+ ISLAMGREEN34 NEW WORLD » TARİH  » İSLAM TARİHİ - DİNLER ve MEZHEPLER TARİHİ - ÜLKELER TARİHİ (Moderatör: İman_Power)
 MEZHEPLER TARİHİ - KONU İÇİN TIKLAYINIZ

Kullanıcı Adı: Beni Hatırla?
Şifre:
Sayfa: [1]
Konu: MEZHEPLER TARİHİ - KONU İÇİN TIKLAYINIZ  (Okunma Sayısı 16152 defa) Seçenekler Arama
« : Eylül 16, 2008, 07:09:04 ÖÖ »
admin
Ziyaretçi
MEZHEPLER TARİHİ - KONU İÇİN TIKLAYINIZ




MEZHEPLER TARİHİ
http://www.islamiyet.gen.tr/mezhebler/mezhebler.php


ENDONEZYA VE HİLAFET İLE SİYONİZM

FORUM ALATURKA İSLAM

MURAT SELAHATTİN AYDOĞMUŞ

Forumda Endonezya ve Hilafet ile ilgili
Bazı yazılar paylaşılmış olup
Bu konuda fikrini aldığımız
Endonezya lı Müslüman
Dr.Supria di Ridwan Iqbal isimli kardeşimiz ile
Yazışmalarımız neticesin de
Bir makale oluşturduk
Dr.Supria di Ridwan Iqbal kardeşimizin
Yazısından sizlere çeviri ve özeti aşağıda sunuyoruz

Dr.Supria di Ridwan Iqbal,Yazısında
Endonezya da Hilafet fikrini benimseye nlerin genelinin
Hizbut Tahrir etkisinde kaldığını 
Hilafet ve Osmanlı hakkında yeterince bilgiye sahip olmadıklarını
Osmanlı Tarihi ile ilgili
Ellerinde yeterince ve güvenilir kaynak olmadığını
Kuran-ı Kerim ve Hadis-i şerifler kaynak gösterilerek yazılan
Hizbut Tahrirce kabul edilmiş eserlerle bilgilend irildikle rini,ifade ediyor 

Dr.Supria di Ridwan Iqbal,yazısında
Kuran-ı Kerim'in herhangi bir dile çevrilmeden önce
Arapçaya çevrilip,daha sonra mevcut ülkenin diline çevrildiğini
Dünyadaki bütün dillerin
Sürekli değişim ve gelişim içinde olduğunu
Kuran-ı Kerim'in dili ile,günümüz Arapçasının farklı olduğunu
Bir Arap ülkeside olsa,Arapçaya çeviri dolayısıyla
% 10 luk bir kaybın,her çeviride mutlak mevcut olduğunu
Arapçadan farklı bir dile çevrildiğinde ise
Ayrıca %10 luk bir kayıp ile toplam kaybın % 20 ye çıktığını
Ülkelerin gelenekse l kültür etkisiyle de
Meal yazımı esnasında,mevcut çevirinin tekrar düzenlendiğini
Tefsirler ve hadis-i şeriflerle birlikte yapılan içtihatlar ilede
Bu farkın ikiye katlandığını
Bunun dışında,ülkelerin kendi  yasaları ve uygulamal arı ilede
Hakiki islam ve günümüz islami uygulamal arının arasındaki farkın
Ülkelere göre,minimum,iki katına çıktığını
Dolayısıyla,hakiki islam ile yaşanan islam arasındaki farkın
Bölge bölge % 60 oranına kadar ulaşabileceğini ifade ediyor
Böyle bir fark içinde bile olsa
Müslümanların islamiyet i yaşamaya çalıştığını
Peygamber imizden sonra,islamiyetin aslından saptığını
İslamiyetin,tarihte israiliya t ve günümüzde siyonizmi n etkisiyle
Mezhepler e ve fırkalara bölündüğünü
Endonezya daki hilafet fikrini destekley enlerin
Genel olarak Hanbeli'den bölünme gibi görünen
Selefilik inancına sahip olduğunu
Selefilik inancının ise Suudi Arabistan,Kuveyt,BAE,Katar
Irak,Umman,Bahreyn,İran,Suriye,Ürdün ( Basra Körfezi ) vesaire
Bölgelerde yaygın olduğunu
İslam adı altında faaliyet gösteren
Bazı terör örgütlerininde Selefi inancında olduğunu
Hizbut Tahrir'in,Selefiliğin bir yansıması olduğunu
Selefiliğin ise Vehhabiliğin bir kamuflesi halinde göründüğünü
Dolayısıyla Siyonizm'in şekillendirdiği bir islami ekol olarak
Değerlendirilmesi gerektiğini belirtiyo r
Endonezya da Hilafet ile ilgili
Dr.Supria di Ridwan Iqbal'in bilgi aldığı
Budi Akbar Rahman isimli
Bande-Açe'li müslüman arkadaşının
Endonezya da Hilafet ile ilgili
Cava ve Sumatra'daki Cemaat-Tarikat görünümündeki teşkilatın
İçinde araştırmalar ve incelemel er yaptığını
Bu teşkilatın içinde iyi niyetli masum müslümanların olduğunu
Hizbut Tahrir tarafından kandırılarak
Hilafet ve Osmanlı ile Türkiye hakkında yanlış ve eksik
Bilgilerl e donatıldığını ifade etmiştir
Budi Akbar Rahman isimli,Endonezyalı müslümanın
Ahmad Wisnu Faizal isimli teşkilat üyesinden aldığı döküman
Çok uzun olduğundan,dikkatini çeken bir bölümünden
Parça parça ve kısmi
Endonezce olarak,özet alıntı şu şekildedir

KEKHALİFAHAN  DAN  INDONESİA

Muslim sekarang  terbecah belah menjadi  banyak golongan/sekte,tiap golongan  membawa  missi  dan kepenting an 
sendiri sendiri  padalah Allah mevajibka n  umat  muslim di seluruh dunia untuk bersatu
Karna umat islam di seluruh  dunia  tidak bersatu islam menjadi lemah dan umat di  tindas  di mana mana.
Jadi mari kita bersatu  dalam system islam, dulu pada waktu jamannya para nabi umat di pimpin para nabi ,setelah  setelahny a   yaitu khaliafah  jadi mari  kita bersatu dalam system  kekhilafa n .
Bersatu itu tidak menunggnu adanya  teknologi  dan waktu  tapi adanya  keniatan .
Kekhalifa h itu beda  dengan  kekaisara n .
Shabat  nabi Muhammad  yang di siksa dulu ketika islam masih dalam kondisi  lemah  yang paling terkenal  itu adalah shabat bilal bin raba seorang  muadzin.
Khilafah itu bukan kekaisara n,khilafah itu sitem islam sedangkan kekaisara n   sistem buatan  manusia 
Sistem kekhalifa han sudah di maklumatk an/di kumandang di indonesia .
Dulu Rasululla h Muhammad membangun  perdaban  islam apa nunggu  dulu . Coba baca sejarah nabi
Khilafah adalah kerajaan Islam berdasark an aturan Islam
Segala sesuatu berdasark an Al-Qur'an dan selalu berjihad
Khilafah penerapan hukum Islam di suatu wilayah

Yukarıdaki Endonezce metnin
Türkçe olarak özet ifadesi şudur

" Müslümanlar artık birçok gruba / mezhebe ayrılıyor
Her grup ( birbirind en ayrı ) bir misyon ve menfaat taşıyor
Allah dünyadaki Müslümanların birleşmesini gerektirs e de
( istesede ) Dünyadaki Müslümanlar birleşmediği için
İslam zayıftır ve insanlar ( Müslümanlar ) her yerde ezilmekte dir
Öyleyse İslam sistemind e birleşelim
Önce peygamber lerin liderliğindeki insanların
( Müslümanların ) peygamber leri zamanında
Yaşadıkları halifelik sistemind e birleşelim.
( Hilafet ) United,( devlet ) teknoloji ve zamanı beklemiyo r
Ama bir varlık duygusu vardır.
Halifelik imparator luktan farklıydı
İslam hala zayıf bir durumda iken,ilk defa işkence gören
Peygamber Muhammed'in shabat'ı ( Sahabe ) en ünlüsü
Shabat Bilal bin Raba müezzin idi.
Khilafah ( Hilafet ) bir imparator luk değil, bir İslami sistemdir .
İmparatorluk ise insan yapımı bir sistemtir
Halifelik sistemi Endonezya'da ilan edilmiş / yankılanmıştır.
Geçmişte Resululla h Muhammed
İslam medeniyet ini inşa etti ve bekledi.
Peygamber imizin tarihini okumaya çalışın
Khilafah ( Hilafet ) İslami kurallara dayanan bir İslam krallığıdır
Her şey Kuran'a dayanır ve her zaman çabalar
Khilafah ( Hilafet ) bir bölgede
İslam hukukunun uygulanma sıdır " şeklindedir


