+ ISLAMGREEN34 NEW WORLD » İSLAM-GREEN34 YAZI GRUBU ÜYELERİNDEN ÖRNEK METİNLER » İSLAMDA KADINA VERİLEN DEĞER (Moderatör: İman_Power)
 İSLAMDA KADINA VERİLEN DEĞER - Aziz_Şirzad - KONU İÇİN LÜTFEN TEKRAR TIKLAYINIZ

Kullanıcı Adı: Beni Hatırla?
Şifre:
Sayfa: [1]
Konu: İSLAMDA KADINA VERİLEN DEĞER - Aziz_Şirzad - KONU İÇİN LÜTFEN TEKRAR TIKLAYINIZ  (Okunma Sayısı 14282 defa) Seçenekler Arama
« : Kasım 01, 2010, 07:45:21 ÖS »
admin
Ziyaretçi
İSLAMDA KADINA VERİLEN DEĞER - Aziz_Şirzad - KONU İÇİN LÜTFEN TEKRAR TIKLAYINIZ


Allah c.c islam için çalışan
sitelerde n razı olsun ve başarılarının devamını
nasip eylesin inşallah

http://www.islam-green34.com

İSLAMDA KADINA VERİLEN DEĞER - Aziz_Şirzad

http://www.islamkent.org/showthread.php?t=15563

-Ey insanlar, sizi tek bir candan yarattı, o canın eşini de ondan yaratıp ikisinden birçok erkek ve kadın türetti.-nisa 1 ayet.Yara tıliş olarak aynı şekilde yaratılan erkek ve kadın yaşamda bir kaç nokta hariç eşit bir konumdadırlar.Bu farklılık azr eden konular dan biri de risaletir .-biz elçi olarak sadece erkeklerd en gönderdik.-ayeti buna delildir. Kemalat yönünden erkek ile kadın eşitir hata ve hata kuranda bazı yerlerde kadının erkeklerd en kemalat olarak önde olduklarını görürüz.Kuranda şöyle buyrulur -Meryem, bu sana nereden geldi? deyince Bu, Allah katındandır. Şüphesiz Allah, dilediğine hesapsız rızık verendir dedi.-ayet burda hesapsız olarak rızıklandırılan bir kadındır.Kuranda sebe halkına baktıgımızda onları yöneten bir kadın oldugunu görürüz işin ilginç yanı burda bu kadın danışmanlarından daha akılıdır.Kuran bunu söyle anlatır.- (Sonra Melike) dedi ki: Beyler, ulular! Bu işimde bana bir fikir verin. (Bilirsini z) siz yanımda olmadan (size danışmadan) hiçbir işi kestirip atmam.
Onlar, şu cevabı verdiler: Biz güçlü kuvvetli kimseleri z, zorlu savaş erbabıyız; buyruk ise senindir; artık ne buyuracağını sen düşün.
Melike: Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi, orayı perişan ederler ve halkının ulularını alçaltırlar. (Herhalde) onlar da böyle yapacakla rdır, dedi-ayet neml suresi. Burda cok ince bir akıl vardır ki oda ileriyi görme basiretid ir.Kurand a ve islam tarihleri nde genelikle resullere iman edenler yada iman etmeyenle r Allah ı o resuler ile anmişlardır yani şöyle diyelim aracı koşarak.Buna şöyle misal verebilir iz(Muhammedi n rabbine iman etik) ve buna kuran da şöyle bir misal buluruz -Sihirbazlar hep birden secdeye kapandılar Alemlerin rabbine iman etik dediler musanın ve harunun rabbine .-ayet araf suresi.Bu rda erkeklerın iman etmesine bakınca musa ve harunun rabbi ifadesi kulanılmış tır oysa kuran da belkısın iman etme sahnesi söyle resm edilir.-Melike de di ki: Rabbim! Ben gerçekten kendime yazık etmişim. Süleymanla beraber âlemlerin Rabbi olan Allah'a teslim oldum.-ayet neml 44.burda belkis suleymanın peşinden gitmemiş ona tabiyet berirtip aracılık koşmamış bilakıs birlikte tabirini kulanarak direk inancını ve bagını ifade etmiştir ki bu kemalatır.Yukarda kemaleta eşitlik oldugunu ifade etmiştik burda belkısın kemalata erkekleri nasıl geride bıraktıgını görüyoruz.
Kadının fıkhi ve ilmi bir duruşu oldugu gibi aynı zamanda bir ögretmen duruşuda vardır islamda islam tarıhı bunu bize şöyle misalendi rir.Fatıma,zeynep,rabia bunlar ve bunların ardından giden niceleri ile doludur islam tarifi biri kerbelanın ögretmeni biri hfedek arazı antlaşmazlıgına verdiyi kuranı yorum ile fakıhlıgını bir diyeri ise tasavufi kemalatını ortaya koymuştur.Bu yazımız inşallah kadın konusunda bir önsöz olur inşallah kadın konusunu daha detaylı inceleme fırsatı buluruz.

Aziz_Şirzad

http://www.islamkent.org/showpost.php?p=95788&postcount=15

Yukarıdaki bölümde kabaca kadın konusuna değinmeye çalıştık. Şimdi kadın konusunu bir kac ana başlık altında incelemey e calısacagız.Kadın kabaca iki bölümde ele alnabılır.
1- Varlık olarak kadın
2 - Cinsiyet olarak kadın
Varlık olarak kadın yaratıldığında eşit iken zaman içinde kadın bır meta olarak kullanılmış ve ilk cağlardan berı bu durum süre gelmıstır. Oysa Adem peygamber ve çocukları zamanında kadın ve erkek eşit idiler cünkü adem yaratıldıgı zaman kendı ozunden onun bır benzerı olan kadın yaratılmıstır. Ama zamanla ınsanlar seytan tarafından bozulmuş ve kadının bır meta olarak kulanılmasına sebeb olmuş ve tarıhte kadın ruhsuz şeytan olarak gorulmust ur. Romalılar zamanında varlık olarak kadın erkeğe bır meze olarak kullanılmıs ve süreli bir şehvet aracı olmustur. Varlık olarak kadın daha sonraki yıllarda özellıkle avrupada yıne bır meta olmus ve 19. yy sonlarına kadar kutsal kıtaba dokunması bıle yasaklanmıstır.Oysa aynı zaman dilimınde müsluman cografyad a kadın, erkeklerl e eşit bır sekılde yaşamaktaydı. 21. yy ilk ceyreğinden baslayara k kadın batıda tekrar romalılar dönemı gıbı cinsel bir meta olmus ve bu sefer erkek hegomonya sı altında kendisine verılen bır takım sözde imtiyazla r ile daha fazla kölelestırılmıs ve bu sefer hem erkeğin cınsel gıderıcısı hem de kapitalızmın mal satım aracı olmustur.

