+ ISLAMGREEN34 NEW WORLD » SANAL ALEM ANEKTODLARI 1. BÖLÜM  »  4 - SANAL ALEM - SANAL ALEMDEKİ AMERİKANVARİ MEDYATİK GENÇLİK ÖZENTİLERİ (Moderatör: İman_Power)
 SANAL ALEM - SANAL ALEMDEKİ AMERİKANVARİ MEDYATİK GENÇLİK ÖZENTİLERİ - TIKLAYIN

Kullanıcı Adı: Beni Hatırla?
Şifre:
Sayfa: [1]
Konu: SANAL ALEM - SANAL ALEMDEKİ AMERİKANVARİ MEDYATİK GENÇLİK ÖZENTİLERİ - TIKLAYIN  (Okunma Sayısı 10829 defa) Seçenekler Arama
« : Kasım 17, 2008, 05:41:02 ÖS »
admin
Ziyaretçi
SANAL ALEM - SANAL ALEMDEKİ AMERİKANVARİ MEDYATİK GENÇLİK ÖZENTİLERİ - TIKLAYIN

SANAL ALEM - SANAL ALEMDEKİ AMERİKANVARİ MEDYATİK GENÇLİK ÖZENTİLERİ
KONU İÇİN ALTTAKİ LİNKİ TIKLAYARA K OKUYUNUZ
http://www.utopya34.tr.gg/34-_-SANAL-ALEM-_-SANAL-ALEMDEK%26%23304%3B-AMER%26%23304%3BKANVAR%26%23304%3B-MEDYAT%26%23304%3BK-GEN%C7L%26%23304%3BK--Oe-ZENT%26%23304%3BLER%26%23304%3B--.htm

SANAL ALEM - SANAL ALEMDEKİ AMERİKANVARİ
MEDYATİK GENÇLİK ÖZENTİLERİ


Sanal alemde islam için çalışan sıtelerden
ve burada islam için çalışan görevliler ilebu tür  sıtelerde
islami realiteyi savunan erkek ve bayanlard an Allah c.c razı olsun


Sanal Alemdeki bazı sıtelerdeki kimi kız-erkek diyalogla rına baktığımız zaman
Bizim Türk Örf ve adetlerim ize ananeleri mize toplum yapımıza
islami realiteye uygun olmayan bir yazışma üslubunun varlığını görürüz


Bu üslup aslında Amerikanv ari medyatik gençlik özentisinden
başka bir şey değildir   
sanal alemdeki bazı erkekler
bayanlara çok farklı ve bu özentisel yazışma tarzıyla hitap  etnektedi rler


Bizler bu ülkenin gençliği olarak ve müslüman olarak
bu tür özentisel yaklaşımlardan vaz geçmeliyiz
bizler Amerikalı değiliz ve ülkemizde Amerika değildir


Amerika'da western veya James Bond veya melankoli k gençlik filmlerin de
erkek jön kıza " naber bebek -fıstık " diye hitap etmektedi r
Bu Amerikan gençliğine has bir olaydır
ve orada bu tür bir yaklaşım gayet normaldir


Sanal alemde de amerikan gençliğince  bu tür şeyler yazılır
çizilir ve orada sanal reele dönüşebilir onların kültüründe bu gayet olağandır


Amerikan gençliği bize göre belki daha kültürlü veya eğitimli olmasının yanında
farklı yaşam starndart larına sahip ve farklı inanç sistemine bağlı
çok farklı bir gençliktir aile yapısı da ahlak yapısıda bizden çok farklıdır


Batıda veya Amerika'da  18 yaşındaki kız ailesinde n bağımsız hareket edebilir
veya ona " naber bebek - fıstık " denilmesi o toplumda çok ters karşılanmayabilir


fakat bizim kültürel ve dinsel yapımızdan dolayı
onlar gibi düşünmemiz ve hareket etmemiz biraz abesle iştigaldir

ve kesinlikl e kültürümüz ve dinimizle ters orantılıdır


Amerikanv ari medyatik gençlik özentisi türünde selam alıp vermemiz
ve kız kardeşlerimize Amerikalı jönler gibi hitaplarımız gülünçtür

Bu şekilde aslında karşıdaki kız kardeşimizi

alelade bir insan sınıfına da sokmuş oluyoruz

ve bizinm kültürümüze ve dinimize göre de bu  hakaret içeriklidir


Bu şekilde hareket eden erkek kardeşlerimize şunu hatırlatmak isteriz
" Siz kendi kız kardeşinize veya teyzenizi n,amcanızın,halanızın kızına
bir erkeğin Sanal alemde bu tür hitap tarzını hoş görüyormusunuz " diye sorulsa


çoğu buna tepki gösterecektir ve bu tür bir hitap tarzını kabul etmeyecek tir
pekala o zaman siz neden bir kız kardeşinize bu şekilde hitap ediyorsun uz


sizin hitep ettiğiniz  kız kardeşinizde aslında sizin bir kız kardeşiniz
veya teyzenizi n,halanızın,dayınızın kızı hükmünde değilmidir

yoksa siz onu öyle görmeyerek değersizmi görmektesiniz


Bizler aynı toplumun fertleri değilmiyiz,aynı ülkenin insanı değilmiyiz

ve aynı ümmetin evlatları değilmiyiz


sizin kız kardeşinize yapılmasını istemediğinizi sizde başka birinin kız kardeşine yapmayınız
bu hem kul hakkını ihlaldir hemde bir Müslüman bir Türk gencine yakışmaz


Amerikanv ari medyatik gençlik özentileri ile gençliğimiz zehirleni rken
sizlerde bu özentisel duygu ve düşünce tarzlarıyla buna destek olmayınız


Batı-Amerikan hegamonya sı yaydığı emperyali st sanal kültürü ile
bizim gibi 2.dünya ülkelerini sömürürken sizde onlarla birlikte
kendi kardeşlerinizin duygu ve  düşüncelerini ve ahlaklarını sömürmeyiniz
 

http://www.sivaslilar.net/forum/showpost.php?s=0bbc8af2f2f2171d6249010a04d1eff5&p=385735&postcount=1

Amerikanv ari Şaşkın milenyum gençliği nereye koşuyor?

Zor zamanda yaşıyoruz besbelli…

Asrımızdaki insanlar, adeta ateşle barut arasında yaşıyorlar. İnsanlık göz göre göre hayat değirmeninde öğütülüyor. İslam’ın ruhunu hayattan çekip koparmaya çalışıyorlar.