Dr.Supria di Ridwan İqbal,bu yazı ve tercüme ile ilgili
Şunları söylüyor
" Bu üstteki yazıdan,bu çeviriden
Ve bu hilafetçilerin bizlere aktarmak istedikle rinden
Bizim anladığımız şudur
Hilafet,bir bölgede,krallık şeklinde kurulan
İmparatorluk veya devlet ile ilgisi olmayan
Peygamber imiz'den örnek alınan
Peygamber imizin liderliğindeki insanlarl a
Peygamber imizin zamanındaki gibi uygulanab ilecek olan
Günümüzün yaşam tarzları veya teknoloji leri ilede ilgisi olmayan
İnsan eseri değil,İlahi bir sistemdir " diyor

Dr.Supria di Ridwan Iqbal,bu uzun dökümanın
Endonezce olan kısa bölümünden,parça parça alınan
Özetinden de anlaşılacağı üzere
Bu teşkilat üyelerinin 
Hilafet ve Osmanlı hakkında
Yeterince bilgi sahibi olmadıklarını
Osmanlı ve islam tarihinde,bildiğimiz hilafet ile
Hizbut Tahrir'in bahsettiği hilafetin
Bir bağlantısının bulunmadığını,belirtiyor

Dr.Supria di Ridwan Iqbal,yazısında
Hizbut Tahririn Vehhabi-Selefi inancı ile
Peygamber imizin ehl-i sünnet inancının çeliştiğini
Vehhabili k-Selefilik inancının kökeninde ise
Osmanlı Hilafetin e sahip çıkılmayışı mevcut iken
Şimdi hilafette n bahsediyo r olmalarınında
Bir çelişki oluşturduğunu,belirtiyor

Dr.Supria di Ridwan Iqbal,yazısında
Hizbut Tahririn,Amerika ve Avustraly a gibi
Batılı ülkelerde yoğunlaştığını,islam ülkelerinde yoğun olmadığını
Bazı ülkelerde yasaklandığını,terör kapsamında algılandığını
Hilafet sistemi çalışmalarının,Endonezyada yoğunlaşmasının
Endonezya yönetimi ve halkının,her türlü inanç ve felsefeye
Hoşgörü ile yaklaşmasından kaynaklan dığını,belirtiyor

Dr.Supria di Ridwan Iqbal,şöyle devam ediyor :
" Osmanlı yıkıldıktan sonra,İslam ülkeleri ve islam
Param parça olmuştur
Dünyanın her yerinde,farklı islam modelleri gündeme gelmiştir
Müslümanların arasında bir birlik ve beraberli k yoktur 
Dünyanın neresine giderseni z gidin
İslam ve islami yaşantı,birbirlerinden farklı versiyonl ardadır
Bu durum,Siyonizm'in dünyadaki,İslamiyeti nasıl parçaladığını
Nasıl aslından saptırdığını,gözler önüne sermekted ir
Siyonizm ile,kendi ürettiği
İslam dışı,ama islam gibi görünen sistemler ile
Ve yine kendisini n eğittiği elemanlar ile
Dünyadaki,mezhep,cemaat ve tarikatle re sızarak
Cemaat ve tarikatle r eliylede
Müslümanlar arasında yeni mezhep,cemaat,tarikat,parti
Ve fırkaların kurulmasına zemin hazırlayarak
İslamın ve müslümanların sürekli bölünmesine
Birbirler iyle çatışmalarına sebep oluşturmaktadır " demektedi r

Dr.Supria ni Ridwan Iqbal
Hilafetin istenildiği zaman,istenildiği ülkede,anında kurulabil ecek
Bir sistem olmadığını
İslamiyetin 23 yıllık bir süreç içinde tamamlandığını
Osmanlının yıkılışı ile birlikte hilafetin de yıkıldığını
Yeniden kurulmasınında,kısa bir zamanda olamayacağını
Yeniden kurulacak bir hilafetin ise
Yıkıldığı yerden ayağa kalkabile ceğini
Bu hilafet deneyimin in en güzel şekline 
Artık,Osmanlı dışında bir devletin sahip olamayacağını
Dünyadaki tüm müslüman ülkelerin,bir araya gelerek
Ortak görüşle benimseye bilecekle ri,itaat edebilece kleri
Bir hilafet sistemini n kurulabil mesi için
Bilimsel ve teknoloji k
Siyasi,ekonomik ve askeri yönden
Osmanlı gibi güçlü bir devletin,yeniden kurulmasıyla
Mümkün olabileceğini,belirtiyor
Endonezya veya dünyanın herhangi bir ülkesinde
Osmanlı referans alınmadan 
Hilafetin kurulabil eceği fikrinin yanlış olduğunu
Hilafetin özünde,bir krallık veya imparator luk olmadığını
Ancak,hilafetin Peygamber imizden ve dört halife döneminden sonra
En güçlü,adaletli ve güzel örneğini
Osmanlı İmparatorluğunun kurduğunu
Fakat,hilafet veya islamın ne olursa olsun
Peygamber imizin dönemindeki gibi yaşanmasının
Bir daha mümkün olamayacağının,bilinmesi gerektiğini
Kuran-ı Kerim ayetlerin in aslının değişmeyeceğini
Ancak,yazılı olduğu şekil ile zamana göre,uygulamalardaki yorumların
Her zaman farklı olduğunu ve mutlak böyle olmaya devam edeceğinin
Bir kural olarak benimsenm esi gerektiğini 
Hizbut Tahririn,hilafet kavramında
( Peygamber imizin liderliğindeki insanlarl a )
Denilerek,Bazı hilafetçilerin dediği gibi
Halifenin Peygamber soyundan olması ilkesinin,ima edildiğini
Ancak,Peygamberimizin soyundan olup,yolundan olmayanla rın
Mevcut olup,islamiyete ve müslümanlara zarar verdiği bilindiğinden
Halifenin,Peygamberimizin soyundan değil,yolundan olmasının
Akla ve mantığa daha uygun olduğunu,belirtiyor
Endonezya halkının,hizbut tahrinin hilafet fikrini değerlendirirken
Hilafetin,bütün islam ülkelerini her türlü saldırı ve sömürüden
Koruma görevi olduğunu
Endonezya nın küçük bir devlet olduğunu
Yeri geldiğinde kendini koruyacak gücü olmadığını
Çin,Amerika veya Rusya gibi,her yönden,büyük bir devlet olmadığının
Bütün islam ülkelerini koruyacak gücü olmadığının
Bilinmesi gerektiğini
Endonezya da bu yüzden hilafetin şu anlık kurulmasının
Akıl ve mantık dışı olduğunu
Böyle güçlü bir müslüman devlet profilini n
Osmanlı ve onun bakiyesin de ( Türkiye ) var olduğunu,belirtiyor
Dr.Supria ni Ridwan Iqbal,Endonezce ve Türkçe olarak,şunları yazıyor

Kekhalifa han adalah milik kita.
Kita adalah Negara Ottoman.
Kekhalifa han adalah milik Negara Ottoman.
Indonesia tidak dapat mendirika n Kekhalifa han.
 