Varlık olarak kadın erkekle eşit bır yaratılışta erkeğin benzeri ve ondan bir parça (Nisa 1.) -kazandıgından pay sahibi olan-( Nisa 32) -Birbirlerine dost kılınan (Tevbe suresi 71)-Çalişmasına karşılık bulan-(Ali imran 195) -Kendisine bir pay verinen-(Nisa 7-)Mükafata eşit oldugu gibi -cezadada eşit olan erkek ile aynı eşitliği paylaşan(Nur -2) iffetli olma konusunda eşit olan yani erkek bır hata yaparsa bu erkektir normal; kadın bır hata yaparsa cezaya mustahaktır düşüncesını yıkan ve şu ilahi fermanı emr eden-Mumın erkeklere soyle bakıslarını yere ındırsınler ırzlarını korusunla r, mumın kadınlara söyle bakıslarını yere indırsınler ve ırzlarını korusunla r-(Nur 30-31) ,bunlar kuranda belirtile n varlık olarak kadının durumudur . Burda göruldüğü gibi kadın erkek ıle esıt bır sekılde anlatlmak ta ve yasamda erkek ile aynı sorumlulu kları paylasmak tadır.Bu sorumlulu k gerek tıcarı anlamda olsun gerek mukafat anlamında olsun gerek ıffetı korumak ve ahlak olsun ve gerek cezai ehlıyete bile aynı sekılde mukabele goren ve değer kazanan bır varlıktır.Bu durum salt bır sekılde değışkenlık gosterır kı oda rısalet boyutudur yanı elçilik. Çunku Allah soyle buyurur.-biz elçi olarak sadece erkeklerd en gonderdık-(ayet enbiya 7).Bir dığer nokta da su boyuttadır ki; erkek vucut olarak daha guclu kaslara sahıp oldugu ıcın ve nafaka temınınde bulundugu ıcın bır nebze üstün tutulmuştur. Ki bu varlık alemınde salt insana has olan bır ustunluk değıldır korumak ve nafaka temını varlık alemınde hayvanlar dunyasında bıle erkek tarafından yapılan bır işlevdir bu koruma ve nafaka kuranda bu şu eyete anlatılır:-Allah'ın insanlard an bir kısmını diğerlerine üstün kılması sebebiyle ve mallarından harcama yaptıkları için erkekler kadınların yöneticisi ve koruyucus udur.(Nisa -34).Varlık olarak kadın ve erkek dişilik ve erkeklık olarak türün gelişimi ve canlılıgı ıcın cınslere ayrılmıslardır zaten asl olan da budur yani temel olarak yaratılısta eşıt kosulmala rıdır.Varlık olarak kadın erkeğin yaptıgı butun işlerı yapmaya (risalet harıç)muktedır olarak yaratılmıstır.Varlık olarak eşıt olan kadın cınslık olarak farklıdır ki buda dişilik boyutudur(annelik).Varlık olarak kadın eğıtımci olup ırşad görevını yapmakta erkek ıle aynıdır. İslam da Fatıma ,Aişe ,Ümmu Seleme vs bunlar irşad (ögretıcılık, egıtımcılık) görevını çok ıyı bır sekılde uygulamıs, onlardan sonra gelen tasavvuf egıtmenı olan Rabia bu işlevi layıkıyla yerıne getirmiştır.Bu da varlık olarak erkek ıle kadının esıtliğini gostermek ıcındır.Varlık olarak kadın erkekten cogu kez güçlü olmustur bu güçlülük özelıkle kadının evlılık safhasında başka bır yere baska bır mekana göçerken gostermış oldugu dırayetır.Cogu erkek bu dırayetı gostereme mıs ve aile toprak bagı dıyerek baska yerlere gıtmeyı goze alamıstır; bu da kadının güclu oldugu bır noktadır.Bilgelık olarak (fakihlık) kadın tarıhten bu gune değin bır örnek olmustur aklını kulanarak olaylara yorum getırmede, emırlere ıtaat etmed,e fıkhı munazaral arda fıkır beyan etmede kadın varlık olarak erkek ıle aynı sekılde hukum belırtmıs ve vereceyımız ornekte erkeklerı bıle gecmıstır.Yukardakı bolumde verdığimız Belkıs orneğinde Belkıs hem muşavırlerınden daha akılı ve yorumcu ve hem de iman ederken aracısız tam bagımsız iman etmekte, diğerlerını gecen bır fakıhlık orneği sergileme ktedir.-Alemlerın rabbi olan Allah'a Süleyman ıle bırlıkte iman etım.(neml 44)-eyetınde hur ve bagımsız aracısız olarak akilane bir sekılde hüküm vermiş ve varlık olarak erkek ıle eşıtlılığinı gostermıstır.
Varlıkta cinsiyet olarak kadın
Varlıkta cınsıyet olarak kadın ve erkek eşıt değildır.Bu salt insana has bır şey de değildır. Varlık alemınde dişilik baglamında hayvanlar ve ınsanlar alemınde erkek ıle kadın ayrı bır yer teşkıl eder çunku burda kadının dogurganlık özelliği olduğundan ve karnında bır can taşıdıgından ve bu tasıdıgı yuku bıraktıgı zaman onu beslemesınden(sütünden) ve ona karsı besledıği sefkatten dolayı ayrı bır sekılde yaratılmıstır.Ademden halk edılen havva(ki havva demek canlıdan yaratılan demektır)öz olarak aynı ıken sebeb olarak bır canlıdan yaratılmıstır bu yaratılma sebebıyle Ademde boşalan yere sevgı doldurulm us ve erkek kadına karsı buyuk bır sevgı ıle baglanmıstır bu da yaratılmanın bır cılvesıdır.Bu yaratılıs sebebıyledır kı erkek ve kadın bır bırlerını gorduklerınde bır mıknatısın cekım alanına gırmıs gıbı bır bırlerıne bakısmakta dırlar kı islam bu ılk bakısa mesru olarak bakıp bu bakısın ardını ıse yasaklamıstır.Bu ılk bakısın sebebı erkek ve kadın bır bırlerını gorduklerınde erkek kendınden bır parca kadın ıse o parcanın ozunu gormektedır kı bu bır cekım alanıdır.Yanı parca ve oz bırbırlerıne ıhtıyac duymaktadırlar.Dişilık olarak kadın erkekten farklıdır dedık bu farklılık aslında bır tamamlanm adır yanı kadın ve erkek bırbırlerının irfanı tamamlayıcısı olurlar ve- bırbırlerıne ortu olurlar-(bakara 187 ayet)bırbırlerını -teskın(sukunet) ederler-(rum süresi 21 ayet ) Bu teskınıyet erkek ve kadının bırbırlerınde yok olmasıdır kı bu sevgıdır.
Bu sevgının bu kadar buyuk olması da yaratılırken erkek ve kadının bır bırlerının parcaları ve özlerı olması sebebıyledır kı bu parca ve ozluk onlarda buyuk bır sevgı olusturmu s ve kadın dişilık olarak erkeyın irfanı tamamlayıcısı olmustur. Peygamber (selamulla hı aleyhı ve sellem) söyle buyurur:-bana dunyada kadın guzel koku ve namaz sevımlı kılındı-hadıs.
Sonuc olarak olaya bakarsak islam ve kuran kadına bu kadar buyuk bır değer vermısken ıslamı donemde emevi hanedanlıgı zamanında kadın aslı görevınden alınmıs ve tekrar eskı cahılıye donemı adetlerı gıbı(onlardan bıraz daha farklı)meta olarak cınsel tatmın aracı halıne getırılmıs ve kullanılmaya baslanmıstır.Olayın en acı yönü ıse bu emevi hanedanın yaptıgı şeyler hala islamı olarak gorulmekt e dır kı hala fıkıh kitaplarında emevi uygulaması görulmektedır.
Oysa Peygamber zamanında kadın eşiyle her işi yapan devlet baskanına biat eden, savaşa katılan, ticaret yapan ve varlık olarak erkek ile eşit tutulmakt aydı.Kadın konusuna biraz değinmeye çalıştık nasıp olursa yazıya' 21 yy da kadının konumu' konusuna değınmeye çalışacagız.

Aziz_Şirzad




MUSLIM WOMAN’S

FORUM YENİ İSLAMİYET YOLU  İSTANBUL 2007

AHMET METE YILMAZOĞLU

MUSLIM WOMAN’S

KADINLAR SEVGİ HAZİNESİDİR

MUSLIM  WOMAN’S

Peygamber imiz Hz.Muhamm ed ( s.a.v ) Efendimiz i doğuran Hz.Amine( r.a ) dir.
Hz.Amine (r.a ) Annemizde,hem hepimizin Annesi,hemde bir Kadın değilmidir.
Dünyadaki cennetin melekleri bebekler,dünyanın melekleri kadınlardan başkası kim olabilr.
Bebekler birer günahsız melek ise, onları karnında taşıyan,doğuran ve emziren Annelerim iz değilmidir.
Annelerim iz birer melek değilmidir,onlar dünyanın gülleri mübarek kadınlar değilmidir.


Gözlerinin içi güler onların, dünya güler onlar gülerse,fakat,gülmüyor Kadınlarımız.
Müslüman olduğumuzu iddia ediyoruz,biz İslam toplumund a yaşıyoruz sanıyoruz.
Kadınlar hiç ağlamışmı Asr-ı Saadet devri İslam toplumund a,biz nerede yaşıyoruz.
Müslümanların olduğu İslam toplumund a kadınlar ağlamaz,ağlatılamaz.
Bir ülkede Kadınlar ağlıyorsa,Müslümanların kalbinde merhamet ve sevgi yok demektir,eksiktir imanımız


Kadın Rabbinden erkeğe verilen en güzel hediye,kutsal emanet değilmidir.
Kadın dünyanın en güzel varlığı,sonsuz nimet hazinesi,müslüman erkeğin baş tacı değilmidir.
Hz.Adem a.s ın kaburga kemiğinden yaratılmamışmıdır,ruhuda bedeni gibi esnek değilmidir.
Kaburga kemiği esnekltir ama zorlanırsa kırılır yerine gelmesi uzun sürer.
Kadınında kalbi kolay kırılmaz ama kırılırsa yerine gelmesi zor değilmidir. 


Bu nasıl bir İslam toplumudu rki,hep ağlıyor gözünde yaş dinmiyor zavallı Annelerim iz.
Kadınlarımız,Annelerimiz,Halalarımız,Teyzelerimiz,Ablalarımız ve Kız kardeşlerimiz.
Ağlıyorlar ve yine ağlıyorlar,Müslüman kalmamış,derdine derman olacak,sersefiliz.
Kadınlar ağlıyor,Kadının ağladığı yer İslam memleketi midir,İslam’ın olduğu yer değilmidir ülkemiz
Bizler onlara sahip çıkamadık,sen onlara sahip çık Allah’ım,ağlatma onları,biçareyiz. 
 

Peygamber imiz Hz.Muhamm ed s.a.v Efendimiz,kadınını çok severdi.
Eşi HzAişe r.a Annemize " Seni kördüğüm gibi seviyorum " derdi.
Biz hani müslümandık ve Peygamber imiz hani bizlere en güzel örnekti.
Biz kördüğüm gibi sevebiliy ormuyuz,biz sevemiyor sak,imanımız demekki eksikti.
Peygamber imiz Kabeye gitmeden önce,her gün Eşi Hatice r.a mezarında neden ziyaret ederdi.
Hatice r.a aşka adanan bir ömürdü,böyle bir sevgi ve aşk o zamana kadar görülmemişti.


İster yaşı benden küçük olsun,ister büyük olsun,sonuçta aynı toplumun ferdi değilmiyiz.
Onların hepsi benim Annemdir,Ablamdır,Kız kardeşimdir,biz aynı Ümmetin evlatlarıyız.
Kadın sever,sevdiği bir insanla evlenmek, mutlu bir yuva kurmak ister,hangi kadın istemez,
Huzur ve saadet içinde yaşamak haktır,çok isteyerek mi yanlış yollara düştüler,bazı kadınlarımız.
Herşey kader-i kebir deyip kötülükleri yok etmekten vazmı geçmeliyiz,bumudur bizim görevimiz.
Müslümanların olduğu yerde,İslam’ın yaşandığı memleketl erde , zaten yanlış yollara düşenler olmaz.


Kadınlar dünyaya aşkı ve barışı yayarlar,dünyada savaş başlatmazlar.
Kadın sevginin adıdır,ancak sevgi ve merhamet için savaşırlar.
Kadınlar dünyaya renk ve neşe yayarlar,onlar olmadan dünyada sevgisiz yaşanamaz,kadınlarda sevgisiz yaşayamazlar.
Kadınlar olmadan bu dünyada hayat olmaz,insan olmaz,insanlık yok olur.
Kadına verilecek sevgi Allahın emanetine duyulan saygıdır,Allaha duyulan güvenin diğer adı kadındır.
 

Bu İslam’dan kopmuş toplum yapısıdır ,onları bu hale düşüren,biz aynı toplumun fertleriy iz.
Biz aynı toplumun fertleriy sek,hepimiz, az yada çok,bu durumdan sorumlu değilmiyiz.
Kadınlarda bu toplumda yaşıyor ,bizlerde,biz onlar kadar,sorumlu ve suçlu değilmiyiz.
Biz ne çaba gösterdikki toplumu düzeltmek için,biz kendimizi düzeltmekten aciz haldeyiz.
Kadınlarda değildir suç,önce kendimizi ,sonra bozuk toplum yapısını düzeltmeye çalışmalıyız. 