Pınarlarımızın suyu yukardan bulandırılıyor. Çağın Yusufları, derunu boşaltılmış Züleyhalara kalbini ve ruhunu teslim ediyor. Zamane İbrahimlerinin dünya hevesleri ağır bastığı için ateşlerde yanmayı göze alamıyorlar. Ateşlerde cayır cayır yanan, bedeni ayakta tutan maneviyat lar ölüyor. İnsanlık ruh sermayesi ni alabildiğine tüketiyor.

Günah harmanları her geçen gün biraz daha yükseliyor. Binalar yükseldikçe insanlar alçalıyor. İnsanlık büyük yalnızlığa ve ferdiyetçiliğe sürükleniyor. Çoklu hayatlar, tekli hayatlara dönüştürülüyor. Küçüğü, büyüğü asabileşiyor, sevgi ve hoşgörüden uzaklaşıyor. Nefreti ellerimiz le besliyor, besili bir düşman haline getirip sevginin karşısına dikiyoruz .
Asırların ahlakî birikimi, küçük heveslere feda ediliyor. Çok konuşanlar az dinliyor. Okuduklarımıza değil, duyduklarımıza itibar ediyoruz. Hassas meseleler de bile, aklı kapı dışarı edip; hissî davranıyoruz. Bilgi sermayemi z az olsa da her konuda ahkâm kesiyoruz .

Hayat tarzımız çok değişti

Zamanı bile tersine çevirdik. Gündüzleri uyuyor, geceleri kıymetli vaktimizi televizyo nun başında geçiriyoruz. Ulaşım vasıtaları çoğaldı, hızları arttı ama dost ziyaretle ri bunun aksine iyice azaldı. Toplumsal iletişim, iletişim vasıtalarının gelişmesine rağmen bir adım ileri gidemedi. Bunun aksine, iletişim kopuklukl arı yalnızlığımızı çoğalttı. Hayatı korku, endişe ve telaş panayırına döndürdük.

Ayrıntılara dikkat etmediğimiz için güzellikleri kaçırıyoruz. Ömür sermayesi ni hoyratça yiyip bitiriyor uz. Ben merkezli hayat, vicdanlarımızı köreltiyor. İnsanlık her geçen gün yaşadığı topluma ve kendine yabancılaşıyor. Kimliksiz ve kişiliksiz varlıklara dönüşüyoruz. Aynadaki suretimiz den ürkecek bir görünüme bürünüyoruz.

Hayata hayat katan, onu güzelleştiren, sıradanlıktan ve manasızlıktan kurtaran şey şüphe yok ki imandır, feyizdir, rahmettir . İman nurlarının sönüp gitmesine izin verenler, bolluk içerisinde yüzse de bütün nimetlerd en mahrumdur lar aslında. Çünkü nimet, farkında olunduğunda haz verir. Gafletle çarçur edilen nimetten tat alınmaz. Her şey monotonlaşır. Tatsız tuzsuz bir hayat başlar.

Günümüzde maddî nimetler bol olsa da bereket hâsıl olmuyor hayatımızda. Çünkü hayatımız, isyan ve şer bulutlarıyla çepeçevre sarılmıştır.

http://www.islamiyonelis.com/yazi_detay.php?Yazi_id=372&yazar=113
http://forum.filistinetkinlik.com/index.php?topic=3782.0

AMERİKANVARİ MODERN ÇAĞ VE GETİRDİĞİ KISTASLAR     - MODERN TESETTÜR

Bir toplumda, milli kültürün ve öz değerlerin zayıfla/tıl/mışlığı, öncelikle o toplumun genel görünürlüğü açısından, kıyafetlerinde  kendisini ele verir. Batılılaşmayı, Batı medeniyet ine iltica etmeyi “yol” olarak benimseye nler de öncelikle Batı’nın giyim-kuşamına bürünürler.(1) Zamane gençliğinin kendinden geçmiş, garip kıyafetlerini ve tamamen batı özentisi diken gibi jöleli saçlarını, ne kadar yadırgasak da, insan gözü zamanla kötüye de alışıyor demek ki onlar da artık takılmıyor gözümüze…Gençlerdeki bu,  iman, ahlak, örf ve gelenek eksikliğinden hasıl olan  gariplikl er, aslında bir boşluğun aslıyla değil taklidiyl e doldurulm aya çalışılmasından kaynaklan maktadır. Özelde ailede, genelde ise toplum içinde kendileri ne doğru örneği bulamayan ya da bulduğu halde televizyo n, internet vs. kitle iletişim araçlarından bir virüs gibi yayılan “Avrupa en iyisidir, onların yaptığı en doğrudur, çağdaşlık ancak Avrupa’lılara benzemekl e olur!”türünden telkinler in etkisiyle bu yabancı fikriyatın peşine takılan gençlik, aslını inkar etmeyen ama olanca gücüyle kendinden olmayana benzemeye çalışan, ne doğuya ne de batıya ait olmayan , arada sıkışıp kalmış bir nesil görüntüsü vermekted ir.
 
         Bu değişim, etkileşim ve diğerlerine benzeşme, maalesef, kendine din olarak İslam’ı benimsemiş ve benimsediği dinin emrini yaşamaya çalışan Müslüman kadını da ağına düşürmüştür. Büyük üzüntüyle Müslüman kadının geçirdiği başkalaşım sürecini izlemekte yiz hayatın her alanında…Sokakta, çarşıda, pazarda, düğünlerde, televizyo n programla rında, konserler de(!)

       “Tesettür modası” denilerek,(güya)hem örtülü hem de modern(!) görünmek isteyen “elit” (İslam’da da böyle sınıflar oluşturma derdine düştüler şimdi de)Müslüman hanımlar için, Rus mankenler in bolca makyaj ve alımlarıyla, düzenlenen tesettür defileler i gün geçtikçe artmaktadır .Tesettür modası adı altında Anadolu’nun muhafazak ar ve milliyetçi  ailelerin in kızları , bu modadan etkilener ek, ortaya dini bağlamından kopuk, inanç eksenli tesettürle hiçbir ilgisi olmayan, melez bir giyim kültürü çıkmıştır.(2)  Örtülü(!) dediğimiz kızlarımızın birçoğunda, gerçek manasıyla tesettür nerdeyse kalmamıştır. Örtüyü ya da tesettürü, tek bir renge ya da belli  kalıp bir kıyafete bağlayıp “bunun dışındakiler tesettür değildir” diyenlerd en değiliz ama özellikle son zamanlard a artan "Bu ne biçim bir örtünmedir" diye hayretle izlediğimiz, sanki İslam’ın tesettür ve hicap emriyle adeta dalgasını geçen bir tuhaflıkla zaman zaman maskaralığa dönüşen, garip kıyafetler karşısında da üzülüyoruz.

