+ ISLAMGREEN34 NEW WORLD » GÜZEL SANATLAR - EDEBİYAT ______________________________________________________________________ » AMİN MALOUF (Moderatör: İman_Power)
 AMİN MAALOUF - KONU İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

Kullanıcı Adı: Beni Hatırla?
Şifre:
Sayfa: [1]
Konu: AMİN MAALOUF - KONU İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ  (Okunma Sayısı 13513 defa) Seçenekler Arama
« : Eylül 17, 2008, 12:01:39 ÖS »
admin
Ziyaretçi
AMİN MAALOUF - KONU İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

AMİN MAALOUF - KONU İÇİN LÜTFEN TIKLAYINI Z


AMIN MAALOUF


1949 yılında Lübnan’da doğdu. Hıristiyan bir ailenin çocuğu. Ekonomi ve toplumbil im eğitimi gördü. Ardından gazetecil iğe başladı. 1976 yılından beri Paris’te yaşıyor. Çeşitli yayın organlarında köşe yazarlığı ve yöneticilik yaptı. Bugün sadece kitaplarını yazıyor. Yapıtlarında çok iyi tanıdığı Asya ve Akdeniz çevresi kültürlerinin söylencelerini başarıyla işliyor. 1983'te yayınlanan "Arapların Gözüyle Haçlılar" kitabıyla adını duyurdu. 1986'da yayınlanan "Afrikalı Leo" ile Fransız-Arap Dostluk Ödülü'nü kazandı. 1993'te basılan "Tanios Kayası" ise ona Goncourt Ödülü'nü kazandırdı. Kitapları hemen tüm dünyada birçok dile çevrildi milyonlar ca sattı.

AMİN MAALOUF SÖZLERİ

LÜTFEN ALTTAKİ LİNKİ TIKLAYINI Z

http://www.meshursozler.com/meshur-sozleri/48-amin-maalouf-sozleri.html

ESERLERİ

SEMERKANT ROMANI İLE İLGİLİ DÖKÜMAN

http://karnaval.blogcu.com/semerkant-amin-maalouf/147787

Alpaslan 1071 yılında Malazgirt savaşıyla Bizanslıları bozguna uğrattığı zamanlard a İran Sultan’ı Nasır Han’ın kızından dokuz çocuğu vardı. Fakat bu akrabalık ilişkileri kimseyi aldatmaz; Alpaslan’ın bir gözü, Acem krallığının en önemli kentlerin den biri olan Semerkant’taydı. Bizanslılar karşısındaki zaferinde n sonra Semerkant’a bir korku düşmüştü, çünkü sıranın kendileri ne geldiğini biliyorla rdı. Aslında ilk sıra hep bu kentteydi; Semerkant, Buhara ve İsfahan kentleri o dönemde tüm dünyanın hem kültür, hem bilim, hem ticaret merkezler iydi. Alpaslan sadece, Bizanslılarla takıştığı için rotasını değiştirip Anadolu’ya gitmişti. Şimdi asıl önemli olan kente doğru sefer başlamıştı.     

Ancak Semerkant seferi Alpaslan’ın ölümüne neden olacaktı çünkü yol üzerindeki bir kale kuşatmasında direniş gösteren Harzemli Yusuf, kıyafeti içine sakladığı bir hançerle onu öldürdü. Alpaslan bu direnişçinin kim olduğunu merak edip onu huzuruna çıkarmasaydı durum farklı olurdu kuşkusuz. Yusuf, Alpaslan’ın huzuruna iki büklüm çıkartılmış ama gururlu Yusuf, kendisine efemine deyince Alpaslan sinirleni p okuna davranmış, fakat sinirinde n eli titrediği için olsa gerek hedefi tutturama yınca Yusuf hızlı davranıp Alpaslan’ı hançerlemeyi başarmıştı.             

Semerkant, 1993 yılında ilk baskısını yaptı.