Kadınları boşuna suçlamayın,suçlu değiller,onlar herkese şefkat ve merhamet gösterdiler.
Bu toplum hep onları ezdi,kullandı ve sonra attı,hep iyi niyetleri nin kurbanı oldular.
Kadınlarımızmı suçludur hep,onlar sürekli bizlere merhamet ve şefkat gösterdiler
Bizler onlara aynı şefkat ve merhameti göstermeyecekmiyiz,düştükleri uçurumu göremediler.
Bizler gördük,düşmeden kurtarmay a çalışmayacakmıyız,düşerse kaldırmak görevimiz değilmidir.


Kadını sevecekse k Ferhat,Kerem,Tahir gibi büyük bir aşkla sevmeliyi z.
Aşk ile sevmeliyi z,Nefs ile sevmemeli yiz, Mevlana gibi Allah için sevmeliyi z.
Aşk ile sevmeliyi z kadını,ruh ile sevmeliyi z,madde ve şehvet ile sevmemeli yiz.
Aşk ile sevmek değerlidir,Şehvet ile sevmek değersizdir,biz değer vererek sevmeliyi z.
Kadına sevgide sınırları kaldırıp,sınırsızca ömür boyu,tükenmeden sevmeliyi z .
Kadına verilen sevgi ve aşk,yine bizlere sevgi ve aşk olarak geri döner,bunu artık görmeliyiz.   


Peygamber imiz Hz.Muhamm ed ( s.a.v ) bu fani dünyada üç şeyi sevdiğini söylüyor.
Güzel koku,Namaz ve Mümin-Saliha Kadın.Peygamberimizin sevdiği üç şeyden biri Kadındır.
Ben artık, bu fani dünyada, Kadınların ezildikle rini,sömürüldüklerini görmek istemiyor um,artık yeter.
Bu fani dünyayı ,oldu bitti,zerre kadar sevmeyişimin, asıl nedenleri nden birisi de işte budur.
Kadınların ezilmişliği,itilmişliği,dışlanmışlığı,horlanmışlığı ve sömürülmüşlüğüdür.
Ne olur Rabbim bize sabır ver,hakkı adaleti ve sevgiyi yerine getirmek için bize güç ver.



 
« Son Düzenleme: Ağustos 30, 2013, 11:15:51 ÖÖ Gönderen: admin » Logged
« Yanıtla #1 : Kasım 05, 2010, 08:56:47 ÖÖ »
admin
Ziyaretçi
İSLAM - TÖRE VE KADIN - KONU İÇİN TIKLAYINIZ

İSLAM - TÖRE VE KADIN
 
Allah c.c sanal alemde
islam için çalışan sitelerde n
ve yetkilile rinden razı olsun
başarılarının devamını
nasip eylesin inşallah

http://www.islam-green34.com

İSLAM - TÖRE VE KADIN

YASEMİN İSTANBUL

http://www.yasemin34-leyla.tr.gg

Değerli müslüman kardeşlerim
müslüman bir ülkede yaşıyoruz
ve dünyada müslüman olarak tanınan
yada islami bir yönetimle idare edildiği
varsayılan müslüman ülkelerde
kadınlara yönelik şiddet
ve cinayetle r devam etmektedi r
bazı müslüman ülkelerde
recm cezasıyla
kadınlar katledili rken
ve ülkemizdede töre adı altında
kadınlar katledilm ektedir
bu katliamı mazur göstermek içinde
" islam dini böyle emrediyor
kadının gerektiğinde dövülmesi
ve recmedilm esi islamın gereğidir "
denilmekt edir
değerli müslüman kardeşlerim
gerçekten islamın yaşandığı herhangi bir müslüman ülkede
kadın zaten recmedile cek bir suç işleyemez
işleyemeyeceği içinde
zaten recmedile mez
burada altını çizmek istediğimiz şey
eğer müslüman bir ülkede
kadınlar bahsi geçen recmedilm eyi gerektire n bir suç işliyorsa
o ülkede zaten buna zemin hazırlayan gerekçeler
mevcut olduğundan dolayı
o ülke bir islam ülkesi olarak adlandırılamaz
gerçek islamın yaşandığı bir ülkede
asla ne kadın nede erkek böyle cezalandırmayı gerektire n
adi suçlar işleyemez
eğer isleniyor sa buradaki adilik o kendini müslüman olarak tanıtan
ülkenin adiliğidir şahısların veya kadınların adiliğinden asla söz edilemez
eğer islamın varlığını sürdürdüğü varsayılan bir ülkede
adi suçlar işleniyorsa demekki o ülke gerçek bir islam ülkesi olmadığından dolayı
bu tür suçlara zemin hazırlayan ülke olduğundan
bu suçlar işleniyor demektir
bu o ülkenin islam ülkesi olmadığına delildir
o halde islam ülkesi olmayan bir ülkeninde
islamiyet in hüküm ve kanunlarına dayanarak
kadınları katletmey e islami gerekçe oluşturmayada hakkı yoktur
islam cezalarla katilamla rla gelmedi
eşitlikle özgürlükle hoşgörüyle geldi
kadına verdiği haklarla geldi
recm cezasıyla gelmedi
islam adaletle merhametl e sevgiyle geldi
insanları katletmek le gelmedi islami realite
önce bu kadınları recmedenl erin
gerçekten islamı yaşadıklarını düşünmüyoruz
ve bu kadınlara uygulanan şiddet ve katliamla rın
bizlere islamın gereğiymiş gibi gösterilmesi yanlıştır
gerçek islamı yaşamayanların ve bilmeyenl erinde
yaptıkları katliamla rı işledikleri töre cinayetle rini
islama dayandırmaları islam ile kesinlikl e bağdaşmaz
önce gerçek islamı yaşamaları gerekir
ve ondan sonra yaptıklarının islamla alakalı olup olmadığını
açıklamaları gerekir
veya islamı yaşadıktan sonra özümsedikten sonra
islami realitele ri savunmala rı gerekir
göz göre göre kadınları katledenl erin bizler
yüreğinde Allah korkusu Peygamber s.a.v aşkı
islam sevgisi ve merhameti olduğuna asla inanmıyoruz
ve islamın emirlerin i ve yasaklarını
uygulamak için kadınların katledild iklerined e
kesinlikl e inanmıyoruz
bu katliamla r ve törelerin islamla ilişkisi yoktur
çünkü dünyada gerçek manada islam yaşanmıyor
ve gerçek manada bunu yaşayan bir toplulukt a mevcut değil
islamın olduğu yerde recmi gerektire cek suç işlenmez
recm bir islami hak olabilir diye düşünüyorsanız
bu hakkın uygulanma sını gerektire cek
bir sebepte zaten gerçek bir islam ülkesinde bulunamaz
yapılanlar sadece katliamdır bunun başka açıklaması yoktur
bu gerçeği görmeliyiz artık
aşağıda
Kuzey Irakta göz göre göre yapılan
Ve sözde dinden kaynaklan dığı varsayılan
ve aslında adet gelenek ve töre ile ilgili
olduğu bilinen 
bir genç kızın linç olayı ile ilgili yazı mevcuttur
lütfen okuyunuz daha sonra ülkemizdeki yaşanan
bazı töre hadiseler i ve bunun islamla
ilişkisi olup olmadığı hakkında yazılara geçeceğiz
lütfen alttaki yazıyı okuyunuz

http://www.zekirdek.com/forum/291317-irakli-kiz-linc-edildi.html
 


--------------------------------------------------------------------------------

Du�a Khalil Aswad (دعاء خليل أسود)(1989 veya 1990 � Nisan 7, 2007) töre yüzünden taşlanarak öldürülen. 17 yaşında Yezidi dinine mensup Iraklı Kürt bir kızdır. 7 Nisan 2007'de öldürüldüğü sanılmaktadır ancak olay taşlamaya ait cep telefonu görüntüleri internett e yayınlanana kadar ortaya çıkmamıştır.Yezidi olan genç kızın İslam dinine geçtiği için taşlandığı söylentilerinin aşırı tutucu bazı sünni müslümanların Yezidiler e karşı 2007 Musul Katliamı gibi çeşitli eylemlerd e bulunmasına yol açtığı söylenmektedir.

Sebebi
Bazı kaynaklar Aswad'ın Iraklı Sünni bir genç ile evlenebil mek için müslüman olduğu için öldürüldüğünü iddia etmektedi r.

Kızın gerçekten İslamiyete geçip geçmediği tartışmalıdır; bazı kaynaklar söz konusu Sünni gencin kızın müslüman olduğunu yalanlamıştır. Diğer bazı kaynaklar da kızın bir gece eve gelmeyişini cezalandırmak için öldürüldüğünü söylemektedir. Ölümünden sorumlu olan kişilerin ikna olduğu söylenen aile üyeleri arasında olup olmadığı bilinmeme ktedir. Video görüntülerinden eve dönüş sırasında tuzağa düşürülüp de mi yoksa evine döndükten sonra baskınla mı yakalanıp meydana sürüklendiği anlaşılamaktadır. Linç eden kalabalığın sayısı birkaç yüz veya bin-iki bin kişi olarak tahmin edilmekte dir.

Taşlama Olayı
Olay Ninava Valiliğine bağlı Başhika kasabasında geçmiştir ve cep telefonla rı ile kaydedili p internett e yayılmıştır.

Taşlanmasına karar verilen Dua Aswad, kasaba meydanına götürülmüştür ve aile şerefine ve dini inançlarına leke sürdüğünü göstermek için iç çamaşırlarına kadar soyulmuştur. Videolar olay sırasında bir spor ceket ve etek giydiğini göstermektedir. 30 dakika kadar süren taşlama sırasında, toplanan kalabalık çığlıklar içinde kafasına büyük bir beton veya taş parçasını atarken Aswad'ın doğrulmaya ve yardım için seslenmey e çalıştığı görülmektedir. Görüntülerde kalabalığın içinden bir adamın "Öldürün onu!" diye bağırdığı duyulmakt adır. En son olarak, o yüzükoyu yerde yatarken kimliği belirlene meyen bir adam büyük bir beton parçasını kafasının arkasına vurduğu görülmektedir.

Kasaba meydanında öldürüldükten sonra Aswad'ın cansız bedeni bir arabanın arkasına bağlanıp caddelerd e sürüklenerek gezdirilm iştir. Değersiz olduğunu göstermek içinde ölü bir köpeğin parçaları ile birlikte gömülmüştür.