     Belli/ belirgin odaklar tarafından bilinçlice, üstünde oynanan oyunlarda n bihaber, derdi sırf güzelleşmek, dikkatler i üstüne çekmek olan örtülü hanımlar tarafından da safiyane bir bilinçsizlikle, tesettürün asıl vermesi gereken mesajı değiş /tiril/ miştir. “Ben ALLAH’tan korkan bir müslümanım. Kıyafet tercihiml e ilan ediyorum ki, yabancı erkekleri n bana bakmasını istemiyor um” diyen bir tesettür anlayışı yerini; gözalıcı renk ve desen armonisi içinde, makyaja uygun başörtüsüyle, daracık ve kısa pardesülerle, ince topuklu, pırlanta taşlı, açık ayakkabılar eşliğinde, cazibe merkezi olmaya aday  bir anlayışa terk etmiştir.

      Oysa ki, Medine’de Yahudi Beni Kaynuka oğullarının, hazmedeme dikleri İslam’ın tezahürü olarak  gördükleri ve saldırdıkları ve bunun neticesin de Peygamber imiz’in ve sahabeler in uğruna savaş verdiği örtü , bu değildi.
        Maraş’ta, namahremd en korunulma ya çalışılan, Sütçü İmam’ın canından kıymetli görerek canını verdiği örtü , bu değildi.
       Asırlardır dünya üzerindeki İslam topraklarında ve  Osmanlı’da Müslüman kadının örttüğü örtü , bu değildi.
       Nur 31’de, Ahzab 59’da ALLAH’ın mümine hanımlara emrettiği örtü de , bu değildi.

      .
         Tesettürün asıl amacını (inanın bizden bile daha iyi) bilen İslam düşmanları, tesettürü kökünden yok edemeyece klerini düşündüklerinden olacak , "bu konuyu nasıl bulandırırız da asıl manasından uzaklaştırabiliriz" i formüle edip “moda, kadına özgürlük, modernlik” yemleriyl e, bu konuda yeterli bilgi ve sağlam imani temeli olmayan  müslüman kadını ağlarına düşürmüşler, bunun neticesin de de, maal-esef amaçlarına ulaşmışlardır. Tesettür(!) firmalarının ürün katalogla rı ve podyumlar dan sonra sokaklard a, mahallemi zde, en yakınımızda  arz-ı endam etmeye başlayan “örtülü tesettürsüzler”in sayıları arttırmıştır. Ve ne yazık ki gitgide de çoğalmaktadır.

         Halbuki tesettür kadını güzelleştirmek için değil bilakis güzelliğini örtmek için farz kılınmıştır. Şu unutulmam alıdır ki, bir kadın, sırf kendisini güzelleştiriyor, kendisine yakışıyor diye örtünüyorsa , onun başında ayet değil bir bez parçası bulunuyor dur. Tek rehber  ve yol gösterici önünde en güzel örnekken, onun düşmanlarının körü körüne takipçisi olmak hiçbir  mümine hanıma yakışmaz. Kendisini Müslüman olarak niteleyen bir hanımın amacı; O’nu Yaradan’ın emrini yerine getirerek rızasını kazanmaks a şayet, bunu en doğru şekilde nasıl yapabilec eğini iyi öğrenmesi, şuurlu bir şekilde emre sarılması gerekmekt edir. Bu bağlamda, biz müslüman hanımlar olarak öncelikle yapmamız gereken, bize tesettürü emreden Rabbimiz’in, konuyla ilgili bize özel hitaplarını yani hicab ayetlerin i tekrar tekrar dikkatle okuyarak, Rabbimizi n bizden ne istediğini iyi idrak etmek olacaktır. Zira O’nun emri sadece başımıza bir örtü sarmak değildir.

       Tesettür bir bütün olarak, hicab, iffet, haya vs duygularıyla kuşatılmış “takva elbisesi”yle birlikte yaşanmadığı müddetçe anlamını yitirecek, karşı cenahtaki lerin dahi garipsediği, alay ettiği garip (tesettürlü!) kıyafet biçimleri artmaya devam edecektir . Fakat başörtüsüyle birlikte asıl kuşanılması gereken takva elbisesin e bürünüldüğünde, zamanın fitneleri nden kurtulup tekrar ayetlere dönüldüğünde ve vahiy hayatın tam ortasına taşındığında ise  kaybetttiğimiz  tesettürün ruhu  geri gelecekti r inşALLAH..
 
                                                                Nesibe Çiğdem
                                                                 www.gencb irikim.ne t

http://axakal.net/bati-ozentisi-turk-gencligi
http://www.bilgicik.com/yazi/turk-gencligi-turkce-muzik-dinlemeli/#devami

AMERİKANVARİ GENÇLİĞİN MÜZİK TUTKUSU

Yaklaşık iki aydır ağelimizde konuklarımızın oyladığı sormacamızın sonuçları, Türk gençliğinin müzik zevki konusunda ne büyük bir yanılgı içinde olduğunu ortaya koydu. Yaşamın her alanında, özünden uzaklaşmanın marifet gibi gösterildiği bir dönemde, hepten batı özentisi olan Türk gençliği, dinlediği batı müzikleriyle yalnızca kulaklarını değil, zihniyeti ni de çürütüyor.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki, burada neyi tartıştığımızı anlamadan “Müzik evrenseld ir.” veya “Zevkler ve renkler tartışılmaz.” gibi kalıp ifadelerl e kendine savunma mekanizma sı geliştirecek kişilerin, bu yazıyı okumamala rını öneriyorum. Çünkü böyle konuları ön yargılarınızı yıkarak değerlendirmeniz gerektiğini düşünüyorum. Sonuçta elimizde 37 bin kişinin oyladığı bir sormacanın (anketin) sonuçları var ve bu sonuçlardan yararlana rak, bir çıkarımda bulunmaya çalışacağız.

Her insanın müzik zevki ayrı olabilir. Keman sesinden, kaval sesinden, saz sesinden, klarnet sesinden veya gitar sesinden hoşlanan, bu çalgıların ezgilerin de kendini bulan kişiler vardır. Kimi insanlar klarnet ezgilerin i dinleyere k, kimi insanlar ise bas gitar sesiyle dinlenebi lirler. Bunun için “Neden gitar dinliyors un? Ayıp değil mi?” gibi sorularla, kişisel zevkleri eleştirmek, çok yanlış bir tutumdur. Fakat kültürel ve toplumsal değerlerimizi göz önünde bulundurd uğumuz zaman, dinleyeceği müziği pek de bilinçli olarak seçmeyen Türk gençliğinin, ne tür yanlışlar yaptığını görebiliyoruz.