Halifelik bizim.Biz Osmanlı Devletiyi z
Halifelik Osmanlı Devletine aittir
Endonezya Halifeliği kuramaz

Bizlerde diyoruzki
Endonezya'daki hilafet fikrinin kaynağının
Genel olarak,Hizbut Tahrir'e dayandığı için
Hakiki İslam ve Osmanlıdaki gerçek hilafet sistemi ile
İlgisinin bulunmadığı için
Ve Siyonizm'in islamiyet i yıkmak için
Ürettiği plan ve projeleri n uygulanma sına
Olanak sağlayabileceği için
İslam ülkeleri arasında,çatışmalara neden olabileceği için
İlerideki yıllarda,bu Endonezya daki siyonist kaynaklı hilafet fikrinin
Endonezya devletine ait bir sistem haline geldiğinde
Bunun,siyonizm tarafından
Türkiye ile Endonezya arasında da bir düşmanlığa
Dönüştürülmesinin mümkün olabileceğini
Bu Endonezya daki Hizbut Tahririn Hilafet fikrinin
Her ülkeye sirayet etmesiyle birlikte
Dünyadaki tüm müslüman ülkeleri arasındada
Bir bölünme ve çatışmanın planlandığını,düşünmekteyiz



ENDONEZYA VE HİLAFET İLE SİYONİZM

FORUM ALATURKA İSLAM

MURAT SELAHATTİN AYDOĞMUŞ
 


ENDONEZYA VE HİLAFET

http://www.hurriyet.com.tr/dunya/olimpik-hilafet-7074665

Aşırı dinci Hizb-ut Tahrir örgütü, Endonezya’da "Uluslarar ası Hilafet Konferansı" düzenledi. İki hafta önce Asya Kupası finaline evsahipliği yapan olimpik Bung Karno Stadyumu’nu dolduran 90 bin kişi, normalde sloganların çınladığı tribünlerde tekbir getirerek hilafetin yeniden kurulmasını istedi.
Dünyanın en kalabalık Müslüman nüfusuna evsahipliği yapan ülkesi Endonezya, milyonlar ca üyesi bulunan Hizb-ut Tahrir örgütünün dün düzenlediği "Uluslarar ası Hilafet Konferansı"na sahne oldu. Türkiye dahil birçok ülkede yasadışı sayılan, özellikle Orta Asya cumhuriye tleri ile bazı Arap ülkelerinde yasaklı olan Sünni örgütün çoğu kadın 90 bin yandaşı, başkent Cakarta’daki Bung Karno Stadyumu’nu doldurdu. "Konferans" için, Avrupa, Afrika ve Ortadoğu’da yaşayan örgüt yandaşları da Endonezya’ya akın etti.

100 bin kişiyi aşkın kapasites iyle dünyanın en büyük 10. stadyumu olan dev komplekst e harem-selamlık düzeniyle oturan kalabalık, konferans a katılan konuşmacıların sözlerini sık sık "Allahü Ekber" nidalarıyla kesti. Konuşmacılar, Türkiye Cumhuriye ti’nin 1924’te kaldırdığı hilafetin dünya çapında tüm Müslümanları tek bir bayrak altında birleştirecek şekilde geri getirilme si gerektiğini iddia ettiler. İslam Devleti’nin kurulması gerektiğini söyleyen Hizb-ut Tahrir İngilizce kolu temsilcis i Salim Frederick, "Bu mesajı doğudan batıya tüm dünyaya iletmeliy iz ki kıyamet günü alnımız ak olsun" dedi.

GİZLİ GÜNDEM YOKMUŞ

Konferans a üç çocuğu ve kocasıyla gelen lise öğretmeni Erni Tri, "Hizb-ut Tahrir İslami olmayan kültürlere karşı katı ve tavizsiz. Allah sevgisiyl e yönetiliyor ve oy yahut güç toplamak için gizli bir ajandası yok" dedi.

Stada gelenler, konuşmaların yanısıra, konser ve ilahileri de dinledile r. Konferans olaysız tamamlanırken, Japon Müslüman Birliği temsilcis i Hassan Ko Nakata, Endonezya’da Müslümanlara yönelik ifade özgürlüğünün diğer ülkelere göre lüks sayılabilecek ölçüde geniş olduğunu belirtti.

Konferans a İngiltere’den katılan kilit konuşmacılar İmran Vahid ile Avustraly a’dan gelen Şeyh İsmail el Vahvah’ın ülkeye varır varmaz sınırdışı edilmeler i ise örgüt yöneticilerinin tepkisini çekti. Hizb-ut Tahrir yetkilisi İsmail Yusanto, hükümeti "paranoyak" davranmak la suçladı ve "İfade özgürlüğü hakkımız yara aldı" dedi. Beş katılımcı daha konuşmacı listesind en son anda çıkarıldı. Hizb-ut Tahrir mitingler i genelde olaysız geçse de, son dönemde Endonezya’da düzenlenen gösterilerde zaman zaman güvenlik güçleriyle çatışmalar yaşanıyor.

Karases gibi

HİZB-ut Tahrir’in "stadyumda hilafet konferansı," birkaç yıl öncesine kadar Türkiye’nin başını ağrıtan Almanya merkezli Kaplancıları hatırlattı. Cemaletti n Kaplan’ın kurduğu Anadolu Federe İslam Devleti, Köln’de kiralanan bir spor salonunda tahta tüfeklerle donanmış 5 bin kişilik Hilafet Ordusu ile "tatbikat" yapmıştı. Anıtkabir’e uçakla saldırı düzenlemeyi planlayan "Karases" lakaplı sözde halife Metin Kaplan, 2004 yılında Almanya tarafından sınırdışı edilmiş ve Türkiye’de ömür boyu hapis cezasına çarptırılmıştı. Kaplancıların Hizb-ut Tahrir’den farkı, laik düzeni zorla değiştirmeyi açıkça dile getirmele ri ve Hilafet Devleti’ni Anadolu ile sınırlamalarıydı.

Hedef : Dünya İslam devleti

HİZB-UT Tahrir (Özgürlük Partisi), babası bir Osmanlı kadısı olan Filistinl i fıkıhçı Takıyiddin en Nabhani tarafından 1950’lerde kuruldu. Ortadoğu’dan, Avrupa ve Güneydoğu Asya’ya yayılan örgüt, tüm dünya Müslümanlarını birleştirecek bir İslam devleti kurmayı amaçlıyor. Kur’an ve şeriata dayalı bir düzen isteyen Hizb-ut Tahrir, bu amaca ulaşmak için şiddet kullanmayı reddetse de, uzmanlara göre aslında El Kaide gibi "cihatçı" örgütlere çok yakın. Londra merkezli örgütün, "takıye" yaptığına dair ciddi şüpheler var.

Başkent İstanbul merkez Topkapı

İstanbul’un Fatih ilçesinde iki yıl önce Atatürk ve devrimler ine açıkça hakaret edilen gösteriyi düzenleyerek gündeme gelen Hizb-ut Tahrir, Türkiye’yi "İslam devletini n bir vilayeti" olarak tanımlıyor. Hilafet geri geldiğinde İslam Devleti’nin başkentinin İstanbul, merkezini n Topkapı olacağını savunan örgütün Türkiye sözcüsü Yılmaz Çelik, "İktidara geldiğimizde heykeller i yıkacağız. Orduyu ele geçirip tek kurşun atmadan İslam devletini kuracağız. Cihat bundan sonra başlayacak" demişti.

HİZBUT TAHRİR  VE KADİR MISIROĞLU
http://kadirmisiroglu.com/hizb-ut-tahrir-nedir-ve-davasi-hakkinda-ne-dusunuyorsunuz.html

HİZBUT TAHRİR WİKİPEDİA
Hizb ut-Tahrir (Arapça: حزب التحرير Kurtuluş Partisi), tüm Müslümanları birleştirerek şeriat kurallarıyla yönetilecek İslami hilafet devleti kurmayı amaçlayan uluslarar ası bir pan-İslamcı, köktendinci siyasi örgüt.[1][2] 1953'te Filistinl i İslam alimi Takiyyudd in en Nebhani tarafından Kudüs'te kurulmuştur.[3]
Hizb ut-Tahrir Anayasası İslam'dan dönenlerin ve İslam'ı eleştirenlerin öldürülmesi,[4] İsrail'in yok edilmesi ve Hinduların Keşmir'den zorla çıkarılması çağrısında bulunur;[5] Orta Doğu'nun çoğu ülkesinde yasaktır fakat Amerika Birleşik Devletler i ve Avustraly a'da aktif olduğu gibi birkaç Batı Avrupa ülkesinde de aktiftir.[6] Örgüt, terör eylemleri nde bulunmak veya terör faaliyetl erine yardım etmekle suçlanıyor.[3] Pek çok ülkede yasa dışı bir terör örgütü olduğu gerekçesiyle yasaklanmıştır.Selefilik inancı taşır
Selefilik inancı,Hanbeli'den kopmadır ve Selefilik,Vehhabiliğin kamufle halidir

SELEFİYE MEZHEBİ
http://www.dinimizislam.com/detay.asp?Aid=1659

Selefiyec ilik, vehhabiliğin kamufle adıdır. Vehhabile r, bu isim altında kendileri ni gizliyorl ar. Hatta kendileri ne hakiki ehl-i sünnet anlamında Ehl-i sünneti hassa diyorlar.