Daha sonra hala bakire olup olmadığını anlamak için cesedi gömüldüğü yerden çıkarılarak Musul Adli Tıp Enstitüsüne gönderilmiştir. Adli Tıp raporuna göre Aswad öldüğunde hala bakire idi. Yapılan bir otopsi kafatası ve omurilik kırılması sonucu öldüğünü ortaya çıkardı.

Reaksiyon lar ve intikam
Aswad cinayetin in 2007 yılında 23 Yezidi'nin öldürüldüğü Musul katliamını kıvılcımlandırdığı düşünülmektedir. Aswad'ın öldürülmesi ve intikam saldırıları Uluslarar ası Af Örgütü ve Irak hükümetinden olayların araştırılmasını isteyen Yerel Kürt Yönetimi tarafından kınanmıştır. Yetkilile r Kuzey Irak'ta Aswad cinayeti ile ilgisi olan 4 kişiyi tutuklamıştır.

Taşlama olayının ayrıca Yezidi kasabaları olan Kahtaniye ve Cizre'de 800 kişinin öldüğü bombalı saldırıları da ateşlediği söylenmektedir.

Erbil'de Aswad'ın cinayetin i protesto için yapılan gösteriler namus ve töre cinayetle rinin durdurulm ası için çağrıda bulunan yüzlerce Kürtü biraraya getirdi.

VİDEO İZLEMEK İÇİN LÜTFEN
ALTTAKİ LİNKİ TIKLAYINI Z

http://www.facebook.com/video/video.php?v=1329084540694
Aynı Videoya ait diğer link alttadır
http://www.zapkolik.com/102181/erkek-arkadasi-ile-dans-eden-kizi-linc-ediyorlar.html

İRANDAKİ RECM OLAYI VİDEO İZLEMEK İÇİN
ALTTAKİ LİNKİ TIKLAYINI Z

http://video.cnnturk.com/2010/haber/7/2/iranda-yine-taslanarak-oldurulecek-bir-kadin

HABERLE İLGİLİ YAZI LİNKLERİ LÜTFEN TIKLAYINI Z

http://www.porttakal.com/haber-iran-da-8-kadin-recm-edilecek-255080.htm

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/15552080.asp

http://www.haber7.com/haber/20100801/Brezilya-Irandan-recm-edilecek-kadini-istedi.php

Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva'nın İran'da recmedile rek ölüm cezasına çarptırılan kadına ülkesinin sığınma hakkı verdiğini açıkladığı ve İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinej ad'dan bunu kabul etmesini istediği bildirild i.

Brezilya devlet radyosund a yer alan habere göre, Lula da Silva, İran Cumhurbaşkanı Ahmedinej ad'a, Sakine Muhammed Aştiyani'ye Brezilya'nın sığınma hakkı sağlamasına izin vermesi çağrısı yaptı.

İki ülkenin, Brezilya'nın Tahran'ın tartışmalı nükleer programına destek vermesi dolayısıyla yakın ilişkileri bulunuyor .

Zina suçu işlediği gerekçesiyle beş yılını hapiste geçiren ve suçlamaları reddeden iki çocuk annesi Sakine Muhammed Aştiyani'ye verilen recm cezası uluslarar ası toplumda tedirginl ik ve infial yaratmıştı.

ÜLKEMİZDE YAŞANAN TÖRE CİNAYETİ İLE İLGİLİ
VİDEO İZLEMEK İÇİN
LÜTFEN TIKLAYINI Z

http://www.beyazgazete.com/video/2010/04/23/yine-tore-cinayeti-cnnturk.html

http://www.google.com.tr/#hl=tr&biw=869&bih=486&prmdo=1&tbs=vid%3A1&q=T%C3%96RE+C%C4%B0NAYETLER%C4%B0&aq=f&aqi=&aql=&oq=&gs_rfai=&fp=8596fd541f1a3531

TÖRE İLE İLGİLİ YAZILAR İÇİN
LÜTFEN ALTTAKİ LİNKİ TIKLAYINI Z

http://www.google.com.tr/#hl=tr&biw=986&bih=590&q=%C4%B0SLAM+T%C3%96RE+VE+KADIN&aq=&aqi=&aql=&oq=&gs_rfai=&fp=e814dbde802bb8ee

KATLİAMA TÖRE ADI VERİLİYOR

http://www.turkhukuksitesi.com/showthread.php?t=3165

İki kardeş, töre uğruna kız kardeşlerini İstanbul'da yol ortasında vurdu. Kadın yaralandı ama ölmedi. 13 saat sonra bu kez hastane odasını basıp, canını aldılar.

Kuzeninin kocasından bebeği olan 22 yaşındaki Gül Dünya Tören'i yol ortasında vuran 2 erkek kardeşi, ölmediğini görünce kaldırıldığı hastanede kurşun yağdırdılar. Bebeğini evlatlık veren Tören'in beyin ölümü meydana geldi.

BİTLİS'te, yasak aşk sonucu hamile kalınca İstanbul'a kaçan 22 yaşındaki Gül Dünya Tören, kardeşleri tarafından önce yol ortasında, ölmeyince kaldırıldığı Bakırköy Devlet Hastanesi'nde ilk olaydan 13 saat sonra kurşun yağmuruna tutuldu. Kardeşleri firarda olduğu halde, odasında güvenlik önlemi alınmayan Gül Dünya Tören'de beyin ölümü meydana geldi. 2 ay önce dünyaya getirdiği Umut adındaki erkek bebeğini, bir yakınlarına evlatlık verdiği bildirild i. Bitlis'in Mutki İlçesi'ne bağlı Erler Köyü'nde yaşayan Gül Dünya Tören, geçen yıl amcasının kızının kocası Servet Taş ile ilişkiye girince hamile kaldı. Baba Şerif Tören, durumu öğrenince, Servet Taş'tan kızını �kuma� olarak almasını istedi. Taş, bu teklifi kabul etmeyerek İstanbul'a kaçtı. Ailesi, 4 ay önce Gül Dünya Tören'i İstanbul'da yaşayan amcası Mehmet Tören'in yanına gönderdi. Ancak amcasının evinde öldürülmekten korkunca evden kaçarak polise gitti. Mehmet Tören ve kardeşi Şerif Tören, polisin bilgisi dahilinde, Gül Dünya Tören'i, Erler Köyü'nde daha önce görev yapmış olan 60 yaşındaki emekli imam Alaattin Ceylan'a emanet etti.

ÖLÜM KARARI

Bitlis'te toplanan aile meclisi, töre gereği Gül Dünya Tören'in öldürülmesine karar verdi. Öldürme görevi de 24 yaşındaki ağabeyi İrfan ve 20 yaşındaki kardeşi Ferit Tören'e verildi. Önceki gün saat 14.00 sıralarında İmam Alaattin Ceylan'ın Kanarya'daki evine gelen İrfan Tören, kız kardeşini Bursa'ya teyzesine götürüp, orada evlendire ceklerini söyledi. Tartışmadan sonra ağabeyi ile gitmeyi kabul edip çantasını hazırlamaya başladı. Ağabeyinin ��Çanta almana gerek yok�� demesinde n şüphelenen Ceylan, otogara kadar gelmek istedi. Emekli imam Ceylan ve kız kardeşi Dünya Tören ile yola çıkan İrfan Tören, sigara almak için bakkala girdi. Bu sırada, pusuya yatmış olan Ferit Tören, ablasının karşısına çıkıp bir el ateş eti ve ağabeyi İrfan Tören ile kaçtı. Sağ kalçasından yaralanan Dünya Tören, Dr. Sadık Ahmet Hastanesi'ne kaldırıldı, ardından Bakırköy Devlet Hastanesi'ne sevk edildi.

ZİYARETÇİ GİBİ

Gül Dünya Tören'in yanında refakatçi olarak amcası Mehmet Tören kalmaya başladı. Mehmet Tören, sabaha karşı 04.00 sıralarında, ��Kan bulmaya gidiyorum�� diyerek odadan çıktı. İrfan ve Ferit Tören, ziyaretçi olduklarını söyleyerek girdikler i hastanede Gül Dünya Tören'e bir saldırı daha düzenlediler. Tören başına isabet eden 2 kurşunla ağır yaralandı. Saldırganlar yaya olarak kaçtı. Beyin ölümü meydana gelen Gül Dünya Tören'in yaşamından umut kesildi.
Hürriyet Gazetesi

27.02.200 4

Av.Habibe Yılmaz Kayar
İstanbul Barosu


İSLAM TÖRE VE KADIN

DR .AHMET EMİN SEYHAN

http://ahmeteminseyhan.blogcu.com/tore-veya-namus-cinayetlerinin-perde-arkasinda-yatanlar/7802198
 
Töre veya Namus Cinayetle rinin Perde Arkasında Yatanlar
 
Töre ve namus cinayeti ne demektir? Bu cinayetle rin arkasında yatan sebepler nelerdir? Toplumun bu cinayetle ri değerlendirmesinde nasıl bir bakış acısı söz konusudur? Töre ve namus kavramları nasıl istismar edilmekte dir? Töre ve namus cinayeti işleyenler akıllarından ziyade duygularıyla mı hareket etmektedi rler? Namus ve töre cinayetle rinde dinin emir ve nehiyleri göz ardı edilmekte midir? Töre ve namus cinayetle rinde Kur�an ayetlerin den habersiz olmanın rolü var mıdır? Bu ayetlerin göz ardı edilmesi yanlış bir din algısının oluşumuna neden olmakta mıdır? Hz. Peygamber�in bu konudaki uygulamal arı doğru ve yeterli bir şekilde anlaşılmış ve aktarılmış mıdır? Bu ve benzeri sorulara cevap aramaya çalışmak, cinayetle rin halen devam ettiği günümüzde artık kaçınılmaz bir hal almıştır.
 
