses ve hece yinelemes i) Düzyazıda ya da manzumede, bazı ses ya da hecelerin tekrarıyla ses güzelliği yaratmadır. Kargayı kuzgunun kovardı kondurmaz dı Bu cümlede, “k” sesinin tekrarlarıyla bir ses güzelliği meydana getirilmiştir. Karşı yatan karlı kara dağlar, kararıptır, otu bitmez. Bu cümlede de , “kar” hecelerin in yinelenme siyle aliterasy on yapılmıştır. Dest busi arzusuyla ölürsem dostlar Kuze eylen toprağım sunun anınla yare su (Fuzuli) Bu beyitte, “s” sesinin yinelenme siyle aliterasy on sanatı yapılmaktadır. Aziz dost! Günler günleri, aylar ayları, yıllar yılları kovaladı. (Erenlerin Bağından) 3. SECİ (İç Uyak) Düzyazı cümleleri içinde ya da sonlarında yapılan uyaklara seci denir. Divan edebiyatının süslü düzyazı örneklerinde secilere bolca rastlanır. Alimsin, ilmine gayet yok. Kadirsin kudretine nihayet yok. ( Sinan Paşa) Bu cümlelerde, “gayet” ve “nihayet” sözcükleri iç uyak: “yok” sözcükleri de rediftir. Dedim: Beratımın mazmunu ne içün süret bulmaz? Dediler Zevaiddir, husulü, mümkün olmaz (Fuzulî) Bu cümlelerde geçen “bulmaz” ve “olmaz” sözcüklerinde seci (iç uyak) vardır. Öyle olacak dünya kişiye hoşdar olur; Uçtan uca gül ü gülzar olur. At ölür meydan kalır, yiğit ölür şan kalır 4. İRSAL-I MESEL (Örnekleme) Şiir ya da düzyazıda, konuya uygun düşen ata sözlerinin kullanılmasıdır. Böylece düşüncenin daha da inandırıcı olması sağlanır. Dünyada ahrete gidip gelmemek Olmasa iktiza eder ölmemek “Balık baştan kokar”, bunu bilmemek Seyrani gafilin ahmaklığından Bu dörtlükte, 3. dizede “balık baştan kokar”, atasözü dörtlüğe uygun biçimde söylenmiş ve irsal-i Mesel sanatı yapılmıştır. . |