Selef, önceki demektir. Istılahta Sahabe ve Tabiine Selef veya selef-i salihin denir. Selef-i salihinin yolunda bulunan müslümanlara (Ehl-i sünnet) denir. Ehl-i sünnet olmayıp, Ehl-i sünnet âlimlerinin nasslarda açık bildirilm emiş olan ahkamdaki ictihadla rını beğenmeyen ve bu manası açıkça anlaşılamayan nassları yanlış tevil ederek, anladıklarını Selef-i salihinin yolu olarak savunan sapıklara Selefiye denir. Selefin mezhebi vardır, selefiye mezhebi diye bir şey yoktur. Selefin mezhebi ise ehl-i sünnet vel cemaattir .

Ehl-i sünnet itikadından ayrılan bazı din adamları Selefiye adını verdikler i sapık bir yol tutmuşlardır.
Bunun itikadda mezhep olduğunu söyleyip, kitaplarında yazmışlardır. Halbuki İslamiyet’te Selefiye mezhebi diye bir şey yoktur. Ehl-i sünnet âlimleri böyle bir şey bildirmem işler ve kitaplarında asla yazmamışlardır.

İslamiyet’te Selef-i salihin mezhebi, yani Ehl-i sünnet mezhebi vardır. Selef-i salihin; hadis-i şerif ile methedile n, övülen ilk iki asrın müslümanlarıdır. Yani Selef-i salihin, Eshab-ı kiram ve Tabiine verilen isimdir. Bu şerefli insanların itikadına Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebi denir. Bu mezhep, iman, inanç mezhebidi r. Eshab-ı kiramın ve Tabiin-i i'zamın imanları hep aynı idi, inançları arasında hiçbir fark yoktu.

İmam-ı Gazali hazretler i İlcam-ül-avam kitabında; "Bu kitapta itikad fırkalarından Selef mezhebini n hak olduğunu bildireceğim. Bu mezhepten ayrılanların bid’at sahibi olduklarını anlatacağım. Selef mezhebi demek, Eshabın ve Tabiinin itikadları demektir. .." buyurarak Selef mezhebi demenin, Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebi demek olduğunu açıkça bildirmiştir.

Mısır'daki Ezher Üniversitesinden mezun üstad ibni Halife Alivi Akıdet-üs-selefi vel-halef adlı kitabında şöyle yazmıştır:
"Ebu Zehra Tarih-ül-mezahib-ül islamiyye kitabında yazdığı gibi, hicretin dördüncü asrında, Hanbeli mezhebind en ayrılan bazı kimseler, kendileri ne Selefiyin ismini verdiler. Hanbeli mezhebi âlimlerinden Ebu'l-Ferec ibni Cevzi ve diğer âlimler bu selefiler in, Selef-i salihinin yolunda olmadıklarını, bid’at ehli, mücessime fırkasından olduklarını bildirere k, bu fitnenin yayılmasını önlediler. Daha sonra yedinci asırda, ibni Teymiye el-Harrani bu fitneyi tekrar alevlendi rdi. Kendileri ne Selefiye ismini takanlar, ibni Teymiye’yi kendileri ne imam bildiler.”

İbni Teymiye, Hanbeli mezhebind e olarak yetişti. Yani Ehl-i sünnet idi. Fakat sonradan kendi aklına uyarak, sapık görüşler ortaya attı. Ehl-i sünnet itikadından ve dolayısı ile Hanbeli mezhebind en ayrılıp uzaklaştı.

Kendi başına ayrı bir yol tutup, tuttuğu bu sapık yolda sürüklenip gitti. Kendine tâbi olanları da saptırdı. Ona tâbi olanlar onun bu yoluna selefiye dediler. Bu hususu derinleme sine araştırıp, incelemem iş ve kaynakları iyi anlayamamış olan bazıları Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarındaki "Selef” ve "Selef-i salihin" ifadeleri ni değiştirerek, Selefiye şeklinde nakletmişler ve yazmışlardır. İtikadda Selefiye diye bir mezhep yoktur. Peygamber efendimiz in hadis-i şerifte fırka-i naciyye, kurtuluş fırkası olarak bildirdiği tek bir itikad mezhebi vardır. O da Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebidi r, imam-ı Matüridi ve imam-ı Eşari bu mezhepte iki itikad imamıdır ve bu mezhebi yaymışlardır.

İmam-ı Matüridi ve imam-ı Eşari hazretler i ayrı bir mezhep kurmamışlar, Eshab-ı kiramın, Tabiinin, dört mezhep imamının ve sonra Ehl-i sünnet âlimlerinin nakil ve tevatür yolu ile bildirdik leri iman ve itikad bilgileri ni açıklamışlar, anlaşılmasını kolaylaştırmak için kısımlara bölmüşler ve herkesin anlayabil eceği şekilde yaymışlardır. Bunlardan imam-ı Eşari, imam-ı Şafi hazretler inin talebe zincirind e bulunmakt adır. İmam-ı Matüridi ise imam-ı a’zam hazretler inin talebe zincirind edir.

Ehl-i sünnet itikadının açıklamasında bu iki imam meşhur olmuş, yaşadıkları zamanlard a itikadda doğru yoldan ayrılmış sapıkların ve yunan felsefesi nin bataklıklarına saplanmış maddecile rin bozuk düşüncelerine karşı Ehl-i sünnet vel-cemaat itikadını izah etmekte, bazı bakımlardan farklı usuller takip etmişlerdir. Daha sonraki asırlarda gelen Ehl-i sünnet âlimleri, bu iki imamın koyduğu usullere uyarak, Ehl-i sünnet itikadını nakletmişlerdir.

Ehl-i sünnetin reisi ise imam-ı a’zam Ebu Hanife hazretler idir. İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretler i, fıkıh bilgileri ni toplayara k, kısımlara, kollara ayırdığı ve usuller, metotlar koyduğu gibi, Resululla hın ve Eshab-ı kiramın bildirdiği itikad, iman bilgileri ni de topladı ve yüzlerce talebesin e bildirdi. Talebesin den, ilm-i kelam, yani iman bilgileri mütehassısları yetişti. Bunlardan imam-ı a’zamın talebesi olan imam-ı Muhammed Şeybani'nin yetiştirdiklerinden, Ebu Bekri Cürcani dünyaca meşhur oldu. Bunun talebesin den de, Ebu Nasır-ı Iyad, kelam ilminde, Ebu Mensur-i Matüridi'yi yetiştirdi. Ebu Mensur, imam-ı a’zamdan gelen kelam bilgileri ni kitaplara yazdı. Doğru yoldan sapmış olanlarla mücadele ederek, Ehl-i sünnet itikadını kuvvetlen dirdi ve her tarafa yaydı.

İmam-ı Eşari de, imam-ı Şafii'nin talebesi zincirind e bulunmakt adır. Bu iki büyük imam, Eshab-ı kiram, Tabiin ve Tebe-i tabiinin bildirdiği itikad ve iman bilgileri ni açıklamışlar, kısımlara bölmüşler, herkesin anlayabil eceği bir şekilde yaymışlardır. İmam-ı Eşari ve imam-ı Matüridi hazretler i, hocalarının müşterek mezhebi olan Ehl-i sünnet vel-cemaattan dışarı çıkmamışlar, ayrı bir mezhep kurmamışlardır.

Taşköprüzade şöyle yazmıştır:
"Ehl-i sünnet vel cemaatın kelam ilmindeki reisleri iki zattır. Bunlardan biri Hanefi, diğeri Şafii'dir. Hanefi olanı, Ebu Mensur Matüridi, Şafii olanı ise Ebu'l Hasen el-Eşari'dir."

Bazı kitaplard a, Eşariyye mezhebi, Matüridiyye mezhebi diye yazılı ise de, bu kendi çalışmalarına verilen isimdir, ayrı mezhep değildir. Her ikisi de Ehl-i sünnet itikadını anlatmıştır. Aralarında ictihad farkları vardır. Bu ayrılıklar temelde ayrılık olmadığı için, ikisi de Ehl-i sünnettir.
Zebidi de şöyle demiştir:
"Ehl-i sünnet vel-cemaat ismi geçince, Eşariler ve Matüridiler kastedili r."