 Öncelikle şunu ifade edelim ki, töre ve namus cinayetle rini İslam�ın ortaya koyduğu evrensel ilkelerle bağdaştırmak hiçbir şekilde mümkün değildir. Zira bir insanın bir başka insanın canına haksız ve yetkisiz bir şekilde kıyması Kur�an�a göre en büyük günahlardan biridir. (Maide, 5/32; isra, 17/33) Bu itibarla, töre ve namus cinayetle rinin dindarlıkla da, islam dini ile de hiç bir ilgisi ve alakası yoktur. Aksine bu kimseler, din zannettik leri ilkel gelenek ve göreneklerin ve yanlış yorumların etkisiyle bu tür cinayetle ri işlemektedirler ki kendileri nin yanlış bir din ve namus anlayışının etkisi altında oldukları açıktır. Dolayısıyla töre ve namus cinayetle rinin esas sebebi dinin ortaya koyduğu emirler değil, tersine, islam�ın özünden ve ruhundan uzaklaşmak; ya da bilerek ve isteyerek bunlardan habersiz kalmayı seçmektir. Nitekim ayetlere yakından baktığımızda bu yanlışlığı derhal görmemiz ve anlamamız mümkündür.
 
  Şunun altını kalın çizgilerle çizelim ki toplumsal baskıların etkisinde kalarak töre ve namus cinayeti işleyen kimseler, Mekke�de islam öncesi diri diri kız çocuklarını toprağa gömen cahiliyye insanının hassasiye tleriyle hareket etmektedi rler. Töre ve namus cinayeti işleyenlerin düşünceleri ile cahiliyye döneminde kız çocuklarını diri diri toprağa gömenlerin zihniyetl eri açıkca örtüşmektedir. Zira her iki kesimde derin toplumsal baskılara dayanamay arak ve aklı devre dışı bırakarak duygularının tesiriyle bu tür cinayetle ri işlemişlerdir. Bu itibarla, yanlış bir toplumsal baskının etkisiyle ve izledikle ri kötü düşünce tarzıyla bu cinayeti işleyenlerin ahirette kendileri ni savunabil ecekleri ciddi hiç bir delilleri nin olamayacağı anlaşılmaktadır. Şimdi bu konu ile ilgili ayetlere yakından bakalım.
 
 �Onlar, kızları Allah�a nispet ediyorlar -ki O, bundan uzaktır- kendileri ne ise, canlarının istediğini. (O kadar ki,) ne zaman birine bir kız çocuğu olduğu müjdesi verilse hemen yüzü kararır, içi öfkeyle dolar; kendisine verilen bu kötü müjdeden ötürü -bu zillete/bu küçük düşmeye rağmen, şimdi onu acaba tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün [diye düşünerek]- kıyı bucak insanlard an kaçar. Yazıklar olsun, izledikle ri düşünce tarzı ne kadar kötü! [Bunun içindir ki,] kötü niteleme(ler) ahirete inanmayan lara yakışır; en yüce niteleme(ler) ise Allah'a. Çünkü, doğru hüküm ve hikmetle edip-eyleyen en yüce iktidar sahibi O'dur!� (Nahl, 16/57-60)
 
 �Yoksa, Allah, yarattıklarından kendisine kızlar edindi de, oğulları size mi seçip ayırdı? Nitekim onlardan birine, Rahmân'a kolayca isnad ettiği [çocuğun doğumu] müjdelenirse, yüzü kararır ve içi öfkeyle dolar: �Ne!� (diye şaşkınlıkla sorar), �[Bir kız sahibi mi oldum-] [yalnız] süs için var olan bir kız?� Bunun üzerine kendini belli belirsiz bir iç çatışmanın içinde bulur.� (Zuhruf, 16-18)
 
 �Diri diri gömülen kız çocuğunun, hangi günahtan ötürü öldürüldüğü sorulduğu zaman�� (Tekvir, 81/8-9)
 
 Görüldüğü üzere İslam öncesi Araplar'ın gözünde kadın, erkeğin hayatını �güzelleştirmek/süslemek�ten başka bir fonksiyon u olmayan adeta bir eşya/mal gibidir. (Maalesef kadınlar hakkındaki bu yanlış telakki ayetlerde n ve yaşananlardan da anlaşıldığı üzere günümüzde de halen devam etmektedi r.) Bu itibarla Cahiliyye mantığı ile meseleye bakanlar yanlış toplumsal baskının tesiri ile bu cinayetle ri işlemektedirler ki yaptıklarının yanlışlığı bu ayetlerle ortaya çıkmış olmaktadır.
 
Öte yandan şu soru akla gelebilir . �Peki İslamiyet hayâsızca davranışlarda bulunan kadınlarla ilgili olarak nasıl bir yaptırım on görmektedir?� �Acaba işlenen bu namus ve töre cinayetin e dayanak teşkil edecek bir ayet-i kerime Kur�an�da var mıdır?�
 
Kur�an�a baktığımızda cinayeti onaylayan böyle ayet bulamadığımız gibi, tam tersine karşımıza şu ayetler çıkmaktadır.
 
 �Bunlar Allah tarafından konulan sınırlardır. Kim Allah'a ve Elçisi'ne tâbi olursa, Allah onu, mesken olarak içinden ırmaklar akan hasbahçelere koyacaktır; bu büyük bir mazhariye ttir. Kim de Allah'a ve Elçisi'ne isyan eder ve O'nun [koyduğu] sınırları ihlal ederse, onu içinde yerleşip kalacağı ateşe atacaktır; ve onu alçaltıcı bir azap beklemekt edir. HAYASIZCA davranışlarda bulunan kadınlarınıza gelince, aranızdan onların işlediği suça şahit olan dört kişi çağırın; bunlar onun için şahitlik yaparlars a, suçlu kadınları ölüm alıp götürünceye yahut Allah onlara [tevbe etmeleri suretiyle] bir kapı açıncaya kadar evlerine hapsedin. Sizlerden fuhuş (zina) yapanların her ikisini de incitip kınayın (cezalandırın). Eğer onlar tövbe edip ıslah olurlarsa, onları incitip kınamaktan vazgeçin. Çünkü Allah, tövbeleri çok kabul edendir, çok merhamet edendir. Doğrusu, Allah'ın tevbeleri kabul etmesi, ancak bilmeyere k kötülük işleyen ve sonra, zaman geçirmeden tevbe edenlere mahsustur . Allah onlara rahmetiyl e tekrar yönelecektir, zira Allah her şeyi bilendir, hikmet sahibidir . Oysa ne ölüm anına kadar kötülük işleyip duran, ama o an gelip çattığında �Şimdi tevbe ediyorum!� diyenleri n tevbesi kabul edilecekt ir, ne de hakikat inkarcısı olarak ölenlerin; Biz, işte böylelerine şiddetli bir azap hazırlamışızdır.� (Nisâ, 13-18)
 
 Görüldüğü üzere bu ayetler hayâsızca davranışlarda bulunan kadınların işledikleri suça bizzat şahit olan dört kişinin çağırılması istemekte, bu güvenilir şahitlerin şehadetiyle ve delillerl e suç sabit olursa, suçlu kadınlar kendi ecelleriy le ölünceye, yahut Allah onlar için bir başka kapı açıncaya kadar evlerde alıkonulmalarını ve yaşamlarını sürdürmelerini emretmekt edir.
 
Bu kadınların yaşatılması görev ve sorumluluğu; o kadının ya da kızın kendi yakınlarına ya da insanın en temel hakkı olan yaşam hakkını korumakla görevli devlet organlarına yüklenmektedir. Ama bu sorumluluğu almak istemeyen kimi aileler, bu ayeti göz ardı ederek her zaman olduğu gibi işin kolayına kaçmakta ve bu tür kadınları/kızları hunharca katletmey i namusun ve törenin gereği saymakta, böylelikle adaleti yerine getirdikl erini düşünmektedirler. Oysa bu cinayetle r Rabbin buyruğuna açıkca karşı gelmek ve O�nun koyduğu sınırları bilerek ihlal etmek anlamına gelmekted ir.
 
Aldığı yanlış bir kararla ve duygularına yenik düşerek zina etmiş bir kadını veya zorla ırzlarına geçilen kız çocuklarını, ailenin onayı olmadan kaçarak evlendiği için ölümü hak ettiği düşünülen genç kızı, yahut bir erkekle konuştuğu gerekçesiyle veyahut buna benzer başka bir takım sudan sebeplerl e kadınları/kızları töre ve namus kavramlarına dayanarak öldürtmek son derece yanlıştır. Zira bu ayeti görmezden gelmek; başka ayetleri de yanlış yorumlama k ve toplumsal baskıya dayanarak bu cinayetle ri işlemek açıkca Kur�an�ın bu emir ve tavsiyele rini reddetmek tir. Kur�an�ın özünden ve ruhundan habersiz kalmayı yeğlemektir.
 
Dolayısıyla bütün bu ayetleri toplu olarak değerlendirdiğimizde görüyoruz ki, zina suçu sabit olan kadın ve erkekleri n hapis ve incitme gibi cezaları çekmiş olmalarının dışında  kesinlikl e öldürülmelerinden söz edilmemek tedir. Hal böyleyken bu cinayetle ri işlemek; işlenmesi için baskı yapmak; işlemeye teşvik etmek, işlemek istemeyen leri hor ve hakir görmek cahiliyye mantığıyla meseleye bakmaktır. Bu durum ise Kur�an�ı rafa kaldırmak anlamına gelecekti r. Hz. Peygamber bu gibi kimseleri ahiret gününde Allah�a şöyle şikayet edecektir .
 
 �VE [O GÜN] Rasûl: �Ey Rabbim!� diyecek,  �Kavmimden [bazıları] bu Kur�an'ı gözden çıkarılacak bir şey olarak gördü!� (Furkan, 25/30)
 
 Yani, dünyevî istek ve tutkularına aykırı buldukları; ya da zamanın değişen şartları karşısında �geçerliğini yitirmiş� bir öğreti olarak gördükleri; veyahut gelenekle ri ile çeliştiği gerekçesiyle Kur�an�ın emirlerin e uymamak; Kur�an�ı adeta rafa kaldırmak ve gözden çıkarmak anlamına gelecekti r. (�Kur�an mesajının ulaştığı toplumların çoğu onu ilahî bir mesaj (vahiy) olarak gördükleri, görmekte oldukları ve dolayısıyla onun, kelimenin en geniş anlamıyla, her bakımdan �tutarlı ve her çağda geçerli� olduğuna inandıklarına göre, �benim kavmim� ya da �benim gönderildiğim toplum� ifadesi (kelimenin ne kavmî anlamı, ne de ideolojik anlamı itibariyl e) Son Peygamber'in ümmetinin hepsini değil, fakat yalnızca ismen bu ümmetten olup ama gerçekte Kur�an�ı mesaja olan inancını bütünüyle kaybetmiş kimselere işaret ettiği anlaşılmaktadır.� (Muhammed ESED, Kur�an Mesajı Meal Tefsir)
 
Dolayısıyla Kur�an�ın özünden uzaklaşan kimseleri n töre ve namus cinayetle rine Kur�an�dan delil getirebil meleri hiç bir şekilde mümkün görünmemektedir. Aksine onlar bu tür eylemleri ile Kur�an�ın ilkelerin i önemsemediklerini göstermişler ve kıyamet gününde Hz. Peygamber�in aleyhleri ne tanıklık etmesini kabul etmişlerdir.
 