Alpaslan dünyanın en büyük devlet adamlarından biri olarak adını tarihe yazdırabilecekken onun bu özelliği hem ününe hem hayatına mal oldu. Dokuz çocuğuna rağmen, kadınlara az ilgi gösterir diye düşmanları tarafından isim takılmıştı ve efemine tavırları yüzünden, haklı ya da haksız, bu ünü, henüz başlayan parlak saltanatına bir anda son verecekti

Alpaslan’ın beklenmed ik ölümü Semerkant’ta bayram havası yarattı. Acemlerin Sultan’ı Nasır Han, çok sevinmekl e beraber sevindiğini gösteremiyordu çünkü karısı, Alpaslan’ın kızıydı. Selçuklu krallığına bir taziye heyeti hazırladı. Bu taziye heyetinde Ömer Hayyam’da bulunuyor du. Taziyeler i kabul eden Alpaslan’ın büyük oğlu Melikşah onyedi yaşındaydı ve ziyaretçilere nasıl davranması gerektiğini, “ata” diye hitap ettiği Nizamülmülk ona söylüyordu.         

Nizamülmülk’ün bir düşü vardı: En güzel, en zengin, en istikrarlı, en iyi korunan devleti kurmak istiyordu . Her eyaletin, her kentin, içinde Allah korkusu olan, adil, vatandaşlarının şikayetlerine kulak veren yöneticilerce yönetilmesini istiyor, kurt ile kuzunun yanyana su içebileceği bir devlet düşlüyordu. Taziye kabulunda Ömer Hayyam’ın kulağına onu yanına beklediğini söylemişti çünkü Nişapurlu Ömer’in gökbilimci, matematikçi, tıp bilimcisi olarak sınırları aşmış bir ünü vardı ve Nizamülmülk’ün düşlediği devlette ona ihtiyaç vardı. Nizamülmülk, ondan, günümüzde istihbara t teşkilatı olarak adlandırabileceğimiz bir sistemi kurmasını istemişti. Fakat Ömer Hayyam kendisine verilen teklifin kendisine uygun olmadığını, yolda tanıştığı genç arkadaşının bu vasıflara daha çok uygun düştüğünü söyleyerek Rey’li genç arkadaşı Hasan’ı Nizamülmülk’e önerdi.     

Hasan Sabbah, Nizamülmülk’ten iş istemek için yola koyulduğunda böyle bir mevki aklında yoktu kuşkusuz. Ancak yolda bilgeleri n bilgesi Ömer Hayyam’la karşılaştığında Tanrı’nın kendi yanında olduğunu anlamış olmalı; hele ki Nizamülmülk’ten istihbara t teşkilatı kurması için görev verildiğinde kendisini n seçilmiş biri olduğuna inancı tamdı.       

Hasan Sabbah büyük Acem krallığının düşünü kuruyordu ve krallıkta Nizamülmülk gibi Türklere uşaklık yapan Acem döneklerin hiç yeri yoktu. Yıllar sonra, kendiside Melikşah’ın Selçuklu Devletind e hizmet alan bir Acem döneği olmakla kendini suçlayacaktı. Ama o sırada düşündüğü bu değildi. Melikşah’la yaşıttılar; on sekiz yaşında iki iyi arkadaş oldular. Hükümdarı kazanmak önemliydi. İlk iş olarak Nizamülmülk’ü devre dışı bırakmaya çalışması, kendi sonunu hazırladı. Nizamülmülk ondan daha tecrübeli biriydi kuşkusuz; Hasan hazine konusunda üzerine aldığı bir işi “raporumu tamamladım” diyerek Melikşah’ın karşısına çıktığı vakit elinde tuttuğu sayfalard a tam bir tutarsızlık ve karmaşa gördü çünkü birlikte çalıştığı adamların Nizamülmülk tarafından aleyhte kullanılması çok kolaydı. Melikşah Nizamülmülk’ten kuşkulanamazdı; Hasan Sabbah’ı ölümle cezalandırdı ancak o dakikada hükümdarı sürgün cezasının yeterli olacağına ikna ederek Hasan Sabbah’ı ölümden kurtaran yine Ömer Hayyam oldu. Kaşan kentindek i konakta ilk tanışmalarında Hasan mevcut tüm kitapları ezberden okuyan ve kendisini etkilemiş bir bilgindi; kendi eliyle Selçuklulara getirdiği, arkadaşlık ettiği birinin ölümüne razı olmazdı.   