Genelde ne tür müzik dinlersin iz? ANKET
   
Kulağıma Hoş Gelen Her Şeyi   % 39,6 (14621 kişi)
Pop Müzik ve Türevleri   % 21,8 (8067 kişi)
Diğer   % 11,6 (4296 kişi)
Yabancı Müzik   % 10,9 (4033 kişi)
Türk Halk Müziği   % 5,6 (2070 kişi)
Arabesk   % 5,4 (1993 kişi)
Özgün Müzik   % 2,8 (1036 kişi)
Türk Sanat Müziği   % 2,3 (836 kişi)
 
Toplam 36952 kişi
ANKET YORUMU
Sormacaya katılanların %40′ını oluşturan yaklaşık 14.500 kişi, “kulağına hoş gelen her şeyi” dinlediğini belirtmiş. Gerçek yaşamda da insanlara böyle bir soru yönelttiğimizde, genellikl e bu yanıtı alırız. Bir müzik türüne yoğun ilgisi olmayan birçok kişi de, kulağına güzel gelen bütün ezgileri dinlemeyi sever. “Pop müzik ve türevleri” kapsamında “rock, rap, caz ve metal” müziğin de yer aldığını düşünürsek, bu müzik türleri için bir gerçeği belirmek istiyorum . Tamamen batı ürünü olan “rock, rap, caz ve metal” türü müzik, batıda özellikle “ezik ve yoksul tabaka” tarafından yoğun biçimde desteklen mektedir. Hem batıda hem de Türkiye’de aklı başında, işi gücü olan, eğitimli, kültürlü… hiç kimsenin, bu tür müzikleri dinlediği görülmemiştir. Amerika’daki serseri gençliğin, kokain çekip kafayı bulduktan sonra dertlerin i unutmak adına yaptığı sayıklamaların - bağrışmaların bir yansıması olarak gelişen bu müzik türü, ne yazık ki bugün Türk gençliğince yere göğe sığdırılamıyor. Aşağıdaki resimde gördüğünüz gibi, Türk gençliğinin zikre düşmüş zavallılar gibi kafalarını sallamala rını görünce, gülesim geliyor; fakat gençliğin içine düştüğü duruma acınması gerektiğini düşünüyorum.



Türk gençliğinin soysuzlaşması ve Türklerin müzik algısının yozlaşmasının belki de en önemli sonuçlarından biri olan “yabancı müzik” dinleyenl erin oranı, hiç de az görünmüyor. Bu ankete katılanların büyük çoğunluğunun gençler olduğu göz önüne alınır ve bir genelleme yapılmak istenirse; Türk gençliğinin %10′u, yabancı müzik dinliyor. Türkiye’de her gün onlarca sanatçı ortaya çıkıyor, her ay yüzlerce kaset piyasaya sürülüyor ve gerçekten kaliteli sanatçılar yetişiyorken, Türk gençliğinin Türkçe müzikte bulamadığı ne var acaba, merak ediyorum. Bir kere bir kişinin, sözlerini bilmediği bir müziği dinlemesi, ne kadar anlamlıdır? Yalnızca ezgisi için dinleniyo rsa, neden gençlerimiz yabancı parçaların sözlerini ezberleme ye çalışıyor? Hatta madem “müzik evrensel“; neden yabancı ülkelerin hiçbirinde “Türkçe müzik” çalınmıyor? Bugüne kadar söylenmiş milyonlar a yaklaşan Türkçe müzik içinde, yabancıların ilgisini çekebilecek bir tane bile müzik yok mu?

Şimdi bu soruların tümünü bir yana atıp, şunu düşünelim. Türk tarihinin başlangıcından bugüne kadar süregelen bir “ozanlık / halk türkücülüğü” geleneğimiz var. Bu gelenek içinde binlerce senedir işlenerek bugüne ulaşmış, binlerce türkümüz var. Bu türkülerimizin her biri kültürümüzden, töremizden, yaşantılarımızdan ve diğer bütün milli - manevi değerlerimizden izler taşıyor. Her bir türkü, bize “bizi” anlatıyor. Bugün içinde olduğumuz bir durumu anlatmasa bile, ileride aynısını yaşayabileceğimiz durumlar anlatılıyor türkülerimizde. Fakat batının, insanların zihniyeti ni körelten ve 50 tane parçada bile, bir türkünün tek dizesinde anlatılan duygu yoğunluğunu aktaramay an basit bir müzik anlayışı, Türkler’in binlerce yıllık türkülerini gelecek kuşaklara aktaracak olan Türk gençliğini o kadar derinden etkiliyor ki… Batının bu çürük müzik anlayışı nedeniyle, öz değerlerimizin sesteki karşılığı olan türkülerimizin, yüz yıl sonraki durumunun ne olacağı belli değil.

Türk gençliğinin zihniyeti ni, yalnızca batı müziği mi çürütüyor? Elbette hayır. “Arap müziği” anlamına gelen “arabesk” müzik de, “çılgın, dengesiz, isyankar, asıp kesen, camları yumruklay an, jilet atan, psikopat” bir gençlik yaratıyor. Eskiden yalnızca münibüs şoförlerinin dinlediği bu müzik, ne yazık ki anlık duygularını müziğe yansıtan zavallı gençler tarafından sevilerek dinleniyo r. Burada dikkat edilmesi gereken başka bir nokta da, bazılarının arabesk müzik üzerinden siyaset yapmaya çalışmalarıdır. Türklükle uzaktan yakından ilgileri olmayan bazı sanatçılar (?), yaptıkları müziklerin arasında “kürtçe sözler” veya “lelele” biçiminde bağrışmalar ekleyerek, olmayan bir dilin - milletin propagand asını, Türk gençliğinin özüne hakaret etme yoluyla yapmaktadırlar.

Özetlemek gerekirse; Türk gençliğinin batının özü bozuk, “ezik güruh” için yapmış olduğu müzikle, kendini değerliymiş gibi gösteriyor olması; arabesk müziklerle kafayı bulup, kollarına jilet atarak “güçlü görünmeye” çalışması gerçekten acınacak bir durumdur. Bizim öz kültürümüzü ve değerlerimizi, binlerce yıllık gelenekle rimize bağlılıkla koruyan ve onları gelecek kuşaklara aktarmaya çalışan türkülerimiz ise, ancak doğma dilimiz olan Türkçemiz kadar bize özgüdür.