Öte yandan bu açık ayetleri göz ardı etmek ve tam tersini yapmak Rabb�e karşı gelmek ve isyan etmekle aynı anlama gelebilec ektir. Bu konuda şu ayetlere bakmamız yerinde olacaktır.
 
 �Dolayısıyla bu ayetleri göz ardı etmek Rabbin buyruğuna başkaldırmak değil de nedir?� (Zariyat, 44)
 
 ��.Buna rağmen hak ve adalet sınırlarını bilerek ve isteyerek ihlal eden için şiddetli bir azap vardır.� (Bakara. 2/178)
 
 
 ��.Bu söylenenler Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları aşmayın. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerd ir.� (Bakara, 2/229, Ayrıca bkz. Talak, 65/1; Bakara, 2/187)
 
 �Bedevîler [arasındaki (esneklikt en yoksun dinî öğretilere/talimatlara karşı nisbî olarak daha kapalı, daha kavrayışsız ve mizaç olarak kaba/sert)  ikiyüzlüler] hakkı tanımaktan kaçınma tavırlarında ve ikiyüzlü davranışlarında [yerleşik insanlard an] daha ısrarlıdırlar ve Allah'ın, Elçisi'ne indirdiği öğretinin sınırlarını görmezden gelmek, [başkalarına göre] onlardan daha çok beklenen bir haldir. (Allah böyle diyorsa, bu böyledir) çünkü Allah her hükmünde ince-derin bir gerçeğe işaret eden mutlak ve sınırsız bilgi sahibidir .� (Tevbe, 9/97)
 
Bu ayet-i kerime; genel olarak bu cinayetle rin işlendiği bölgelerin insanının Kur�an�a, hayata ve insana bakışını ortaya koyması bakımından ilginç olmakla beraber, ilahiyatçıların ve sosyologl arın töre ve namus cinayetle rinin yaygın olarak işlendiği bu yerler ve bunların nedenleri hakkında çalışırlarken üzerinde ciddi anlamda kafa yormaları gereken ilahi bir uyarı olarak değerlendirilebilir.
 
Görüldüğü üzere; zina yapan veya yaptığından şüphe edilen kızın veya kadının aile kararı ile veya aile fertlerin den birinin kendi başına verdiği karar ile öldürülmesi; ölenin mezara, öldürenin hapishane ye gitmesi; böylelikle namusun kurtarıldığının zannedilm esi; toplumund a tamamen yanlış bir şekilde "helal olsun adama, gitti namusunu temizledi . Kızını/karısını öldürdü!" demeleri; öldürmediğinde ise aleyhinde konuşmaları ve onur kırıcı dedikodul ar yapmaları; bu cinayetle ri işleyenlerin ise adeta özendirircesine ceza indirimin den faydalanm aları (eskiden vardı şimdi çok şükür bu indirim kaldırıldı) cahiliyye mantığının (esneklikt en yoksun dinî öğretilere karşı daha kapalı, daha kavrayışsız ve mizaç olarak kaba/sert bir din algısının) devamından başka bir şey değildir ve Kur�an�ın ilkelerin e alenen karşı gelmektir . Belki bu dünyada törelere uygun davranmak, toplumun saygısını, takdirini ve onayını kazandırır. Ya bu ayetlere karşı gelmek hangi anlama gelir bunun üzerinde ciddi olarak düşünülmesi gerekmekt edir? Müslümanım diyen bir insanın, toplumda eski kültürlerin tesiriyle oluşturulmuş yanlış bir algıya dayanarak duygularıyla hareket etmesi; bu ayetlere karşı gelmesi; cinayet gibi bir büyük suçu işlemesi zulümdür ve kanaatimi zce çok büyük bir vahşettir.
 
 Diğer taraftan bu namus ve töre cinayeti gibi bir suçu isleyen kişinin dünyada yaşayan bütün insanların İslam dinine bakışını olumsuz etkilemes inin, Müslümanların tamamının imajlarını zedelemes inin vebali ise kat be kat daha büyük olacaktır...
 
Bu konunun din ve ahlakta hiç bir yerinin ve değerinin olmadığını belirten İslam Hukukunda otorite olan Prof. Dr. Hayreddin KARAMAN ise; töre ve namus cinayetle rinin sebep ne olursa olsun, çirkin bir cinayet olduğunu, bırakın şüpheyi, dedikoduy u, kişi karısını zina yaparken yakalasa bile onu öldürme hakkının olmadığını; öldürürse cinayet işlemiş olup cezasını çekeceğini söylemektedir. Hala inatla ve ısrarla �Peki öldürmeyip de ne yapacak� diyenlere Kur�an�ın cevabını yukarıda verdik. Hayreddin Karaman Hocamız konu ile ilgili olarak son sözlerini şu şekilde ifade etmektedi r: �Hem âyetler hem de hadisler ve uygulama açıkça ortaya koyuyor ki, hiçbir kimsenin, kendi başına karar vererek namus/töre uğruna insan öldürmesi caiz değildir, öldürürse cinayetti r, günah ve suç işlemiş olur ve cezasını çeker.� (Hayreddin Karaman, Yeni Şafak, 16 Temmuz 2006)
 
Özetle ifade edecek olursak töre ve namus adıyla işlenen bu tur cinayetle rin İslam dini ile uzaktan yakından hiç bir alakası yoktur. Hz. Peygamber�in uygulamal arına tamamen aykırıdır. Yanlış din algısı, eski kültürlerin tesiri, cahiliyye toplumunu n baskısı ve duyguların ifsad edici gücüyle işlenen bu cinayetle rin savunulac ak hiçbir tarafı ve haklılığı yoktur. Bu cinayetle ri işleyenlerin en ağır cezalara çarptırılmaları benzer cinayetle rin işlenmemesi için caydırıcı bir rol oynayabil ecektir. Ayrıca toplumda bulunan bu yanlış algının düzeltilmesi için herkesin üzerine düşeni yapması gerekmekt edir. Bizim bu mütevazı makalemiz kendi adımıza bu sorumluluğu yerine getirme kaygımızın bir sonucudur . Bu cinayetle re sessiz kalmayara k bu aleni zulmü onaylamadığımızı bu şekilde ortaya koymuş olduk. Zira her sorumlulu k sahibi din adamının Kur�an ve Sahih Sünnete dayalı düşüncesini bu şekilde ortaya koyması kaçınılmaz bir görev olmalıdır. Koymayanl arın bu sorumlulu klarının bilincind e olamadıklarını söylemek ise yanlış olmasa gerektir. (05.05.201 0)
 
Dr. Ahmet Emin SEYHAN

Evet değerli kardeşlerim
yukarıdaki okuduğunuz yazı ve seyrettiğiniz
videolard an sonra sizler kadınların katledilm elerine
islamın emri diyebiliy orsanız bizlerin sizlere diyeceğimiz
hiç bir şey yoktur
Allaha emanet olunuz
selamün aleyküm

YASEMİN İSTANBUL

http://www.yasemin34-leyla.tr.gg
« Son Düzenleme: Ocak 12, 2011, 09:26:30 ÖÖ Gönderen: administratör » Logged
« Yanıtla #2 : Ocak 12, 2011, 09:25:30 ÖÖ »
admin
Ziyaretçi
İSLAMDA KADINA VERİLEN DEĞER - VE TOPLUMDAKİ YERİ - KONU İÇİN LÜTFEN TIKLAYINIZ

İSLAMDA KADINA VERİLEN DEĞER
VE TOPLUMDAKİ YERİ
KONU İÇİN LÜTFEN ALTTAKİ LİNKİ TIKLAYINI Z

http://www.google.com.tr/#hl=tr&biw=1003&bih=593&q=%C4%B0SLAMDA+KADIN&aq=f&aqi=g5&aql=&oq=&gs_rfai=&fp=71a534c4a5161590
 

http://www.google.com.tr/#hl=tr&source=hp&biw=798&bih=486&q=%C4%B0SLAMDA+KADIN+HAKLARI+&btnG=Google%27da+Ara&aq=f&aqi=&aql=&oq=%C4%B0SLAMDA+KADIN+HAKLARI+&gs_rfai=&fp=71a534c4a5161590

http://www.google.com.tr/#hl=tr&source=hp&biw=798&bih=486&q=%C4%B0SLAMDA+KADIN+ERKEK+%C4%B0L%C4%B0%C5%9EK%C4%B0LER%C4%B0&aq=f&aqi=&aql=&oq=&gs_rfai=&fp=71a534c4a5161590

http://www.google.com.tr/#hl=tr&source=hp&biw=798&bih=486&q=%C4%B0SLAMDA+KADIN+ERKEK+ARKADA%C5%9ELI%C4%9EI&aq=f&aqi=&aql=&oq=&gs_rfai=&fp=71a534c4a5161590

http://www.google.com.tr/#hl=tr&source=hp&biw=798&bih=486&q=%C4%B0SLAMDA+KADININ+TOPLUMDAK%C4%B0+YER%C4%B0&aq=f&aqi=&aql=&oq=&gs_rfai=&fp=71a534c4a5161590

http://www.google.com.tr/#hl=tr&source=hp&biw=798&bih=486&q=TOPLUMUMUZDA+KADIN+ERKEK+%C4%B0L%C4%B0%C5%9EK%C4%B0LER%C4%B0&aq=f&aqi=&aql=&oq=&gs_rfai=&fp=71a534c4a5161590

http://www.google.com.tr/#hl=tr&source=hp&biw=798&bih=486&q=%C4%B0SLAMDA+KIZ+ERKEK+ARKADA%C5%9ELI%C4%9EI&aq=f&aqi=&aql=&oq=&gs_rfai=&fp=71a534c4a5161590