Hasan sürgünden yedi yıl sonra kendine essasin (aslolan; gerçekçi) diyerek Acem krallığında bir derviş olarak ortaya çıktı. Nasır Han ölmüş yerine oğlu Ahmet geçmiş ve Hasan’ın bilgeliğinden etkilenmişti. Selçuklulara ise Melikşah ile veziri Nizamülmülk hükmetmeye devam ediyordu. Nizamülmülk için Hasan’ın ortaya çıkışı açık bir tehditti. Kendi istihbara tı ona Hasan’ın yakalanma sının an meselesi olduğunu söylüyordu ama Hasan hiçbir zaman ele geçirilemiyordu. Bu sayede hem Hasan’la karşı karşıya gelme fırsatını yakalamış olacak hem de Semerkant’ı Hasan’ın sapkın düşüncelerinden kurtaraca ktı. Ancak Melikşah’ın karısı Terken Hatun, önünde bir engeldi. Terken Hatun, Semerkant’ı yöneten Nasır Han kardeşiydi ve şimdi başta olan Ahmet’te onun yeğeniydi.         

Nizamülmülk’ün Terken Hatun’a, Hasan’ın Ahmet’i kandırdığını ve sefere çıkması gerektiğini söylemesi inandırıcı olmazdı; çareyi Hasan ile Ahmet’in sıkı arkadaş olduklarını gizlemekt e buldu. En iyisi bu arkadaşlığı gizlemek ve onların birbirler ine düşman olduklarını söylemekti çünkü Terken Hatun kardeşinin soyunun Semerkant’ta hüküm sürmesinin Selçuklu saray kadınları arasında kendine yarattığı ayrıcalığın farkındaydı ve bu avantajı kaybeders e Selçuklulara varis olarak kendi oğlunu bırakması güçleşirdi; Melikşah’a sefere çıkmasını ve yeğeni Ahmet’i Hasan’dan kurtarması gerektiğini kendisi söyledi. İki haftalık savaştan sonra Nizamülmülk’ün oyunu ortaya çıktı ve Selçuklu hanedanı ile arasındaki ilişki onarılmaz bir biçimde bozuldu. Hasan ise bu olaydan önemli bir ders alarak ucuz kurtulmuştu; artık hükümdarları kazanmaya çalışmayacaktı. Bundan böyle onların tam karşısında olacaktı. Dünyanın ilk terör örgütü Essasinle r böylece kuruldu.         

Hasan’ın, dünyanın ilk istihbara t teşkilatını yönetmiş biri olarak, bu terör örgütü için idari tecrübesi vardı, insanları etkileme ve yöneticilik derslerin i sürgünde olduğu yıllarda Kahire’deki El Ezher medresesi nde almıştı.Kısa zamanda kendileri ne “dinin gerçekçileri” diyen essasinle r, hükümdarların, valilerin, kadıların ölesiye korktukla rı bir örgüt oldu. Karşılarında hissettik leri ise sadece çaresizlikti. Çünkü essasinle r ölmekten korkmuyor lar, eylemden sonra hiçbir yere kaçmıyorlardı. Bu yüzden onların haşhaşla kafayı bulmuş olduklarına inandılar, Hasan’ın bu adamları haşhaşla kontrol altında tuttuklarını söylediler. Bu terör örgütüne Haşhaşinler dediler.