Bu düşüncelerle diyeceğim şudur: TÜRK gençliği Türk’e yakışacak, Türk’e özgü olacak, Türk’e Türk’ü anlatacak biçimde, ‘TÜRK’çe müzikler dinlemeli dir.

http://www.turkforum.net/showpost.php?p=6001688&postcount=1
http://www.internethaber.com/author_article_detail.php?id=3472

AMERİKANVARİLİĞN GENÇLİĞE ETKİLERİ
Öğrencilerimiz birbirini vuruyor. Kız öğrenciler sınıf basıp silah çekiyor. Yine bir  16 yaşında bir kız sevgilisi yle birlik olup bütün ailesini katlettir iyor. Bütün bu haberleri okuyup da tüylerinizin ürpermemesi, mümkün mü? Her gün yeni bir vahşetin haberini gazete sayfalarında okuyoruz. “Bu kadarı da olmaz” dedirten yüzlerce olay karşımızda duruyor.  En son okuduğum haberden öylesine etkilendi m ki, “Bu vahşetleri daha ne kadar yaşayacağız” diye kendime sormadan edemedim.

16 yaşındaki bir kız çocuğu, erkek arkadaşıyla görüşmelerine izin vermeyen annesini, babasını ve ablasını öldürtüyor.  Hatta annesinin ölmediği görünce son bıçak darbeleri ni de kendisi vuruyor. İnanın bu satırları yazarken parmaklarım titriyor. Türk gençliğinin getirilme k istendiği nokta işte bu...
 Bu eğitim sistemiyl e daha bu vahşetleri çok yaşarız. 5 ay içersinde 14 öğrenci öldürüldü. 104 yaralı öğrenci var. Kız öğrenciler bile artık silahlarl a okul basıyorlar. Gece geç saatlerde birbirler iyle düello yapıyorlar.
Hepiniz şahit olmuşsunuzdur, öğrencilerin birbirler iyle küfürlü konuşmayı bir marifet sayıyorlar. Üretici olmak ayıp, tüketici olmak marifet olmuş toplumda. Eskiden gençler bir enstrüman çaldıklarında, iyi resim yaptıklarında iyi tiyatro oynadıklarında, iyi, dersleri iyi olduğunda övünürlerdi. Şimdi ise gençler giydikler i gömleğin markasıyla, bindikler i arabanın modeliyle, gittikler i yerlerin adlarıyla övünür oldular. Bütün bunları gördükten sonra bir kez daha, “Ne oldu bize sorusunu” kendimize sormak istiyorum . Evet ne oldu da bu gençlik böyle oldu?
            Türkiye Cumhuriye tini yönetenler, Atatürk’ün ölümüyle birlikte , eğitim sistemimi zi tam manasıyla batılılaştırdılar. Yüzlerce batı klasiğini çevirdiler. Gençlerimizin Türk kültüründen, Türk örf ve adetlerin den uzaklaşarak batının değer yargılarını kabul etmeleri için her türlü şart hazırlandı. Eğitim sistemimi z de ruhsuz, maneviyat sız bir eğitim sistemi haline getirildi . O dönemden sonra gelip geçen bütün iktidarla rın politikası insanımızı batılılaştırmak yolundaki çabalarla devam etti. İlim ve teknoloji de batılılaşamadık ama kültür değerleri olarak tam manasıyla batılılaşmayı başardık. İşte böyle maddeci, manadan uzak bir gençliğin geleceği nokta da buydu. Eğer önlem alınmazsa, güçlü kültür yapımızı kemiren ve içini boşaltan bu sistemde daha vahşi cinayetle rin işlenmesi sizleri hiç şaşırtmasın.
            Batının vahşiliği bütün yönleriyle Türk Gençliğini etkilemey e başladı. Türk hoşgörüsü, Türk aile yapısı temelleri nden sarsılmaya başladı. Gençler,  sapık düşüncelerin ve sapık yapılanmaların içinde buldu kendisini ... Kimisi satanist oldu,  kimisi tinerci, kimisi  uydurma düşüncelerin peşinde koşar oldu. 
            “Atatürk’ün, Türkiye Cumhuriye tini emanet ettiği gençlik bu gençlik mi?” diye sormadan edemiyoru m. Tabi ki, bu gençlik değil. Ama,  bu müfredatla yetiştirilen gençlerden daha farklı bir kişilik beklemek de mümkün değil.
            Yüksek ülkülerin beşinde koşmayan, bu yüksel idealleri almayan gençliğin “deli kanı” işte böyle sapık düşüncelere, katliamcı kişiliklere yönelebiliyor. Kan deli akmaya görsün, gençliğin bu bitmez tükenmez enerjisi işte böyle yanlış yönlere akabilir. Enerjiler i heba olur gider. Heba etmemiz bir şey değil, kendi annesini babasını bile katledebi lecek kadar canavarlaşan ruh yapısına kadar bu gençlik gidebilir .
            Bizim batılılaşmamız işte bu... Aynı batı gençliği gibi... Uyuşturucu kullanma yaşı iyice düşmüş. İlköğretim okullarının önünde bile uyuşturucu satılır olmuş, okul yöneticileri bile bu kişilerle mücadele edemez olmuş. Gençleri her türlü kötü alışkanlığa teşvik eden ortamlar hazırlanmış. Televizyo n programla rında, şiddet, cinnet ve her türlü kötü alışkanlığa sahip kişiler ideal kişiler gibi verilmeye başlanmış...
 Bugün bütün bu sapkınlıkları yapanları televole programla rında özenilecek imrenilec ek kişilikler gibi görebilirsiniz.
            Hepimiz çocuk büyütüyoruz. Hepimizin yakınlarında gül yüzlü, çocuklar var. Bu çiçek kadar narin. Çiçek kadar güzel çocuklarımızın bir bir elimizden çıkarak birer canavara dönüşmesini engelleye lim.
            Bu da ancak ciddi bir eğitim sistemiyl e olur. Manevi köklerimizi ve kültür değerlerimizi çocuklarımıza gençlerimize aşılamakla olur. Yoksa ailelerin tek başlarına mücadelesi bu konuda yeterli olamaz. Çünkü çocuklarımız ailelerin in yanındaki zamandan daha çoğunu okullarda ve arkadaşlarıyla geçirmektedirler.
Gelin bu vahşete hep birlikte son verelim. Gelin, bu eğitim sistemimi zi hep birlikte yeniden gözden geçirelim. Gelin, Milli Eğitim sistemimi zi yeniden yapalım.
Geleceğimizi kendi ellerimiz le karartmay alım..

http://www.radikal.com.tr/ek_haber.php?ek=ktp&haberno=6157
http://www.habereditor.com/news_detail.php?id=50883
Flört evliliği kısa sürüyor
Son dönemlerde, gençlerin evleneceği kişiyi seçerken ailesine danışmak yerine Batı’nın empoze ettiği flört sayesinde evlilikle r yapması, bundan dolayı da bu tür evlilikle rin henüz 3. yılını doldurmad an boşanmayla sonuçlanması, uzmanları tedirgin etti.
05 Mart 2009 / 18:32
Reklam
  Uzmanlar, Batı özentisi flörtle evlilikle rin aile yapısını çatırdattığını söyledi. Konuyla ilgili açıklama yapan Psikolog Fatih Reşit Civelekoğlu, flörtle aile yapımızın çatırdadığını teyit etti.