İmanda, itikadda tek mezhep vardır
Bu iki imamın ve hocalarının, amelde dört hak mezhep imamlarının ve onlara tâbi olanların; imanda, itikadda tek bir mezhebi vardır. Bu mezhep Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebidi r. Çünkü İslamiyet, bütün insanlara yalnız bir tek imanı ve itikadı emretmekt edir. Bu imanın esaslarını ve nasıl itikad edileceğini, bizzat Peygamber efendimiz tebliğ etmiştir. İnsanlara, kendileri ni ve her şeyi yaratan Allahü teâlâyı haber veren Peygamber imiz, Allahü teâlâya, Onun yarattıklarına ve Onun emir ve yasaklarına imanın nasıl olacağını da bildirmiştir. Muhammed aleyhisse lama ve Onun bildirdik lerine, temiz, dürüst ve hakiki bir iman, ancak Onun bildirdiğine tam ve hiç şüphesiz kabul edip inanmakla mümkün olur. Bu hususta çok az, kıl kadar da olsa bir ayrılığın, Ondan ayrılmak olacağı meydandadır. Böyle bir ayrılığa düşenlerin kendileri ni haklı çıkarmak için öne sürecekleri dini, siyasi, beşeri, içtimai, fenni v.s. gibi sebepleri n hiçbir kıymeti yoktur. Çünkü İslamiyet her ne suret ve sebeple olursa olsun, imanda ve itikadda ayrılığa asla izin vermemekt e, yasaklama ktadır.

Eshab-ı kiramın iman ve itikadda hiçbir ayrılıkları olmadı. Eshabdan olmayanla r ve daha sonraki asırlarda gelenler arasında ise zamanla imanda, itikadda bazı ayrılıklar ortaya çıkarıldı ve bid’at fırkalarının sayısı 72’ye ulaştı. Bu ayrılıkları çıkaranların ve bunların sözlerine inanarak bozuk düşüncelerini benimseye nlerin ileri sürdükleri sebepler çok çeşitli ve herbirine göre farklı olmakla beraber, esas sebepler; "Münafık ve başka dinden olanların çıkardıkları fitneler, Kur’an-ı kerimin müteşabih âyetlerini kendi anlayışlarına göre tevil etmeye kalkışmaları, eski Hind ve Yunan felsefesi ile Mecusi inançlarının İslamiyet’e sokulma çabaları, Eshab-ı kiramın maslahata (huzurun, dirliğin, iyiliğin teminine) ait konularda ki ictihad ayrılıklarını anlayamam a ve bunları kendi nefsani arzularına, siyasi maksat ve ihtirasla rına perde veya alet etme, kısa zamanda çok geniş ülkelere yayılan İslamiyet’in henüz yeni müslüman olmuş büyük kitlelerc e tam anlaşılmadan birtakım insanların eski din ve inançlarına ait bazı unsurları tamamen terk edememele ri ve bunları İslamiyet’ten sayma yanlışına düşmeleri" şeklinde özetlenebilir.

Ancak, İslam tarihinde görülen 72 sapık fırkanın ortak vasfı; siyasi ve dünyevi menfaat ve saiklerle ortaya çıkmış olmalarına rağmen, hemen hepsi Kur’an-ı kerimdeki muhkem ve bilhassa müteşabih âyet-i kerimeler i kendi akıllarına göre tefsir yoluna gitmişler, böylece felsefe yaparak ve bu âyetleri, iddiaları istikamet inde tevil ederek kendileri ne Kur’an-ı kerimden deliller bulduklarını ileri sürmüşlerdir.
Mesela, Kur’an-ı kerimde geçen, Allah’ın eli, yüzü vb. sıfatlarını gösteren ifadeleri, kendi düşüncelerine ve konuşma dilindeki manalarıyla kabul ederek, Allahü teâlâyı zatı ve sıfatlarıyla tecsim eden, yani cisim ve insan şeklinde düşünen bu sapık fırkalar, Kur’an-ı kerimin doğru manası olan murad-ı ilahiyi anlayamamışlar, doğrusunu anlatan Ehl-i sünnet âlimlerinin açıklamalarını kabul etmedikle ri gibi, ayrıca onlara fikren ve fiilen saldırmışlardır.

İslamiyet’te (Selefiye mezhebi) diye bir şey yoktur
Selef-i salihinin yolunda bulunan müslümanlara (Ehl-i sünnet) denir. Ehl-i sünnet olmayıp, Ehl-i sünnet âlimlerinin nasslarda açık bildirilm emiş olan ahkamdaki ictihadla rını beğenmeyen ve bu manası açıkça anlaşılamayan nassları yanlış tevil ederek, anladıklarını Selef-i salihinin yolu olarak savunan sapıklara Selefiye denir. Bu bid’ati ortaya çıkaranların en meşhuru İbni Teymiye ve vehhabile rdir. Bunlar kendileri nin Eshab-ı kiram yolunda olduğunu savunuyor, Kur’an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden yanlış ve bozuk manalar çıkararak, Ehl-i sünnet olan hakiki müslümanları kötülüyorlar.

Hemen söyleyelim ki, Ehl-i sünnet âlimlerinin kitaplarında, Selefiye denilen bir isim ve Selefiye Mezhebi diye bir yazı yoktur. Bu isimler mezhepsiz ler tarafından sonradan uydurulmuş ve cahil din adamları tarafından, mezhepsiz lerin kitapları Arabiden Türkçeye tercüme edilirken, Türkler arasında da yayılmaya başlamıştır.
Bunlara göre :
(Eşari ve Matüridi mezhepler i kurulmada n evvel bütün Sünnilerin tâbi oldukları mezhebe Selefiye adı verilmekt edir. Bunlar Sahabe ve Tabiinin izinde yürümüşlerdir. Selefiye mezhebi Eshabın, Tabiinin ve Tebe-i tabiinin mezhebidi r. Dört büyük imam bu mezhebe mensup idi. Selefiye mezhebini müdafaa için ilk eser, (Fıkh-ul-ekber) ismi ile imam-ı a’zam tarafından yazılmıştır. İmam-ı Gazali, (İlcam-ül avam-anil kelam) eserinde Selefiye mezhebini n esaslarını yedi olarak bildirmek tedir. İmam-ı Gazalinin zuhuru ile müteahhirinin ilm-i kelamı başlar. İmam-ı Gazali, önce gelen kelamcıların mezhepler ini ve İslam filozofla rının fikirleri ni tetkik ettikten sonra, kelam ilminin metotlarında değişiklikler yaptı. Felsefi düşünceleri, red maksadıyla kelama soktu. Razi ve Amidi, kelam ile felsefeyi mecz ederek bir ilim haline koydular. Beydavi ise, kelam ile felsefeyi birbirind en ayrılmaz hâle koydu. Müteahhirinin ilm-i kelamı Selefiye mezhebini n yayılmasına mani oldu. İbni Teymiye ve talebesi İbn-ül-Kayyım-il-cevziyye, Selefiye mezhebini ihyaya çalıştılar. Selefiye mezhebi sonradan ikiye ayrılmıştır: Eski Selefiler, Allah’ın sıfatları ve müteşabih nassları hakkında tafsilata girmemişlerdir. Sonraki Selefiler bunlar hakkında tafsil cihetine ehemmiyet vermişlerdir. İbni Teymiye ve ibni Kayyım Cevziyye gibi sonraki Selefiler de bu hâl açık olarak görülmektedir. Eski ve yeni Selefiler in hepsine birden (Ehl-i sünneti hassa) denir. Ehl-i sünnet kelamcıları bazı nassları tevil etmişlerse de, Selefiye buna muhalifti r. Selefiye, Allah’ın yüzü ve gelmesi, insanların yüzüne ve gelmesine benzemez diyerek müşebbiheden ayrılmıştır) diyorlar.
CEVAP
Eşari ve Matüridi mezhepler i sonradan kurulmuş demek doğru değildir. Bu iki büyük imam, Selef-i salihinin bildirdik leri itikad, iman bilgileri ni açıklamışlar, kısımlara bölmüşler, herkesin anlayabil eceği bir şekilde yaymışlardır. İmam-ı Eşari, imam-ı Şafii’nin talebesi zincirind e bulunmakt adır. İmam-ı Matüridi de, imam-ı a’zam Ebu Hanife’nin talebeler i zincirini n büyük bir halkasıdır.