İSLAMDA KADIN - VİDEO LİNKLERİ LÜTFEN ALTTAKİ LİNKİ TIKLAYINI Z

http://www.google.com.tr/#q=%C4%B0SLAMDA+KADIN&hl=tr&biw=1003&bih=576&prmd=ivns&source=lnms&tbs=vid:1&ei=82lJTZLdComPswa18vykDw&sa=X&oi=mode_link&ct=mode&cd=3&ved=0CA0Q_AUoAg&fp=64d53dfd7a69225a

http://www.google.com.tr/#q=%C4%B0SLAMDA+KADIN+HAKLARI&hl=tr&biw=1003&bih=576&prmd=ivns&source=lnms&tbs=vid:1&ei=lGpJTentA87usgbKvvy0Dw&sa=X&oi=mode_link&ct=mode&cd=3&ved=0CA0Q_AUoAg&fp=64d53dfd7a69225a

http://www.google.com.tr/#q=%C4%B0SLAMDA+KADIN+ERKEK+%C4%B0L%C4%B0%C5%9EK%C4%B0LER%C4%B0&hl=tr&biw=986&bih=576&prmd=ivns&source=lnms&tbs=vid:1&ei=6WpJTe7YE4b4sgbrubm6Dw&sa=X&oi=mode_link&ct=mode&cd=3&ved=0CA0Q_AUoAg&fp=64d53dfd7a69225a

KIRK AMBAR / KADIN RUHU // CEMİL MERİÇ
0 yorum var - 14 Ağustos 2008 11:33
http://sesameporter.sosyomat.com/blog/1893289

Kadının kişiliğini yaratan ne terbiye, ne baskı. Ona özellik veren aşk ve omuzlarına yüklendiği misyon. Çağdaş toplum kadını erkekleştirme yolunda. Cemiyeti değerli bir yardımcıdan mahrum eden bir yöneliş bu. Üstelik kadına mutluluk da getirmiyo r. Mutluluk vaadi laf.

Kadının içinde bulunduğu şartlar... bundan daha büyük adaletsiz lik olur mu? Neden kadın erkeğe boyun eğmek zorunda kalsın? Erkeğe, yani yaratılışı bakımından, hatta ahlâk ve zekâ bakımından kendisind en daha aşağı bir varlığa. Neden herkesten küçük görülsün? Niçin en büyük sayılan zevklerin dışında bırakılsın? Neden erkek kadar hakları yok? Neden erkek için şeref sayılan, kadın için yüz karası? Erkekten daha ahlâklı olması neden istenir? Neden çok daha büyük fedakârlıklara zorlanır?

Bütün bu haksızlıklar erkeğin eseriydi bana göre. O, hayatta aslan payını kendine ayırmıştı. Kısacası, bir adaletsiz likti bu. Ve kolayca ortadan kaldırılabilirdi.. Bu sözde haksızlıklar kadının misyonund an, bu misyonun bizde yarattığı eğilimden doğuyordu. Bizde, yani bütün kadınlarda. Kadın bu misyonu başarabilsin veya başaramasın.. Eşitsizliğin kaynağı, toplumdak i âhenk. Orgdaki ses âhengi çeşitli boylardak i borularda n gelir. Toplumdak i âhenk de ayrı ayrı misyonları, ayrı ayrı özellikleri olan kadınla erkekten.

Kadın Ruhunun Anahtarı, Merkezini n Kendi Dışında Oluşu
Ne lüzum var inkâra: Erkek başka, kadın başka.. Herkesin bildiği vücut ve ruh farkları bir yana, kadını erkekten ayıran önemli bir fark var.. Aşağı yukarı ötekilerin temeli bu fark. Kadın özgecidir (diğergam), merkezi kendi dışındadır. Yani, hazlarının da kaygılarının da bir başkasıdır kaynağı: Sevdiği ve sevilmek istediği biri: Koca, çocuklar, baba, dost, vs... Çevresindekilerin ne sevinçlerine yabancı kalabilir, ne acılarına; kadın onlarsız kâm alamaz hayattan. Onlara beğendirmek için yaratır, onlar beğenmiyor diye yıkar. Onların hoşuna gitmeye çalışır. Damak zevkleri de kulak, göz, kafa zevkleri de vız gelir kadına.

Düşündüğü ve kendisini n düşünen biri yoksa, kendisiyl e beraber kâm alacağı, kendisiyl e beraber hareket edeceği biri yoksa zevk alamaz hayattan, yaratamaz, iş göremez. Başkaları için yaşamaya can atan kadın, kendisini başkalarına feda etmeye hazır olan kadın, başkalarından gördüğü iyilikler e sonsuz bir minnettar lık duyan kadın, başkalarından minnettar lık görmeyince, başkaları kendisiyl e ilgilenme yince, kendisi için yaşayacağı, kendisi için hayatını fedadan çekinmeyeceği biri olmayınca mahvolur. Böyle birine kavuşunca coşar, üzülüyorsa böyle birinden mahrum olduğu içindir. Yani, aydınlatacağı biri yoksa alevi söner kadının.

Erkek öyle mi? Ne egoisttir o. Daha doğrusu merkezi kendi içindedir. Yani, yaşadığı dünyanın merkezi kendi şahsı, kendi çıkarı, kendi hazları, kendi meşgaleleridir. Tek başına yaşayabilir erkek, hayatın tadını çıkarabilir. Çevresindekiler sevinçliymiş, üzüntülüymüş ona ne! İlgilenmez başkalarıyla. Onlar da kendisiyl e ilgilenme yince fazla üzüntü duymaz. Kendi rahatını düşündüğü için her heyecanda n kaçmak ister. Aşksız da yaşayabilir, kinsiz de. Sevinçli olmuş veya olamış aldırmaz. Başkaları beğenmiş veya beğenmemiş umurunda mı? Çizdiği yolda yürür gider. Damak, göz, kulak zevklerin e bayılır. Zengin olacak, hükmedecek herkese, kafasını geliştirecek. Hazlarının merkezi kendisi.

Çocuklara bakın: Kız, bebeklere düşkündür. Erkek, tüfeğe. Kız, anne olmak ister, öğretmen, hastabakıcı olmak ister. Küçüklerle oynamakta n, onları okşamaktan, okşanmaktan hoşlanır. Kendisini annesine veya hocasına beğendirmek için deli divane olur. Erkek kendinden büyüklerini arar. Ya arabacı olmak ister, ya general. Kumanda edecek, herkes boyun eğecek ona. Durup dururken yardım etmez annesine, ya korktuğu için yardım eder ya mükâfat beklediği için.

İnsan yedisinde ne ise yetmişinde de odur. Yaşlanan erkek kavgadan çekilir. Başkasının kendisiyl e ilgilenme sini ister, ama kendisi hiç kimseyle ilgilenme k istemez. Fakat, yaşlanan kadın hayat kavgasından çekilmek şöyle dursun, çalışma sahasının daraldığını gördükçe kendini yer. Daha çok çalışmak ister, daha hassaslaşır. Kendini başkalarına feda edemeyinc e, ister ki başkaları doğruluğuna inandığı davaları için fedakârlık yapsınlar. Tapar torunlarına. Yavrular onun için hem büyük bir dert, hem büyük bir hazdır. Çocuklarından çok torunları için çırpınır. Kimsenin yaptıklarını beğenmez. Hep iş arar kendine. Hep kaygı arar. Arkada kalan yılların yalnız üzüntülerini hatırlar. Hayatın tadını çıkaracağı yıllarda eskisinde n bin kat beter üzülür.

Kadının hayatında en bahtiyar çağ, bütün varlığını ailesine, bütün varlığını cemiyete verebildiği çağdır. Gerçek ve tabii bir heyecan. Kendi başkaları için çırpınır, başkaları onun için. Kadın, çocuğu için hem süt anne hem terbiyeci, hem sevgili olduğu yıllarda bahtiyardır.

Uğrunda didineceği kimsesi yoksa, kendine bağlanacağı kimse yoksa ölür gider kadın. Evlenmemiş bir kız düşünün. Ne kardeşi var ne yeğeni. Sevmiyor ve sevilmiyo r. Acılarını dindirece k kimsesi yok, fedakârlık edemiyor. Duyguları hiç kimsenin işine yaramıyor, ne öğretmen ne hemşire. Canlı bir hedefi yok. Ne olur bu kızcağız? Solar ve kurur.

İşsizlik, ilgisizli k, en büyük felâket kadın için. Heyecansız bir hayat, bağlanamamak, kendine bağlayamamak. Ölümden beter.

Kadın Neden Başkası İçin Yaşar?
Yalnız kadın mı? Dişi hayvanlar da, bitkiler de başkası için yaşar. Çiçekler taç yapraklarını feda ederler aşka.Dişi, kendine etmese hayat bir hamlede sona ererdi. Kadının bu fedakarlığı daha derin bir iç güdüden geliyor.E rkekde de kadında da hep aynı iç güdü.Büsbütün ölmemek kaygısı. Ölünceye kadar bunun için didinmiyo r muyuz?Bir gönülde, bir kitapta bir mermerde yaşamak.Tabiat bu kubbede hoş bir seda bırakmamız için yaratmış aşkı. Aşkı ve ihtirası.İstikbale taşmak, adımızı bizden sonra yaşatmak, bir vücutta yeniden gençleşmek veya kafamızdan bir dünya yaratmak. Sonsuza damgamızı vurmak.

Bu amaca varmak için hangi acıya katlanılmaz? Ebedîleşmek için ölmek. Anne çocuğu için her fadkârlığa katlanır. Erkek, eseri için. Acı, bir şehvet olur onlar için. Batan gemiden çocuklarını kurtaran kadın gülerek can verir..

İhtiras, yani bir eserde gerçekleşmek, bir eserde yaşamak arzusu hem bir erkeği kanatlandırabilir hem kadını. Ama aşkta ebedîleşmek yalnız kadının imtiyazı. Ancak anne ölümsüzlüğünü bütün genişliği ile duyabilir . Varlığından bir parça gelişecek, istikbali fethedece k, yaşayacaktır. Ağaç meyve vermiştir artık. Kadın bunun için aşka susuzdur. Kendini sevgiye ve sevgiliye adayışı bundan. Başka biri için yaşayan onu sezmek, anlamak ihtiyacındadır. Kadın, bunun için daha çok sezgi, daha çok duygu. Hayatı yaratmak, yani başkasında yaşamak. Onu yarınlara götürecek olan: Çocuğu.