Açıklamasında flört ederek evlenmele rin çoğalması ve bunun sonucunda da boşanmaların sürekli artıyor olmasına değinen Civelekoğlu, boşanmaların yapılan araştırmalarda da gençlerin evlilik kararını verme sürecinde aileye danışmak yerine flört aracılığıyla birbirler ini tanımayı tercih ettiğinden dolayı kaynaklan dığını söyledi.

GENÇLER MEDYANIN ÇOK ETKİSİNDE KALIYOR
Gençlerimizin evleneceği kişiye karar verme sürecinde medyanın çok etkisinde kaldığını kaydeden Psikolog Civelekoğlu; “Medyada gördüğü, izlediği tipler bilinçaltını etkileyer ek ideal eş şablonunun oluşumunda rol oynuyor ve bu aşamadan itibaren kişi bilinçaltında oluşmuş o şablonun dış dünyadaki karşılığını arıyor. Tabiî bu şablondaki ölçüler silikonlu, makyajlan mış, sanal olup çoğu zaman kişiye uyan kişinin mutlu olabileceği özellikleri yansıtmıyor. Ancak kişi, karşısındaki kişi kendisine, aile, kültür ve kişilik olarak uymasa bile, kafasındaki şablona uyduğu gerekçesiyle evlilik kararını veriyor. İşte bu aşamada sorunlar da baş göstermeye başlıyor” diye konuştu.

“EVLENİRKEN AİLEYE DANIŞILMALI”
Yapılan araştırmalar, son dönemde gençlerin evlilik kararını verme sürecinde aileye danışmak yerine flört aracılığıyla birbirler ini tanımayı tercih etmeye başladığını söyleyen Civelekoğlu; “Tabiî belirttiğim gibi kişinin ölçüleri yanlışsa, karşıdaki kişiyi tanıdığını zannetse de aslında gerçek anlamda uzun soluklu bir birliktel iği sağlayacak tanıma gerçekleşemiyor. Gençlerin evliliğe karar verme aşamasında flört aracılığıyla aileyi dışlamaları, ailenin bu konudaki yol gösterici birikimle rinden de faydalana mama sonucunu getiriyor ve yanlış bir birliktel ik göz göre gerçekleşiyor” şeklinde konuştu.
Çiftlerin, bir müddet sonra evlendikl eri kişinin zannettik leri kişi olmadığını fark etmeye başladığını ifade eden Civelekoğlu, bu aşamada da ikinci bir hata yapıldığını, çiftlerin sorunları çözmeye çalışmak yerine, kolaycı bir yaklaşımla boşanma yoluna gittikler ini bildirdi.

ÇÖZÜM; AİLE, NAMUS GİBİ KENDİ ÖZÜMÜZE GERİ DÖNMEKTİR
Çözüm olarak kişinin kendine şöyle bir dönerek kitle iletişim araçlarının iç dünyasında meydana getirdiği kirlenmey i tespit ederek kendini bu etkilerde n arındırması ve özüne dönmesi gerektiğini belirten Psikolog Civelekoğlu, sözlerini şöyle tamamladı; “Toplum olarak da batının empoze ettiği bize hiç uymayan flört, haz odaklılık, tüketim çılgınlığı gibi toplumsal yapımızı yıkıcı değerleri ayıklayarak yeniden kanaat, aile, namus gibi kendi değerlerimize dönmek, bu tür olumsuzlu kların önlenmesinde çok ciddi katkılar sağlayacaktır.”

Vakit

http://www.tumgazeteler.com/?a=4561506
http://forum.memurlar.net/topic.aspx?id=158559

AMERİKANVARİ GENÇLİĞİN  YANSIMALA RI
Birçok insan hayvanlar gibi yaşıyor.

Yerinde ve zamanında yaşandığı zaman başımızı öne eğmeyecek şeyleri zamansızca yaşıyoruz. Peki neden? Bazılarına göre çağdaşlaşıyoruz çünkü.

Karısını aldatmaya n bir erkek, hemen hemen tanımıyorum. En son birkaç gün önce, yaşadığım yerde herkesin tanıdığı benimse çok iyi tanıdığım ve ağabey diye hitap ettiğim bir insanın itiraflarını dinledim. Yüzünde utanç, pişmanlık, değil sadece gurur vardı. Ve anlatabil iyordu ve daha önemlisi neydi biliyor musunuz? Eşi de bu durumun farkında. Ama tepkisiz çünkü muhtaç yâda her şeyi artık kendine haline bırakmış. Ya bu erdem mi Allah aşkına söyleyin. Bir başka bir kadının üzerine sinmiş rezil kokusu ile o erkek, karısının ya da çocuklarının yüzüne nasıl bakabilec ek. Böyle bir evlilikte n ALLAH hiç razı olur mu o evde yetişen çocuktan ne beklenir. Ama bunlar düşünülmüyor kesinlikl e, bir anlık belki 1–2 dakika sürecek bir zevk için kalpler karartılıyor, bedenler teslim ediliyor.

Birkaç sene önce duyduğum bir olayı anlatmak istiyorum .

Bir okulda geçiyor olay. Bir kız ve erkek öğrencinin öpüştüğünü gören okul müdiresi kız öğrencinin annesini okula çağırıp durumu anneye anlatıyor.

Ne cevap alıyor dersiniz sıkı durun

KIZIM KARŞI CİNSİ TANIYOR SENİN GİBİMİ OLSUN.