İmam-ı Eşari ve imam-ı Matüridi, hocalarının itikaddak i müşterek olan mezhepler inden dışarı çıkmamış, mezhep kurmamıştır. Bu ikisinin ve hocalarının ve dört mezhep imamının tek bir itikadı vardır. Bu da Ehl-i sünnet vel cemaat ismi ile meşhur olan itikad mezhebidi r. Bu fırkada bulunanla rın itikadları, inanışları, Eshab-ı kiramın ve Tabiinin ve Tebe-i tabiinin inanışlarıdır. İmam-ı a’zam Ebu Hanife hazretler inin yazdığı, Fıkh-ul-ekber kitabı, Ehl-i sünnet mezhebini müdafaa etmektedi r. Bu kitapta ve imam-ı Gazali hazretler inin, İlcam-ül-avam-anil-kelam kitabında Selefiye kelimesi yoktur. Bu iki kitap ve Fıkh-ul-ekber kitabının şerhleri arasında Kavl-ül-fasl kitabı, Ehl-i sünnet fırkasını bildirmek te ve bid’at fırkaları ile felsefeci lere cevaplar vermekted ir.

İmam-ı Gazali hazretler i, İlcam-ül-avam kitabında, (Bu kitapta itikaddak i fırkalardan, Selef mezhebini n hak olduğunu, bildireceğim. Bu mezhepten ayrılanların bid’at sahibi olduklarını anlatacağım. Selef mezhebi demek, Eshabın ve Tabiinin itikadları demektir. Bu mezhebin esasları yedidir) diyor. Görülüyor ki, İlcam kitabı, Selef mezhebini n yedi esasını yazmaktadır. Buna Selefiyen in yedi esası demek, kitabın yazısını değiştirmek ve imam-ı Gazali hazretler ine iftira etmek olmaktadır.

Ehl-i sünnet kitaplarının hepsinde, mesela, çok kıymetli fıkıh kitabı olan, Dürr-ül-muhtar’ın şahidlik kısmında, Selef ve Halef dedikten sonra; (Selef, Eshab-ı kiramın ve Tabiinin ismidir. Bunlara (Selef-i salihin) de denir. Halef de, Selef-i salihinde n sonra gelen Ehl-i sünnet âlimlerine denir) yazılıdır.

İmam-ı Gazali ve imam-ı Razi ve tefsir âlimlerinin baş tacı olan imam-ı Beydavi hazretler i, hep Selef-i salihin mezhebind e idiler. Bunların zamanında türeyen bid’at fırkaları, ilmi kelama felsefeyi karıştırdılar. Hatta imanlarının esasını felsefe üzerine kurdular. Milel ve Nihal kitabında bu bozuk fırkaların inançları geniş anlatılmaktadır.

Bu üç imam, bu bozuk fırkalara karşı Ehl-i sünnet itikadını müdafaa ederken ve onların sapık fikirleri ni çürütürken, onların felsefele rine de geniş cevaplar verdiler. Bu cevapları, Ehl-i sünnet mezhebine felsefeyi karıştırmak değildir. Bilakis kelam ilmini, kendisine karıştırılan felsefi düşüncelerden temizleme ktir. Beydavi’de ve bunun şerhlerinin en kıymetlisi olan Şeyhzade tefsirind e hiçbir felsefi düşünce, hiçbir felsefi metot yoktur. Bu yüce imamlara felsefe yolunda idiler demek, çok çirkin iftiradır.

Ehl-i sünnet âlimlerine bu iftirayı ilk olarak, İbni Teymiye, Vasıta kitabında yazmıştır. İbni Teymiye’nin ve talebesi İbn-ül-Kayyım-ıl-cevziyye’nin Selefiye mezhebini ihyaya çalıştıklarını söylemek ise, hak yolda olanlar ile bâtıl yola sapmış olanların ayrıldığı mühim bir noktadır. Bu iki şahıstan evvel Selefiye mezhebi, hatta Selefiye kelimesi yok idi ki, bu ikisinin ihyaya çalıştığı söylenilebilsin. Bu ikisinden evvel yalnız ve tek hak itikad olarak (Ehl-i sünnet vel-cemaat) ismi verilmiş olan Selef-i salihinin mezhebi vardı. İbni Teymiye, bu hak mezhebi bozmuş, birçok bid’atler meydana çıkarmıştır. Şimdi mezhepsiz lerin, dinde reformcul arın, kitaplarının, sözlerinin, yanlış düşüncelerinin kaynağı, hep İbni Teymiye’nin bid’atleridir.

Bunlar, kendileri nin hak yolda olduklarına gençleri inandırmak için, korkunç bir hile ortaya çıkardılar. İbni Teymiye’nin bid’atlerini, yanlış fikirleri ni haklı göstererek, gençleri onun yoluna sürüklemek için, Selef-i salihine Selefiye ismini verdiler. Selef-i salihinin halefleri olan İslam âlimlerine felsefe ve bid’at lekelerin i bulaştırdılar. Bunları, Selefiye dedikleri uydurma isimden ayrılmakla suçladılar. İbni Teymiye’yi Selefiyey i yeniden canlandıran bir kahraman, bir müctehid olarak ortaya koydular. Halbuki, Selef-i salihinin halefleri olan Ehl-i sünnet âlimleri, zamanımıza kadar, hatta bugün bile, yazdıkları kitaplarında Selef-i salihinin mezhebi olan (Ehl-i sünnet) itikad bilgileri ni savunmuşlar, ibni Teymiye’nin, Şevkani’nin ve benzerler inin Selef-i salihinin yolundan ayrıldıklarını ve müslümanları felakete ve Cehenneme sürüklediklerini bildirmişlerdir. Et-tevessül-ü-bin-Nebi ve bis-Salihin ve Ulema-ül-müslimin vel-muhalifun ve Şifa-üs-sikam ile bunun ön sözü olan Tathirul-füad min-denisil-itikad kitaplarını okuyanlar, yeni Selefiye denilen bu inanışları ortaya çıkaranların, müslümanları felakete götürdüklerini ve İslam dinini içeriden yıkmakta olduklarını çok iyi anlar.

Son günlerde, bazı ağızlardan Selefiye ismi işitilmeye başlandı. Her müslüman şunu iyi bilmelidi r ki, İslamiyet’te Selefiye mezhebi diye bir şey yoktur. İslamiyet’te yalnız Selef-i salihin mezhebi vardır. Selef-i salihin, hadis-i şerif ile meth ve sena buyurulmuş olan, ilk iki asrın müslümanlarıdır. Üçüncü ve dördüncü asırlarda gelen İslam âlimlerine Halef-i sadıkin denir. Bu şerefli insanların itikadına, Ehl-i sünnet vel-cemaat mezhebi denir. Bu mezhep, iman, inanış mezhebidi r. Selef-i salihinin, yani Eshab-ı kiram ile Tabiin-i izamın imanları hep aynı idi. İnanışları arasında hiç fark yoktu. Şimdi yer yüzünde bulunan müslümanların çoğu, Ehl-i sünnet mezhebind edirler. Yetmişiki sapık bid’at fırkalarının hepsi ikinci asırdan sonra ortaya çıktı. Bunların bir kısmının kurucuları daha önceden yaşamış iseler de, kitaplarının yazılması ve toplu olarak ortaya çıkmaları ve Ehl-i sünnete karşı baş kaldırmaları Tabiin-i izamdan sonra oldu.

Ehl-i sünnet itikadını ortaya koyan Resululla htır
Ehl-i sünnet itikadını ortaya koyan Resululla htır. İman bilgileri ni Eshab-ı kiram bu kaynaktan aldılar. Tabiin-i izam da bu bilgileri ni, Eshab-ı kiramdan öğrendiler. Daha sonra gelenler, bunlardan öğrendiler. Böylece, Ehl-i sünnet bilgileri bizlere nakil ve tevatür yoluyla geldi. Bu bilgiler akıl ile bulunamaz . Akıl bunları değiştiremez. Akıl, bunları anlamaya yardımcı olur. Yani, bunları anlamak, doğruluklarını, kıymetlerini kavramak için akıl lazımdır.