Haşhaşinlerin lideri, Hasan Sabbah adıyla kendinden sonraki kuşaklara bile korku salmaya devam etti. Oysa Haşhaşinlerin haşhaş kullandığı iddiası yalandı. Hasan Sabbah Nizamülmülk’e ikinci kez yenildikt en sonra, artık Selçuklu ve Acem krallıklarında gizlenme ihtiyacı duymamış; kartal yuvasını andıran sarp kayalıklardaki Alamut kalesini alarak kendileri ne üs edinmişlerdi. Hasan Sabbah bu kaleden tüm Acem ve Selçuklu hükümdarlarına korku salmaya devam etti. Bu örgütün üyeleri eylem yapacağı kişiyle arkadaş olurlar, onların dilini şivesine kadar önceden çalışırlar, hiç dikkat çekmezler ve en umulmadık zamanda hançerini çıkartıp öldürürlerdi. Böylesine planlı bir çalışma ve ölüme karşı duyulan özlem, haşhaşla değil; inançla açıklanabilirdi. Haşhaşinlerin çok bağnaz bir imandan başka uyuşturucuları yoktu. Hasan Sabbah, kalesinde içki ve müzik dahil her türlü eğlenceyi yasaklamış biriydi. Kalesinde n hiç çıkmaz tüm zamanını kendi hazırladığı, doğunun en eşsiz kütüphanesinde geçirirdi. İstihbarat kaideleri nce kalesini yönetirdi ve cezaları açık ve sertti. Yalan yanlış bilgileri bile derhal cezaya bağlardı. Haklarındaki ihbarlar yüzünden iki oğlunu öldürmüştü. Dinsizlik le suçlana oğlunun ikiyüzelli yandaşını öldürtmüş ve diğer ikiyüzelli yandaşınıda arkadaşlarının cesetleri ni sırtlarında taşıtarak kaleden kovmuştu.

Nizamülmülk ise Selçuklu Hanedanıyla arası açıldıktan sonra “Siyasetna me” sini yazmaya koyulmuştu. Kitabını yetiştirmeye çalışıyordu çünkü Bağdat seferine katılması gerekiyor du. Nizamülmülk o günlerde rüyasında peygamber i gördü. Peygamber rüyasında şöyle demişti ona: “Sen İslam’ın temel direğisin; kendi ölüm tarihini seçme hakkını sana veriyorum .” O da “Ben Melikşah’ın doğduğunu, bana baba dediğini bilirim, onun ölümünü bana gösterme” diyerek yanıt verdi. Peygamber de bunun üzerine Melikşah’dan kırk gün önce öleceğini kendisine müjdeledi. Nizamülmülk bu rüyayı Melikşah’a anlattığında belki Melikşah bu tehditten yılmış olabilir ama Terken Hatun, planı çoktan yürürlüğe koymuştu. Nizamülmülk Alpaslan’dan bu yana Selçuklu Hükümdarlığının temel direği olmuştu ve ülkeyi ikiye bölecek kadar güçlüydü. Terken Hatun onu açıkça öldüremezdi. Bunun için Hasan Sabbah’ı kullanmay a karar verdiler. Nizamülmülk’ü bir Haşhaşin Bağdat seferi sırasında hançerledi. Haşhaşin kaçmadı doğal olarak, oracıkta onun da boğazını kestiler. Nizamülmülk Bağdat Seferinin kendi ölümü için hazırlandığını bilecek kadar tecrübe sahibiydi ama umursamıyordu çünkü mide kanserind en dolayı günleri sayılıydı ve de siyasetna mesini bitirmişti. Bu kitap batı dünyası için Macciavel li’nin Prens’i neyse, doğu içinde öyle olacaktı.           

Nizamülmülk’ün adamları sözünde durdular ve Melikşah’ı kırk gün içinde zehirleye rek öldürdüler. Melikşah kendinden önceki tüm Türk sultanlar gibi hükümdarlık için varis bırakmadı. Terken Hatun’un üç oğlu vardı. İlk iki oğlunu sırayla Melikşah’a varis seçtirmişti ama bu çocuklar anlaşılamaz nedenlerl e öldüler. Terken Hatun’un üçüncü oğlu henüz bir yaşında olduğu için Melikşah diğer saray kadınlarının baskısıyla bu bebeği varis ilan edememişti. Melikşah’ın hayatta kalan büyük oğlu Berkyaruk başa geçti. Terken Hatun Berkyaruk’u öldürmek için yeterince vakit bulamadı; adamları Berkyaruk’u esir aldıklarında kendiside Nizamülmülk’ün adamları tarafından öldürülmüştü.   