Annedeki zihniyet, “cinsellik özgürce yaşanmalı’’ sloganı ile her iki cinsin birbirini n bedenini et parçaları olarak görmelerini isteyen kime hangi amaçla hizmet ettikleri belli şerefsizlilerin zihniyeti değil midir? Bedenleri miz bu kadar ucuz mudur? Etrafınıza bir bakın özür dileyerek söylüyorum bir kızı yatağa atmayı, karşılıklı rıza bile olsa ırza geçmeyi başarı olarak gören ve bunu ağzından burnundan salyalar saça saça arkadaşlarına anlatan bu şekilde prim yaptığını zanneden, onlarca hatta binlerce erkek, bence erkek müsfettesi var ve benim etrafımdaki insanların bir çoğu evli yâda bekâr olsun hiç fark etmiyor evet bir çoğu bu zihniyete sahip. Siz bu zihniyete sahip olmadığınızda ise etrafınızdaki herkes ki asla bu yorumu yapmaması gereken, sevginizi verdiğiniz insanlar bile sizi eleştirebiliyorsa her şey o an daha acı verici oluyor. Övgü almanız gereken yerde yergi ile karşılaşıyorsunuz ve erdeminiz in karşılığını alamamak inancınızı sarsıp, bir an olsun hayat felsefeni zi değiştirip, kalbinizi burksa da yine o an irkilip tekrar yolunuza dönüyorsunuz. Bu düşünceler birçok insan için yobazlık, gericilik ama umurumuzd a bile olmamalı. Yürümeye devam etmeliyiz . yanımızda çok fazla insan olmasa da…

Çünkü biliyorsu nuz ki ALLAH(C.C) sizinle beraber.

Biliyorsu nuz ki ALLAH (C.C) size yeter.
   16 Ekim 2006 09:50   Düzenle   Sil 
Allah sonumuzu hayretsin inş. Birçok helak olmuş kavimden daha ahlaksız bir yaşantı sürüyoruz. Hayvanların sokak ortasında çiftleştiği gibi aşikar oldu mahrem. Eşcinsellik normal ve özgürlüğü ifade eden bir şey oldu. Rabb imizin bizi neden yaratttığını ve O na ne söz verdiğimizi unuttuk. Nefsimizi n kölesi olduk. gerçekten evrim teorisyen lerini haklı çıkarır gibi, (özür dilerim) hayvanlaştık. Niçin? max 80 yıılık bir dünya hayatında nefsimize keyf aldırmak için. Sonunu, sonumuzu düşünmeden düşünmeden. Rabb imizin istediği gibi bir kul olmak çok mu zor. Olanların bizden fazlası yoktu. Sahabeler de insandı. Onlarda etten kemiktend i. Osmanlı da bizim gibiydi. her adımlarını Allah rızası için atarlardı.

halimiz harap, kendimizi kurtarmamız yetmez. çevremize de ışık olmalıyız. Cehenneme girecek bir komşumuz, bir akrabamız, bir arkadaşımızın vebali bizi de vurabilir . Yani bilinçlendiğimiz gibi, bilinçlendirmeliyiz de. Allah yardımcımız olsun.
 hakan_gun es
 
   16 Ekim 2006 09:58   Düzenle   Sil 
Maalesef inanç fakirliğinin sonuçlarıdır bunlar. Milletce ne Müslümanlığı kabul ediyoruz hakkıyla, ne Hristiyan lığı, ne de ateistliği orta bir yolda uçuruma gidiyoruz .Ancak gelecek nesileri yetiştirmek bizim elimizde "Özgürlük tek başına bile kalsa inancına bağlı kalmaktır"
 



CHAT VE BAZI SOSYAL OLUMSUZ ETKİLERİ İLE İLGİLİ ANEKTODLA R

http://www.nethaber.com/Yasam/19872/Bilgisayar-hediye-ettigi-karisi-chatte-tanistigi-adamla
30 Nisan 2007 Pazartesi 08:31  Yaşam 

Bilgisaya r hediye ettiği karısı, chat'te tanıştığı adamla KAÇTI
 
Evlilikle rinin "altın yıl" hediyesi olarak 50 yıllık eşine bilgisaya r alan İngiliz Joseph Walsh (68), hiç beklemediği bir sonla karşılaştı. (Fotoğraf notu: Şişman olan, chat'te aşık olunarak kaçılan adam...)
Bilgisaya ra sahip olduktan sonra kendisini sohbet odalarına kaptıran Barbara Walsh (66), chat yaparken tanıştığı bir erkekle kaçtı.

3 yetişkin kızları, 14 torunları ve 22 torun çocuğu olan Walsh çiftinin 50 yıllık mutluluğu, eve internet girmesiyl e altüst oldu. Joseph Walsh, eşine evlilikle rinin 50’inci yılı nedeniyle bilgisaya r hediye etti. Barbara Walsh, bilgisaya rda internet kullanmayı öğrendikten sonra, sürekli web sitelerin de tanıştığı kişilerle sohbet eder oldu. Geçen kasım ayında da Clive Carpenter (65) ile internett e tanışan Barbara Walsh’ın yazışma arkadaşlığı, kısa sürede telefon dostluğuna dönüştü. Clive, Barbara’ya açık saçık fotoğraflar da gönderdi. Karısının yaşadığı yasak ilişkiden haberi olmayan Joseph Walsh ise, karısının aniden ortadan kaybolması üzerine polise başvurdu. Eşinin Dover’da yaşayan bir erkeğe kaçtığını öğrenen Joseph Walsh, evdeki bilgisaya rı karıştırınca her şeyi anladı. Karısının kaçtığı 165 kiloluk Clive Carpenter’dan gelen erkeklik organını gösteren fotoğrafları bulan Joseph Walsh şimdi "Hálá umutluyum . Bana geri dönmesini bekliyoru m" diyor.

http://www.nethaber.com/Toplum/18476/Hakim-fotograftaki-genc-kiz-ile-chatte-tanisti
17 Nisan 2007 Salı 09:51  Toplum 

Hakim, fotoğraftaki genç kız ile chat'te tanıştı ve evlendi; sonra da 'Çirkinsin' deyip eve kapattı
 
Malazgirt’te görevli Hákim Murat Yıldız’ın, internett e tanışıp 18 gün evli kaldığı eşi Derya Yıldız’ı, saçını yolup "Çirkinsin, kambursun" diyerek eve kapattığı iddia edildi.
ÇUKUROVA Üniversitesi Eğitim Fakültesi Teknik Ressamlık Bölümü 2’nci sınıf öğrencisiyken, Muş’un Malazgirt İlçesi’nde görevli Hákim Murat Yıldız (30) ile 2 Kasım 2006’da evlenen Derya Yıldız’ın (24) Adana ’da açtığı 77 bin YTL maddi ve manevi tazminat talepli boşanma davasına devam edildi.