Hadis âlimlerinin hepsi, Ehl-i sünnet itikadında idiler. Amelde dört mezhebin imamları da bu mezhepte idi. İtikadda mezhebimi zin iki imamı olan Matüridi ve Eşari de Ehl-i sünnet mezhebind e idi. Bu her iki imam, hep bu mezhebi yaydılar. Sapıklara karşı ve eski yunan felsefesi nin bataklıklarına saplanmış olan maddecile re karşı bu tek mezhebi savundula r. Bu iki büyük Ehl-i sünnet âliminin zamanları aynı ise de, bulundukl arı yerler birbirind en ayrı ve karşılarındaki saldırganların düşünüş ve davranışları başka olduğundan, savunma metotları ve tenkitler i birbirind en farklı olmuş ise de, bu hâl, yollarının ayrı olduğunu göstermez. Bunlardan sonra gelen yüzbinlerle derin âlim ve veliler, bu iki yüce imamın kitaplarını inceleyer ek ikisinin de, Ehl-i sünnet mezhebind e olduklarını söz birliği ile bildirmişlerdir.

Ehl-i sünnet âlimleri, manaları açık olan nassları, zahirleri üzere almışlardır. Yani, böyle âyet-i kerimeler e ve hadis-i şeriflere açık olan manaları vermişler, zaruret olmadıkça böyle nassları (tevil) etmemişler, bu manaları değiştirmemişlerdir. Kendi bilgileri ve görüşleri ile bir değişiklik hiç yapmamışlardır. Sapık fırkalardan olanlar ve mezhepsiz ler ise, yunan felsefeci lerinden ve din düşmanı olan fen taklitçilerinden işittiklerine uyarak, iman bilgileri nde ve ibadetler de değişiklik yapmaktan çekinmemişlerdir.

İmanda parçalanmak, fırkalara ayrılmak yasaktır
İmanda parçalanma, gruplara ayrılmak kötüdür, asla caiz değildir. Kur’an-ı kerimde mealen buyuruluy or ki:
(Hidayeti [kurtuluş yolunu] öğrendikten sonra, Peygamber e uymayıp, müminlerin yolundan ayrılanı, saptığı yola sürükleriz ve çok fena olan Cehenneme atarız.) [Nisa 115]

(Hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılınız. [İmanda] Fırkalara bölünmeyiniz.) [Al-i İmran 103]

Peygamber efendimiz de, Müslümanlar arasında imanda ve itikadda ayrılıkların felaket olduğunu bildirere k, meşhur olan bir hadis-i şerifinde, (Yahudiler, 71 fırkaya ayrılmıştı. Bunlardan 70’i Cehenneme gidip, ancak bir fırkası kurtuldu. Hristiyan lar da, 72 fırkaya ayrıldı. 71’i Cehenneme gitti. Benim ümmetim de 73 fırkaya ayrılır. Bunlardan 72’si Cehenneme gider, yalnız bir fırka kurtulur) buyurdu. Eshab-ı kiram, bu bir fırkanın kimler olduğunu sorduğunda; (Cehennemd en kurtulan fırka, benim ve Eshabımın gittiği yolda gidenlerd ir) buyurdu. (Tirmizi, İbni Mace)

İbni Teymiye’nin sapık fikirleri vehhabile re kaynak oldu
Mezhepsiz ler kendileri ne, Selefiye ismini takmışlar. İbni Teymiye, Selefiler in büyük imamıdır diyorlar. Bu sözleri bir bakımdan doğrudur. Çünkü, ibni Teymiye’den önce (Selefi) ismi yoktu. Selef-i salihin vardı. Bunların itikadları da Ehl-i sünnet mezhebi idi. İbni Teymiye’nin sapık fikirleri vehhabile re ve diğer mezhepsiz lere kaynak oldu. İbni Teymiye Hanbeli mezhebind e olarak yetişti. Yani Ehl-i sünnet idi. Fakat ilmi çoğalınca kendi fikirleri ni beğenmeye, kendini Ehl-i sünnet âlimlerinden üstün görmeye başladı. İlminin çoğalması, dalaletin e, sapıtmasına sebep oldu. Hanbeli olması kalmadı. Çünkü, dört mezhepten birinde olabilmek için, ehl-i sünnet itikadında olmak lazımdır. Ehl-i sünnet itikadında olmayan kimse için Hanbeli mezhebind edir denilemez .

Zamanımızda, ibni Teymiye’yi taklit etmek modası ortaya çıktı. Onun sapık yazılarını savunuyor ve kitaplarını, bilhassa Vasıta kitabını bastırıyorlar. Bu kitap baştan başa onun Kur’an-ı kerime ve hadis-i şeriflere ve icma-ı müslimine uymayan fikirleri ile doludur. Okuyanlar arasında büyük fitne ve bölücülük uyandırmakta, kardeşi kardeşe düşman etmektedi r. Hindistan’da bulunan vehhabile r ve başka İslam memleketl erinde, bunların tuzaklarına düşmüş olan cahil din adamları, ibni Teymiye’yi kendileri ne bayrak yapmışlar, ona (Büyük müctehid), (Şeyh-ül-İslam) gibi isimler takıyorlar. Onun sapık fikirleri ne, bozuk yazılarına din ve iman diye sarılıyorlar. Müslümanları parçalayan, İslamiyet’i içerden yıkan bu feci akıntıyı durdurmak için Ehl-i sünnet âlimlerinin onu red eden, vesikalar la çürüten kıymetli kitaplarını okumalıdır. Bu kıymetli kitaplar arasında, büyük imam, derin âlim Takıyyüddin-üs-Sübki hazretler inin, Şifa-üs-sikam fi-ziyareti-hayril-enam kitabı, İbni Teymiye’nin bozuk fikirleri ni mahvetmek te, fesatlarını yok etmekte, inatçılığını ortaya koymaktadır. Kötü niyetleri nin, bozuk inanışlarının yayılmasını önlemektedir.

Vehhabile rin ve bazı mezhepsiz lerin Şeyh-ül-İslam bilip yolundan gittikler i İbni Teymiye hakkında geniş bilgi Mezhep ve Mezhepsiz lik maddesind e, Bazı şahıslar hakkında özet bilgi kısmında var.

Yehova Şahitleri ve Selefiyec ilerin benzer yönleri
Yehova (Yehve), Yahudiler in milli ilahlarıdır. Yehova dini, önce Russel tarikatı, 1931'de Yehova Şahitleri adını aldı. "İsa'nın dünya krallığı başladı" diyerek, devletler in sonunun yaklaştığını, tarihler vererek ortaya attılar. Bu tarihler, 1914, 1918, 1925 ve 1975'tir. Tabii hepsi de boşa çıktı.
Öteki Hristiyan lar (İsa üç tanrıdan biridir) derler iken, Yehovacılar için, ilah tek ise de, (İsa, Yehova'nın oğludur) derler. Hazret-i İsa'yı ilahlıktan çıkarmaları diğer Hristiyan ları kızdırmıştır. Milliyet ve vatan sevgisini reddederl er ve askerlik yapmaya karşıdırlar. Mevcut rejimlere ayaklanma ları, isyanı teşvik ederler.

Yahudilik dışında bütün dinleri düşman bilirler. Yöneticilerin hemen hepsi Yahudi'dir. Yahudi'lerin 19 kitabını bunlar da mukaddes kabul ederler. 144 bin seçkin Yahudi'nin dünyayı yönlendireceğine, Cennetin dünyada olacağına, Hazret-i İsa'nın dünyadaki Cennette krallık kuracağına, Yehovacıların dışında herkesin ölüp bir daha dirilmeye ceğine ve ölen Yehovacıların dirileceğine ve bir daha ölmeyeceğine inanırlar. Her çocuk günahkâr doğar derler.

Müslümanları aldatmak için, Yehova yerine "Allah" ve diğer İslami terimleri kullanırlar. Şık, süslü giyinmiş güzel kızlarla, tatlı, okşayıcı dillerle cahilleri aldatmaya, Hristiyan yapmaya çalışırlar. Ele geçirdikleri adreslere broşür, kitap ve kaset gönderirler. E-maillerle, sitelerle zehir kusarlar.
Bunlar, birçok yönden Selefiyec ilere (Necdilere) benzerler .