Hasan Sabbah Alamut kalesinde 80 yaşında öldüğü vakit, varis bıraktığı imam onun odasına girmeye korkmuştu. Bu korku öylesine güçlüydü ki iki kuşak sonrasında bile Alamut’taki tüm yasaklar sanki Hasan Sabbah hayattaymış gibi devam ediyordu. Ancak üçüncü kuşak veliahtı kurtarıcı ilan edebildil er. Bu veliaht kendisini n beklenen kurtarıcı olduğunu söyleyerek Alamut tahtına çıktı ve artık imtihan zamanının dolduğunu, tüm yasakların kalktığını, şeriat zamanının bittiğini ve artık cennet zamanına geçildiğini söyleyerek Haşhaşin tarikatına son verdi. Peşisıra Moğol istilası başgösterdi. Alamut Kalesine, Semerkant’a, İsfahana’a, Buhara’ya, tüm bu kentlerin zenginliğine, kültürüne, kütüphanelerine son veren, Cengiz Han’ın yakıp yıkan Moğol istilası oldu.

Alamut Kalesi... Tahran'a 100 km uzaklıkta bulunuyor .

Amin Maalouf, Semerkant adlı kitabında, doğu’nun günümüze hiçbir miras bırakmadığını tüm bu hikayenin sonuna ekler. Yazar, kitabında Ömer Hayyam’ın dörtlüklerini yazdığı Rubaiyyat adlı eserini aramaya çıkan bir Amerika’lıyı başrole koyarak hikayeler ini anlatır. Bu Amerikalı, Hayyam’ın dörtlüklerinde gezinirke n, okuyucuda onunla beraber, binbir gece masallarına konu olan doğunun tüm ihtişamını yeniden yaşar. Rubaiyyat kitabı Titanic’le birlikte denizin dibine gömülür. Hiçbir miras bırakmamak doğunun kaderidir .
                 

DENEME:
Arapların Gözüyle Haçlılar (1983)
Ölümcül kimlikler (1998)

ROMAN:
Afrikalı Leo (1986)
Semerkant (1988)
Işık Bahçeleri (1991)
Beatrice’den Sonra Birinci Yüzyıl (1992)
Tanios Kayası (1993)
Doğunun Limanları (1996)
Yüzüncü Ad (Baldassar e’nin Yolculuğu) (2000)
Uzaktan Aşk (2002)

AMİN MAALOUF İLE İLGİLİ LİNKLER

http://www.edebiyatogretmeni.net/amin_maalouf.htm
http://www.birikinti.com/kitap/dogunun.htm
http://tr.wikipedia.org/wiki/Amin_Maalouf
http://www.kahvemolasi.com/xfiles/kutuphane/kitap_1.asp
http://www.netbul.com/kim_kimdir/kim_kimdirdisp.asp?id=306436
http://www.canim.net/biyografi/b/yazar/amin__maalouf/3644.html
http://amin-maalouf-kimdir.cix1.com/

http://www.google.com.tr/search?q=%C4%B0SLAM%C4%B0%20V%C4%B0DEOLAR%20&ie=utf-8&oe=utf-8&aq=t&rls=org.mozilla:tr:official&client=firefox-a&source=hp&channel=np#hl=tr&gs_nf=3&gs_rn=1&gs_ri=serp&pq=islami%20videolar%20youtube%20&cp=5&gs_id=no&xhr=t&q=AM%C4%B0N%20maalouf&pf=p&client=firefox-a&tbo=d&rls=org.mozilla:tr%3Aofficial&channel=np&sclient=psy-ab&oq=AM%C4%B0N+&gs_l=&pbx=1&bav=on.2,or.r_gc.r_pw.r_qf.&bvm=bv.1355325884,d.ZG4&fp=13ed0ea85865f332&bpcl=39967673&biw=1024&bih=634


« Son Düzenleme: Aralık 14, 2012, 10:51:15 ÖÖ Gönderen: admin » Logged
Sayfa: [1]
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2008, Simple Machines
LinkBacks Enabled by LordReco | FoRuMBoL Themes