Erkek için öyle mi? Onu ebediyete götüren köprü, çocuğu değildir. Vücudundan bir vücut çıkaramaz. O, kafasıyla, kalbiyle veya eliyle yaratmak zorundadır ebediyeti ni. Bunun için de varlığının merkezi kendisi. Klavuzu, aklı ve menfaatle ri. Erkek, hayatını feda eder de ihtirasla rından vazgeçemez.. Cinslerin ruh dünyasını kesin çizgilerle birbirind en ayırmak imkansız. Ama kadının kaderine hükmeden bu alterocen trisme, erkeğin kişiliğini biçimlendiren ise egocentri sme.

Çevresindeki insanlarl a yürekten ilgilenme k kadının kadınlığından geliyor. Ama, çektiği acıların kaynağı da bu. İşte davanın can alacak noktası. Egoizmle zırhlanmayan için en âsûde hayat korkunçlaşır. Hayatın belkemiği: Egoizm. Kendi yolunu aydınlatan bir fenerdir egoizm. Egoistin, hedefine varmak için kimsenin yardımına ihtiyacı yoktur. Nereye gittiğini bilir ve tek başına yürüyebilir. Özgeci (diğergam kimse/kadın) yapamaz bunu. O, yalnız sevmek ve sevilmek için değil, yürümek için de başkalarına muhtaçtır. Bir sarmaşıktır özgeci. Kuru bir dalı, soğuk sert bir duvarı çiçeklerle, yapraklar la donatmak isteyen bir sarmaşık. Dayanacağı, kucaklaya cağı kuru bir gövde yoksa solar. Cansız bir duvar yaşatır onu.

Kadın egoizmden mahrum, yani belkemiks iz. Bunun için erkeğe muhtaç. Sabit bir noktaya ihtiyacı var. Yoksa rüzgârın önünde bocalar durur. Belli bir hedefe yöneltilmek zorundadır. Bu susuzluk zekâ noksanlığından doğuyormuş. Kötü bir terbiyeni n eseriymiş. Yalan. En iyi terbiye bile kadının bu başkasına dayanma hasletini yok edemez. Bilakis zekâsı geliştikçe bu ihtiyaç da büyür. Kendini bir kasırgaya tutulmuş hisseder kadın: Düşünceler, düşünceler. Hangisini seçecek? Değeri ne bunların? Ne işe yararlar?

Kadının zekâsı: seziştir, muhakemey e dayanmaz. Bu zekâ uçarak varır hedefe. Adım adım değil. Ama neden varır? Nasıl varır? Bulduğu, gerçeğin kendisi midir? Bu sualler mahveder onu. Demek, kadın zeki olduğu ölçüde kendisine destek olacak bir başka zekâya muhtaç. Kendisini nkinden farklı bir zekâya. Zekâsını tamamlaya cak bu zekâ, aydınlatacak, sezişlerini değerlendirecek. Yoksa, limonlukt a yetiştirilen çiçekler gibi yaprak yaprak dökülür bu zekâ. Kır çiçekleri kadar olsun yaşayamaz.

Ancak erkekleşen kadın böyle bir yardıma ihtiyaç duymaz. Kadın, kadın kaldıkça desteksiz edemez.. Arzular da kâh büyük, kâh küçük. Hep aynı değiller ki.. Yani minnacık bir arzu için büyük dertler hazırlamıyor muyuz kendimize? Kadın, işine gelenle gelmeyeni birbirind en ayıracak ölçülerden mahrum. Hedefini bir başkasının göstermesi lazım. Yoksa kâh sezişlerine terkeder kendini, kâh zaaflarına. Saatten saate, dakikadan dakikaya değişir. Sevdikler i kendi dışında. Sırf kendi zekâsı, kendi gücü, kendi imkânlarıyla nasıl varsın onlara? Bu meş'um aşk onu ister istemez başkalarına bağlar.

Erkekler her istediğini elde edebilir. Sabretmes i, çalışması yeter. Zengin de olur, yükselir de. Hedefe bir başına erişebilir. Kadının değişmeyen, elle tutulur bir hedefi yok ki. Sevgi kaderin kaprisi. Erken veya geç doğmak, falan ülkeden, falan tabakadan olmak, sevimli olmak, rüyasındaki erkekle beş yıl evvel, beş yıl sonra karşılaşmak. Hayatı tesadüfün elinde. Çevresindekiler onu sevmiyors a ne yapabilir? İrâdesiyle, zekâsıyla, gayretiyl e sevdirebi lir mi kendini? Aşk satın alınamaz, menfaatle ilgisi yok. Aşk, kadının bütün hayatı. Ve aşk baştan başa kapris. Ne facia! Facia bu kadarla da bitmiyor. Başkalarında yaşayan kadın, başkalarının gönlüne, başkalarının zevklerin e ferman dinleteme yeceği için ıstırap içindedir. Duygularıyla menfaatle rini bağdaştıramadığı için ıstırap içindedir.. Kadının saadeti ne kazanacağı şöhrette, ne yükseleceği mevkidedi r. O sevmek ve sevilmek ister. Hayatı yaratmak, gözyaşlarını kurutmak, çevresindeki bütün canlıları mutluluğa kavuşturmak ister. Bütün sevinçlerinin, bütün kaygılarının kaynağı budur. Ama arzularıyla menfaatle ri boyuna çatışmaktadır.

Çocukları olacak, geceleri uykularını feda edecek. Ömür boyu kahırlarını çekecek. Bunda ne çıkarı var kadının? Çocuk yapınca daha mı sıhhatli olacak? Şöhreti mi artacak, itibarı mı? Genç kız baba ocağının sevgilisi, göz bebeğidir çok defa. Dilediği gibi yaşar, dilediği gibi harcar. Hürrüyetini, rahatını, içtimai mevkiini, hatta bazen şöhretini bırakıp bir erkeğin peşine düşmek. Hem de çok defa feda ettikleri ne karşılık kendisine ıstıraptan başka hiç bir şey vermeyece k olan bir erkeğin peşine. Bu mu menfaat?

"Evet eskiden kadın sevgiye atıyordu kendini, başkaları için yaşıyordu; bugün de, çekinerek başkaları için yaşayanlar var. Ahmakça bir soyaçekiş, alışkanlık. Bu gerici yönelişleri ayaklar altına alacağız, biz yeni kuşaklar baştan başa değiştireceğiz." İhtiyar tarih, ilk defa duymuyor bu lakırtıları. Mâziyi yıkmak isteyen ilk nesil siz değilsiniz. Ama zavallı dostlarım, kadın oldukça uzun bir zaman güya çıkarı peşinde koştuktan, bağımsızlığına kavuştuktan, şöhret servet kazandıktan sonra sahneden çekildi, bir de baktık ki bir hayale kaptırmış kendini. Dimyata pirince giderken. . İkbal avutamamış onu, alış doyuramamış. Gerçek sevinci ferâgatte bulmuş kadın. Annelikte bulmuş. Kendini çevresindekilere adamakta bulmuş. Ve tarih boyunca menfaatle riyle gönlü arasında sallanmış durmuş kadın, rakkas gibi. Menfaatle rini feminizm bayraklaştırmış, gönlünü annelik doyurmuş.

Erkeğin tatmadığı bir acı bu. İstediği, irâdesine tâbi onun. Menfaatle ri çok defa arzularıyla âhenk halinde..

Bitmedi. Kadının sevdikler i hep aynı kalmazlar . Boyuna değişir arzuları, değer ölçüleri değişir. Delikanlı, nişanlısından şiir ister, zerâfet, tabiilik, toyluk ister. Aynı delikanlı, koca oldu mu kadından sadece evini idare etmesini, tecrübeli olmasını, hesaplı kitaplı olmasını ister. Hakkı var. Erkek için hayatın gayesi aşk değildir. Sittin sene aşkla uğraşamaz. Ama kadın bu yeni isteklere nasıl uydursun kendisini? Nasıl acı çekmesin?

Çocuk annesinin bir dakika yanından ayrılmasını istemez. Her an bakım bekler. Teselli bekler. Yıllar geçer çocuk delikanlı olur. Annesinin kendisini rahat bırakmasını ister. Öğütleri, tecrübeleri öfkelendirir onu. Kendi başına buyruk yaşamak ister. Haklıdır da. Kendisi tecrübe edecek hayatı. Başkasının tecrübesi işine yaramaz ki. Ama anne buna nasıl katlansın? Ömür boyu başlıca vazifesin in çocuğuna yardım etmek, onunla ilgilenme k olduğuna inanmış. Bu alışkanlıktan vazgeçebilir mi bir anda? İşte yeni çatışmalar, yeni trajedile r... Erkek bütün bunların dışındadır. Onun sevgilile ri zamanla değişmez. Birbirler iyle çatışmazlar. Erkek zafere ve şöhrete erişmek için boyuna yolunu değiştirmek zorunda değildir. Hatta hep aynı yönde ilerlediği ölçüde başarıya ulaşır..

Demek ki kadının kurbanı olduğu trajedile rin kaynağı ne aksi tesadüfler, ne beşeri kanunlar, ne erkekleri n kötü oluşudur. Bu facianın kaynağı, kadının misyonu. Başkalarına ihtiyacı oluşu, başkalarını sevişi. Başkaları tarafından sevilmek isteyişi. Kanuni durumunu düzeltmişiz, mesut olacak değil ki. Kadını mesut etmek için erkeği terbiye etmek lazım. Erkek kadını daha iyi anlamalı, ona daha iyi yardım edebişmeli ki, acıları dinsin kadının.

Kadının arzularını tanımadan onu nasıl mutluluğa eriştirebiliriz, onu ve onunla birlikte erkeği yani cemiyeti. Bunun için hem erkeği, hem kadını aydınlatmak, ikisini de faydasız anlaşmazlıklardan kurtarmak lazım..

« Son Düzenleme: Kasım 21, 2012, 04:44:40 ÖS Gönderen: admin » Logged
Sayfa: [1]
 
Gitmek istediğiniz yer:  

Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2008, Simple Machines
LinkBacks Enabled by LordReco | FoRuMBoL Themes