Bazıları şöyledir:
1- Yehovacılar, "İlk Hristiyan lar gibi, İncillere sarılalım" derler. Selefiyec iler de, "Yalnız Kur'ana sarılalım" derler.

2- Yehovacılar da, selefiyec iler de mezhebe, tarikata karşıdırlar. Selefiyec iler, birçok tasavvuf büyüğüne kâfir derler.

3- Yehovacılar, ilk Hristiyan ların yolunda olduklarını söylerler. Selefiyec iler de aynı mantıkla ilk Müslümanların yolunda olduklarını söylerler. (Selef, ilk Müslümanlar manasına gelir.)

4- Yehovacılar Cehennemi inkâr ederler. Selefiyec iler de, pirleri olan İbni Teymiye gibi Cehennem sonsuz değil derler.

5- Yehovacılar, Allah insan gibi düşünür diyerek "Tanrının düşüncesi" tabirini kullanırlar. Selefiyec iler de, "Kur'ani düşünce, İslam düşüncesi" gibi tabirler kullanırlar. Halbuki İslamiyet’i bir düşünce olarak kabul etmek küfürdür.

6- Yehovacılar da Selefiyec iler de, Allah gökte derler.

7- Yehovacılar ruha inanmaz, "Elektriğe benzeyen kişiliksiz bir kuvvet" derler. Bazı selefiyec iler de meleklere, rüzgar, tabiat kuvvetler i derler.

8- Yehovacılar, doğum günü kutlamazl ar. Doğum günü kutlamasına yaratıklara tapınmak derler. Selefiyec iler de doğum günü olan mevlidi bid’at sayar, Peygamber e tapmak derler.

9- Yehovacılar, kadere inanmazla r. Selefiyec ilerin bir kısmı da kadere inanmaz.

10- İncilleri işlerine geldiği gibi yorumlar, Yehovacı olmayanla ra kâfir derler. Selefiyec iler de, Kur'anı işlerine geldiği gibi yorumlarl ar. Selefiyec i olmayanla ra müşrik derler.

İbni Sebe, bir Yahudidir, Hristiyan lığı bozan Pavlos da Yahudi'dir. Selefiyec ilerin Yehovacılara benzemele ri tesadüf değildir. Her bozuk fırkanın altında, bir Yahudi veya İngiliz parmağı vardır. Her taşın altında onlar gizlidir.

Selefilik [ Vehhabili k ]
Sual: İtikadda tek mezhep, Ehl-i sünnet vel cemaattir . Amelde ise dört hak mezhep vardır. Son zamanlard a, selefiye mezhebi diye bir şey çıkardılar. Selefilik nedir
CEVAP
Eshab-ı kirama, tabiine, tebe-i tabiine selef veya selef-i salihin denir. Bunların yoluna Ehl-i sünnet vel-cemaat denir.

Mezhepsiz ler, selef kelimesin i istismar ediyorlar . (Selefiye mezhebi, selefin yoludur) diyorlar. İmam-ı a’zamın, imam-ı Eşari’nin, imam-ı Matüridi’nin yolu selefin yolu değilmiş gibi bir intiba vermeye çalışıyorlar.

Bazı sapıklar da çıkıp, (Peygamber iyye mezhebi) kursa, buna da bu peygamber in yoludur dese itibar edilir mi? İmam-ı Gazali hazretler i, Eshab-ı kiramın yolu olan Ehl-i sünnet itikadını anlatıp, (İşte selefin mezhebi budur) buyuruyor .

İtikadda mezhep tektir. Çünkü itikadda ayrılık olmaz. İtikadda mezhebimi z Ehl-i sünnet vel-cemaattır. Ehl-i sünnet fırkasının meşhur iki imamı vardır. Birincisi imam-ı eşari, ikincisi imam-ı Matüridi’dir. İkisinin ictihadla rı arasındaki farklılık temelde değildir. Eğer farklılık temelde olsa idi, biri Ehl-i sünnet itikadından ayrı olsaydı, elbette onun itikadı Ehl-i sünnet kabul edilmezdi .

Amele ait bir mezhepte farklı ictihadla ra sahip imamlar olabilir. Mesela imam-ı a'zam ile imam-ı Ebu Yusuf’un ictihadı farklı olabilir. Farklı olması, rahmet olup Hanefi mezhebine aykırı olmaz. İmam-ı Eşari ile imam-ı Matüridi arasında iman konusunda temelde ayrılık yoktur. Hatta biri Hanefiler in, diğeri Şafiilerin imamı demek de doğru değildir. İkisi de ehl-i sünnetin imamlarıdır.

İmam-ı Rabbani ve imam-ı Matüridi, Hanefi mezhebine göre amel ettikleri için itikadda Hanefi imamları olarak bilinmekt edir. Ebul Hasen-i Eşari de Şafii’ye göre amel ettiği için itikadda Şafii imamı olarak tanınmaktadır. Bir şafii, imam-ı Matüridi gibi inansa veya bir hanefi, imam-ı Eşari gibi inansa Ehl-i sünnet olmaktan çıkmaz. Fakat bir kimse, amele ait bir hükümde ihtiyaçsız kendi mezhebini bırakıp, başka bir mezhebin hükmü ile amel etse mezhepsiz olur. (Hulasat-üt-tahkik)

Hiçbir İslam âlimi, selefiye mezhebi diye bir mezhepten bahsetmem iştir. İbni Teymiyeci ler, selefiyiz diyorlar. Selefilik, vehhabiliğin kamufle adıdır. Bazı selefi yazarlar, itikadda hak olan mezhebi üçe ayırıyorlar. Halbuki Tirmizi’nin bildirdiği hadis-i şerifte (Ümmetim 73 fırkaya ayrılacak, yetmiş ikisi Cehenneme gidecekti r) buyurulur ken, üç fırkaya fırka-i naciyye denir mi, itikadda üç tane hak mezhep olur mu? Fırka-i naciyye denilen kurtuluş fırkası bir tanedir. O da Ehl-i sünnet-vel-cemaattir. Hadis-i şerifle de bildirild iği gibi, diğerleri Cehenneme gidecekti r. (Hadika)

İtikadda ve amelde mezhep
Sual: İtikatta ve amelde kaç hak mezhep vardır?
CEVAP
İtikatta hak fırka tektir. O da, Ehl-i sünnet vel cemaat fırkasıdır. Bu fırka, amelde, dört hak mezhebe ayrılmıştır. Bunlar, Hanefi, Şafii, Maliki ve Hanbeli’dir. Her mezhebin içinde müctehidler vardır. Mesela Hanefi mezhebind e, İmam-ı Ebu Yusuf ve İmam-ı Muhammed, İmam-ı Züfer gibi. Bunlar Hanefi mezhebini n üsul ve kaideleri ne aykırı olmadan farklı ictihadla rda bulundukl arı için, Hanefi’den farklı bir mezhep sayılmamıştır.

Ehl-i sünnetin iki itikat imamı olan İmam-ı Matüridi ve İmam-ı Eş’ari de, Ehl-i sünnete aykırı olmayan farklı bazı ictihadla rda bulunmuşlardır. Bu farklı ictihadla rı Ehl-i sünnet itikadını zedelemez .

Mezhepsiz ler itikatta mezhebi üçe ayırıp, yani Matüridi ve Eş’ari diye ayırıp bir de selefiyye diye bir şey çıkarmışlardır. Bu selefiyye nin adından başka, selefi salihin ile hiçbir ilgisi yoktur. Vehhabile r kendileri ni bu isim altında gizlemekt edirler.

Tevhid ehli
Sual: Bazıları, kendileri için, tevhid ehli diyorlar. Her Müslüman tevhid ehli değil mi?
CEVAP
Elbette, her Müslüman tevhid ehlidir. Öyle söyleyenler, kendileri ne selefi diyen kimselerd ir. Selefilik, Vehhabiliğin kamufle edilmiş halidir. Bunlar, kendileri nden olmayana müşrik derler

Selefilik nerede yaygındır
Suudi Arabistan,Kuveyt,BAE,Katar,Irak,Umman,Bahreyn,İran ( Basra Körfezi )
İslam adı altında faaliyet gösteren,bazı terör örgütleri Selefi inancındadır



« Son Düzenleme: Ocak 30, 2020, 05:49:54 ÖS Gönderen: admin » Logged
Sayfa: [1]
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2008, Simple Machines
LinkBacks Enabled by LordReco | FoRuMBoL Themes