Ablası suçladı

Tanık olarak dinlenen Derya Yıldız’ın ablası Hatice Ümit Doğan (40), Hákim Yıldız’ın kardeşini internett en kandırıp evlenmeye razı ettiğini belirtere k, "Evlenene kadar ağzından sevgi sözcükleri eksik olmuyordu . Evlendikt en sonra kardeşime zorla tacizde bulunup şiddet uygulamış. Saçlarını yolup, ’Sen çirkinsin, kambursun’ diyerek evde kapalı tutmuş. Kardeşime hayatı zindan etmiş" dedi.

Baba Burhan Kıyançiçek (63) de kızını almak için Malazgirt’e gittikler inde kızını kapıcının evinde perişan vaziyette bulduğunu söyleyerek, "Kızıma şiddet uygulayan damadımla görüşmek istedim. Aracılara ’Kızlarını alsınlar götürsünler’ demiş" dedi. Doktor Feray Funda Baçgel de "Derya evlenmede n önce yanımda sekreterl ik yaptı. Evlendikt en 15 gün sonra telefonla arayıp eşinin şiddet uyguladığını, zor durumda olduğunu ağlayarak anlattı" diy konuştu.

Hákim: Beni kandırdı

İlk duruşmada 350 YTL tedbir nafakası ödemesine karar verilen Hákim Yıldız ise mahkemeye gönderdiği cevap dilekçesinde, "Kendini sürekli yanlış tanıtarak beni evliliğe ikna etti. Ruhsal, bedensel deformasy onlarını benden gizledi. Kötü kalpli ve akli dengesi yerinde olmayan birisidir . Asıl amacı benden maddi çıkar sağlamak" dedi. Duruşma ertelendi

http://www.nethaber.com/Toplum/17290/Kendisini-surekli--doven-kocasini-OLDURDU-O
05 Nisan 2007 Perşembe 15:38  Toplum 

Kendisini sürekli döven kocasını, ÖLDÜRDÜ... O kocayı CHAT'te bulduğu ortaya çıktı...
 
İklime Tütüncü iki yıl önce chat yaparken tanıştığı, sürekli dayak atan kocasını bıçakla öldürdü
Konya'nın Seydişehir ilçesinde meydana gelen olayda İklime Tütüncü (35), alkol alıp kendisini döven eşi Ümit Tütüncü'yü (39) vücudunun çeşitli yerlerind en bıçaklayarak öldürdü.

Komşuların boğuşma seslerini duyarak ihbarda bulunduğu polisler, olay yerine geldiğinde Ümit Tütüncü'nün kanlar içerisindeki cesediyle karşılaştı.

Çiftin yaklaşık iki yıl önce internett e chat yaparken tanışarak evlendiği, ölen Ümit Tütüncü'nün daha önce karısını dövdüğü gerekçesiyle 1.5 yıl hapis cezasına çarptırıldığı öğrenildi.

Ümit Tütüncü'nün dosyasının Yargıtay'da olduğu belirtild i.

İklime Tütüncü gözaltına alınarak emniyete götürüldü. Çiftin 11 aylık bir çocuğu bulunduğu öğrenildi. Olayla ilgili soruşturmanın sürdürüldüğü bildirild i.

http://www.nethaber.com/Yasam/15419/Chat-depresyonu-artiriyor
19 Mart 2007 Pazartesi 15:36  Yaşam 

'Chat' depresyon u artırıyor
 
ABD'de yapılan bir araştırma, sanal sohbet (chat) yapmanın geçici bir mutluluk meydana getirdiğini, fakat uzun vadede yalnızlık hissini ve depresyon u artırdığını gösterdi.
Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Faruk Yorulmaz, “ABD'de yapılan bir araştırma, sanal sohbet (chat) yapmanın geçici bir mutluluk meydana getirdiğini, fakat uzun vadede yalnızlık hissini ve depresyon u artırdığını göstermiştir” dedi.

Prof. Dr. Yorulmaz, internet uygun kullanılması gerektiğini vurgulaya rak, internet başında gereğinden fazla zaman harcayan, onu uygun kullanmay an insanların iş, okul, aile ve sosyal hayatlarının bu durumdan olumsuz etkilendiğini söyledi.

Prof. Dr. Yorulmaz, interneti n yarattığı sanal dünyada, gerçek insanlar yerine bir elektroni k posta adresi, bir takma isim ile insanlar arası ilişkilerin gerçek dünyadan farklı biçimde kurulduğunu belirtti.

İnternet aracılığıyla evden alışveriş, bankacılık, devlet kurumları ile yazışma, eğlenme, sohbet, vergi ödeme, ödev hazırlama, hatta işe gitmeden çalışmanın mümkün hale geldiği belirten Yorulmaz, “Böylece insanlar arası ilişkiler zayıflamakta, başta çocuk ve gençlerin kişilik gelişimi olmak üzere pek çok sorun ortaya çıkmaktadır” dedi.

“GEÇİCİ MUTLULUK VERİYOR”


ABD'de yapılan bir araştırmanın, chat yapmanın geçici bir mutluluk meydana getirdiğini, fakat uzun vadede yalnızlık hissini ve depresyon u artırdığını gösterdiğini ifade eden Yorulmaz, şunları kaydetti:

“Sanal sohbeti alışkanlık haline getirenle rin öz güven problemi olduğu ve içe dönük kişiliğe sahip, konuşkan olmayan kişilerden oluştuğu gözlendi. Sanal sohbette, çok sosyal olmayan kişiler daha çok vakit harcıyorlar. Bağımlılık yapan tüm maddeler gibi internett e bağımlılık yapabilir . Bu uyku kaçırıcı, bellek bozuklukl arına yol açan bağımlılıktır. İnternet bağımlılıkları, internett e fazla vakit harcarlar ve internete giremedik lerinde kendini kötü hissederl er. Diğer uğraşlardan zevk almazlar. Okul ve işle ilgili sorun yaşar, bununla ilişkili olarak yalan söylerler.”

Prof. Dr. Yorulmaz, her şeyde olduğu gibi 'chat'in de aşırıya kaçılmadan ve gerçek hayattan kopulmada n yapılması gerektiğini söyledi.

Gerçek insanlarl a kurulan ilişkilerin her zaman daha sağlıklı olduğunu ifade eden Yorulmaz, internett eki ilişkilerin asla gerçek arkadaşlığın yerini almaması gerektiğini kaydetti.




« Son Düzenleme: Haziran 09, 2010, 10:44:07 ÖÖ Gönderen: admin » Logged
Sayfa: [1]
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2008, Simple Machines
LinkBacks Enabled by LordReco | FoRuMBoL Themes